Yardım, yataklık, bataklık!
Makbule Özbek 71 yaşında (yeniden) hapis cezası aldı.
1998’de, dağa çıkmış oğlu Nihat ile kızı Nilüfer’in peşine düşmüştü.
Onları bulmak için Bismil’de “örgüt üyeleri” ile görüştü.
Evi basıldı, tutuklandı, “Örgüte yardım ve yataklık”tan 2 yıl 3 ay cezaevinde yattı.
“Mevcut delil durumu” nedeniyle 2001’de tahliye oldu.
Mahkeme hükmün ertelenmesine karar verdi; Savcı “örgüt üyeliği”nde ısrar etti.
2009’da “örgüt üyesi olmak”tan 7.5 yıl hapse mahkum edildi.
Polisler geçen nisanda, göz tedavisi için gittiği hastanede “yakaladı”!
Üniversite onun için “yatabilir raporu” verdi: “Hastalığına rağmen hayatını tek başına idame ettirebilir. İntihar düşüncesi yok. Psikiyatrik tedavi tavsiye edilir.”
Benim anladığım şu:
Çocukları doğurmuşsun. Bir şekil büyütmüşsün. Lakin dağa gitmişler. Sen de “doğup büyümelerine, dağa çıkmalarına yardım ve yataklık ile akıbetlerini sormak”tan suçlusun!
***
Mülkiye Demir Kılınç’ı duydunuz belki.
Kitap satıyordu; toplu kitap alan biri “örgüt üyesi” çıktı.
“Örgüte yardım ve yataklık” suçlusu oldu; o arada ikizleri Özgür ve Lorin doğdu.
5 aylık bebeklerle onun cezası da 2 yıl 3 ay hapis oldu.
***
Seher Karagöz haziranda “Örgüte yardım ve yataklık”tan alınıp içeri alındığında, kucağında 6 aylık bebeği de vardı.
Sultan Özer, 2008’de eşi ve üç çocuğuyla “örgüte yardım ve yataklık”tan alındı; içeride kalbi tükendi; tahliye edilince açık kalp ameliyatı geçirdi; 57 yaşında o haliyle tekrar içeri atıldı.
***
On binlerce insan “örgüte yardım ve yataklık”tan, öyle ya da böyle hapse atıldı, acı çekti. Anormal cezalara vuruldu.
Çoğumuz böyle vakaları “hak etmiştir” sayıyor; olabilir.
“Gezi örgütleri”ni, boynunda poşuyla yakalandı, eski başbakanın konferansı sırasında bina önünde “Parasız eğitim” pankartı açtı diye “yardımcı, yatakçı, örgütçü” sayılan yüzlerce genci de ekleyin. Hatta çocuk yaştakileri de. Hatta babasıyla delik deşik edilen 12 yaşında Uğur’u da.
Gördüğünüz gibi bu çok ciddi bir suç!
Son değişiklikle, “Örgüte yardım ve yataklık suçu” artık kafadan “örgüt üyeliği” zaten!
***
Şimdi de “Paralel yapı”nın, örgüt ve hatta “terör örgütü” sayılıp MGK’da “Kırmızı Kitaplık” hale geldiği günlerde, 12 yıldır iktidardaolan Cumhurbaşkanı’nın son açıklamasını madde madde izleyin:
1. Hadise, legal görünümlü bir illegal yapıyla mücadele meselesi.
2. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi 5 yılda bir değişir ama yakın tehdit nedeniyle 2014’de değişiklik istedik.
3.Bu kesimlerin legal görünüm altında illegal yapılanmada olabileceğini tahmin edemedik.
4. Yurt içi ve dışındaki eğitim faaliyetlerine her tür meşru desteği verdik.
5. Sanıyorlar ki kendileri başardı; 134 ülkede okul açtılar. Gerek ben, gerekse bakanlarım, ilgili ülkelerin hükümetlerinden destek rica edip okulların açılmasını sağladık.
6. Hiç engel çıkarmadık, 13 üniversite açtılar.
7. Ticari faaliyetlerine de yardımcı olduk.
***
Eğitim faaliyetinden, örgütlenme ve finans kaynaklarına yardıma kadar; bir “örgüt” varsa, “yardım ve yataklık” daha samimi anlatılamazdı!
Şu ana kadar “paralel yapı”dan alınan, alınıp bırakılanların “polis şefleri” olduğunu düşünürseniz; yargıyla birlikte, onları Emniyet ve özellikle peş peşe “Emniyet İstihbarat” başına kimin getirdiğini de düşünmelisiniz!
“Havuz”da sadece Abdurrahman Dilipak, 3 Haziran yazısında biraz düşündü ve “İşin içinde para toplayan, transfer eden bir örgüt var. Yardım ve yataklığa gelince, okullarda okuyan, gazetelerini okuyan, para veren, himmet fonları ile ortaklık tesis ettikleri bir sürü adam. Mediaları, çalışanları, Pensilvenya’ya gidip gelenler. Bu kuruluşlara belediyeler, kamu kuruluşları az mı kaynak aktardı. Başbakan bile, ne istediler de vermedik, demedi mi? Milletvekilleri, parti örgütleri, belediye başkanları, herkes örgüte yardım ve yataklıktan sanık olabilir” deyip lafı değiştirdi!
***
Bence şu ihtimaller mevcut:
1. İktidar mensupları da, itiraf ve delilleriyle birlikte örgüte yardım, yataklık, hatta üyelikten sanık olabilir.
2. Yardım ve yataklık suçu ortadan kalkabilir.
3. Başta 71 yaşındaki Makbule Hanım, herkes Cumhurbaşkanı’nın sözlerini içtihat gösterip “12 yıldır iktidarda olan bir lider bağrındaki, kucak açtığı örgütü tahmin edemiyorsa, biz de tahmin edemedik vallahi” diyebilir.
***
Fakat mesele şu:
Cumhurbaşkanı, ister istemez en büyük öfkesini de açıklıyor:
“Paralel yapı, çocuklarımdan kardeşime, tüm ailemi dinledi. Ofisimi dinledi. Böyle bir alçaklık olabilir mi?”
71 yaşındaki Makbule Hanım’ın makbul sayılmadığı durum da bu zaten.
Onun, “Beni, çocuklarımı dinlediler” diye öfkelenecek hali ve gücü yok!
Türkiye’nin adalet ve hakkaniyet meselesi de bu zaten!