Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeryüzünde öyle mabetler vardır ki, müminlere düşmanlık üretmek için kullanılmaktadır

        GÜNÜMÜZDEKİ olayları ve bu olayların çıktığı müesseseleri göz önüne getirirsek yüce Allah'ın aşağıdaki ayette anlattıklarını dikkate almalıyız.

        "Bir de şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük için, inananları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve Resulü ile savaşmış kişiye gözetleme yeri kurmak için. 'İyilik ve güzellikten başka bir şey istemiş değiliz' diye gerile gerile yemin de edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar." (Tevbe, 107)

        Mekke'den Medine'ye hicret ettiği günden beri Hz. Peygamber, Hazrec kabilesinin önde gelenlerinden biri olan, yıllar önce Hıristiyanlığı kabul eden ve bu özelliğiyle hem hemşerileri hem de Suriyeli Hıristiyanlar arasında ün salan keşiş Ebu Amr'ın şiddetli muhalefetine hedef olmuştu. Ebu Amr, Uhud Savaşı'nda Mekkeli müşriklerin yanında yer aldı. Daha sonra Suriye'ye göçüp orada Bizans İmparatoru Herak-lius'u, Medine'yi istila edip Müslümanları çökertmesi için kışkırttı. Suriye'de bulunduğu süre içinde Medine'deki kabilesiyle sürekli haberleşiyordu. Hicri 9. yılda kabilesine, Heraklius'un Medine'ye yürümek üzere büyük bir hazırlık yaptığı haberini gönderdi.

        Ebu Amr, askeri bir harekâtta kabilesinin toplanacağı bir yerin olmasını zorunlu görmüş, Kuba denen yerde bir mabet inşa etmelerini istemişti. Bu mabet bir nevi karargâh olacaktı. Hz. Peygamber, Tebük seferinden dönünce Kuba'da yaptırdığı mescitte değil de Ebu Amr'ın kabilesinin yaptırdığı mescitte konaklayacaktı. İşte ayette bahsedilen Mescid-i Dı-rar, yani "zarar veren mescid" budur. Bu ayetlerden hemen sonra Hz. Peygamber, Mescid-i Dırar'ı yıktırmıştır.

        Anlatılan bu olayın doğruluğu hakkında hiçbir şüphemiz yoktur. Artık ne o kabile, ne onların yaptırdığı mescit, ne de Hz. Peygamber dünyadadır. Bu ayetler tarihi bir haberden öte bir değer taşımayacak mıdır? Onların günümüze verdikleri bir mesaj yok mudur? Ayetin "vellezine", yani "onlar" zami-riyle başlaması bize ayetin evrenselliğini hatırlatmaktadır. "Onlar" zamirinin yerine her dönemde bu şekilde davranan insanları koyabiliriz.

        Günümüzde herkese açık camilere gitmeyip kendilerine cami yaveya kendilerine bu ayet öğretilseydi, panlar hangi gruba girmektedirler? "Şu cemaatin, şu grubun camisidir" diyerek cami yapanlar yok mudur? Bu ayeti bilselerdi elbette ki böyle davranmanın yanlış olduğunu bileceklerdi.

        1. Tebük seferinden döndüğünde Hz. Peygamber'in girmesini istedikleri, ama Ebu Amr'ın karargâh olarak yaptırdığı mabet Müslümanlara zarar vermek için yapılmıştı. Günümüzde mabetlerini Müslümanlara zarar vermek için kullananlar aynı gruba girmektedir. Ayetteki "Mescid-i Dırâr" kavramını insanlığa, özelde de Müslümanlara zarar vermek için kurulan müesseselere kadar uzatmak mümkündür. Başkasının ülkesinde bulunup kendi memleketinde yaşayan ama sadece inanç faklılığından dolayı müessese kurup zarar vermek isteyen insanlar çıkmış ve çıkacaktır. Hz. Peygamber zamanında bunu mabet olarak yapmışlar, günümüzde de bu işi yapan kurumlar, medya veya okullar olabilir. Memleketine ihanet etmek üzere dışarıdaki düşmanların menfaatine çalışan insanların kurdukları bütün müesseseler bu kapsama girmektedir.

