Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Pazar kahvemi alıp yazı masama oturduğumda birkaç haftadır seçimin olası sonucu hakkında duymakta olduğum kötümser yorumlardan bunalmış, kararmış ruhum nihayet biraz canlanmış, açılmış gibiydi.

        Dün Uluslararası Caz Günü'ydü ve ben kendimce kutlamaya katılmak için yazıya başlarken Miles Davis dinliyordum. Büyük sanatçının trompetiyle ‘So what’ demesi yüreğimdeki karanlık bulutları biraz dağıtabiliyordu.

        Gerçi benim cazı hatırlamam için resmi bir hatırlama gününe ihtiyacım yok ama Herbie Hancock usta UNESCO kapsamında Theloneous Monk enstitüsü ile işbirliği içinde güzel bir şey yapmış ve kültürler arası diyalog açısından 30 Nisan’ın Uluslararası Caz Günü olarak resmen belirlenmesini sağlamış. İstanbul'un da aktif katıldığı gün içinde YouTube ve Facebook’dan izlenilen konserler de vardı.

        ‘Kütüphanemdeki Sesler’ kitabımı yazmaya başlarken bunun caz gibi bir kitap olmasına çalışacağımı anlatmıştım. Bence cazın ruhu demek olan ‘Doğaçlama’ stilinde yazılacaktı kitap.

        O çalışmanın temelinde olan fikir John Coltrane’in kısa hayatı boyunca durmadan, her defasında doğaçlamasında yeni bir şeyler ekleyerek çaldığı 'My Beautiful Things’ parçasından yola çıkarak konuları bunun etrafında örmeye dayanıyordu.

        Yazmaya böyle başlamış ve sonunda geldiğim noktada benim çağdaş sanatı bir türlü anlayamadığımı ve bunun için çalışmam gerektiğini söyleyerek bitirmiştim.

        Yılın ilk haftasında çıktı kitap ve beni çok sevindiren düzeyde ilgi de gördü. Okuyan herkes sağ olsun.

        Şimdi ise o kitabın sonunda vermiş olduğum sözün gereğini yapmaya çalışıyorum ve çağdaş sanatı anlama macerasına girmiş durumdayım. Bu anlama yolculuğunda başıma gelenleri bir yeni kitapta anlatma düşüncesi de var kafamda.

        Bu yeni çalışma için de cazdan kopamadım.

        Soyut dışavurumculuğun büyük ismi ressam Jason Pallock, kendi resim stilinin cazdan esinlendiğini söylediğinden sadece sevdiğim için değil çalışmanın gereği için da cazı düşünmem gerekiyor.

        Çağdaş sanatın ruhuna en uyan caz hangisi olur diye düşünürken ‘Birth of the Cool’ albümü de olduğundan bunun Miles Davis olması gerektiğini düşündüm. Ama sonra çağdaş sanatın asıl ruhuna uygun cazın Ornette Coleman olacağına karar verdim. Çağdaş sanatçıların hepsi bunun farkında olmasalar bile sanatlarındaki bütün teorik yapıyı borçlu oldukları Jacques Derrida’nın da Coleman ile bir mülakat yaptığını bildiğimden nasıl ilk kitabımda John Coltrane merkezdeydi ise bu defa da Ornette Coleman merkezde olmalıydı. Eğer onun çalış stilinin çağdaş sanata nasıl bağlandığını ve Derrida’nın neler dediğini öğrenmek de istiyorsanız bu konular maalesef burada giremeyeceğim derecede kapsamlı ve derin meseleler. Kafamda olanı eğer gerçekleştirebilirsem ve eğer kitabı yazabilirsem o konuları orada yine doğaçlama stilde açmayı planlıyorum.

        Dün de bu yazıya otururken Ornette Coleman’dan çok etkilenmiş olan Miles Davis’i dinlediğimden caz gününde ruhum seçim konuşmalarının verdiği karamsarlıktan başta dediğim gibi biraz kurtulabildi. Hepinizin geçmiş caz gününüz kutlu olsun.

        Diğer Yazılar