        2. Ayetteki "küfr" kelimesini birkaç manaya almak gerekir. "Nankörlük" manasına alınca ihanet kastedilmektedir. Kendi ülkesine ihanet etmek demek, ona nankörlük etmek anlamına gelmektedir. Nankörlük daha çok ahlaki ve dini bir anlam taşırken, ihanet sosyal ve siyasi bir mana ifade etmektedir, ama ikisi de aynı kaynaklıdır.

        3. Müminlerin arasına tefrika sokmak için kurulan her müessese bu kavramın kapsamına girmektedir.

        O dönemde münafıklar, müminlerin birlik ve beraberliğini parçalamak ve yok etmek istiyorlardı. Günümüzde Allah'a ibadet etmek için yapılan mabette din adına tefrika yapılıyorsa, orada münafıklık yapılıyor demektir.

        4. Tarihi açıdan bakınca bu kişi keşiş unvanı verilen Ebu Amr'dır, ama ayetteki "men" kelimesi bunu diğer çağlara taşımaktadır. Münafıklar Mescid-i Dırar'ı, Heraklius'la beraber gelecek olan Ebu Amr'ı gözetlemek için yapmışlardı. Hz. Peygamber'in orada ibadet etmesini temin ederek bu amaçlarını gizlemek istemişlerdi. Böylece o dönemin münafıkları, terörü camiye kadar sokmuş oldular.

        5. Onların yalanlarının değerlendirmesini Allah yapmaktadır. Kalplerinde zarar, ihanet ve casusluk niyeti ve amacı varken, iyiliği gözetlediklerini söylemeleri, onların ne kadar ikiyüzlü olduklarına delil teşkil etmektedir.

        Geçmişte ve günümüzde kaliteli eğitim vereceğiz diye misyonerlik, casusluk ve tefrika için okullar açılmaktadır. Allah bu konuda müminlerin dikkatini çekmiş ve onları bilinçlendirmiştir. Onun içindir ki Mescid-i Dırar'ı, her kötü faaliyeti sürdüren müessese anlamında almak gerekiyor.

        BAYRAKTAR HOCA yanıtlıyor

        Dini nikâha gerek var mı?

        ■ Hocam yakında nikâhımız olacak. Dini nikâha gerek var mı yoksa resmi nikâh yeterli mi? Yeterliyse şahitlerin erkek mi olması gerekiyor? Bir de mehrin yazılı olması gerekli mi, yoksa sözlü olması yeterli mi? Mehirde bir alt sınır var mı? G.G.

        Resmi nikâh yeterlidir. Zira nikâh bir akittir, nikâhın dinlisi dinsizi olmaz. Peygamberimiz 25 yaşında evlendiği zaman İslam yoktu. Nikâhı kabul olmadı mı? Kaldı ki yüce Allah, Kuran'da "Ebu Leheb'in karısı", "Firavun'un karısı" derken onların nikâhını kabul etmiştir. Şahidin erkek olması şart değildir. "Mehir"in yazılı olması lazım. Mehirde bir alt sınır yoktur ancak kişinin ekonomik gücünü de zorlamaması gerekir.

        Denizden çıkan her şey yenir mi?

        ■ Midye yemenin haram olduğu söyleniyor? Deniz hayvanlarından haram olan var mı? N.C.

        Kuran-ı Kerim'in Maide Suresi'nin 96. ayeti kerimesine göre, bahsettiğin midye, kalamar, ıstakoz ve diğer deniz hayvanlarının tümü yenir.

        Ayakkabıyla namaz kılınır mı?

        ■ Zaruret hallerinde ayakkabıyla namaz kılınsa olur mu? S.B.

        Zaruret halinde, mesela ağır kış günlerinde ya da dağ başında soğukta bir asker ayakkabılarını çıkarmadan namaz kılabilir. Ama normal şartlarda bu olmaz.

        Diğer Yazılar