Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Böyle vakaları aktarmaya çalışıyorum.

        “Her şeyi” daha iyi anlayabilelim diye.

        Çünkü burada hep yazdığım gibi:

        Onu da vurur, seni de vurur!

        ***

        “Güvenlik devleti” kendi “güvenlik güçleri”ni dahi, silah, cop, gaz, toma, mermi olarak kutsayıp insan olarak hor görüyor ya…

        Sen artık çoluk çocuğun hakkını, hukukunu, güvenliğini, güvencesini tahmin et.

        Bir yılda 1800 kadar işçinin işyerlerinde öldürüldüğü…

        Onlarca asker ve polisin intihar ettiği, binlercesinin aşağılandığı…

        Sonra “1 polis”lerin 12 yaşında çocukları vurabildiği…

        Oysa vurulmuş meslektaşının dahi aşağılanabildiği bir sistem.

        12 yaşında çocuğu 13 polis mermisiyle vuruyor… 13 mermi yemiş polisi de eziyor!

        Sanıyorsun ki üniforman var diye özelsin…

        Üniformalı-üniformasız, ezen yine ezen, ezilen yine ezen!

        ***

        Gökhan Eren Diyarbakır’da vurulup “gazi” olmuştu.

        13 mermi yedi, diyorlar.

        Emniyet ona büro işi verdi.

        Ayakta kolay duramıyor; ister istemez vücudu eğriliyor.

        İşte o Aralık günü, ilçe amiri odaya giriyor.

        Onun duruşunu beğenmiyor.

        Sonra ne dediklerini Eren’in suç duyurusundan okuyalım:

        “Sen ne iş yaparsın? Seni buraya kim aldı? Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Madem biliyorsun kendine neden çeki düzen vermiyorsun? Neden karşımda dik durmuyorsun, hazır ola geçmiyorsun? Abuk sabuk konuşma. Saygısız. Saçma sapan cümleler kurma. Sen ne işe yararsın!”

        Eren hazır olda duramadığını, gazi olduğunu anlatmaya çalışıyor; yaylım ateş, dosyadaki terimle “hakaretler” sürüyor:

        “Sus, bir de karşılık mı veriyorsun! Nereden geldin buraya? Diyarbakır’da da böyle saygısız mıydın?”

        Yine dava dosyasına göre, üst amir aradaki amirleri bahçeye çağırıp çıkışıyor:

        “Bana ne gazi ise. Beğenmiyorsa defolsun gitsin.”

        İddiaya göre, dik duramayan “Gazi”nin duruşunu taklit ediyor onlara.

        Devir kayıt devri ya; dosyada “taklitli hakaret”in video kaydı olduğu da belirtiliyor.

        Savcılığa, “Çok sayıda polis memurunun ve oradaki vatandaşların olaya tanık olduğu” yazıyor.

        Suç duyurusu bize Gökhan Eren’i şöyle tanıtıyor:

        “Diyarbakır’da vazife başında saldırıya uğradığı ve 13 kurşun yediği için Devlet Övünç Madalyası’na sahiptir. Yaşadığı olay nedeniyle madalya almışken, aynı özrü nedeniyle meslektaşı amirin hakaretine maruz kalmıştır. Saldırıda bulunan şüpheli ağır elem ve ızdıraba duçar olmasına neden olmuştur. Görevi uğruna kaybettiği sağlığını ve durumunu sorgular hale gelip psikolojisi ağır şekilde bozulmuştur.”

        ***

        Tanık polisler, “deliller”, video kaydı bile var.

        Kimi iktidar mensubunu, oğullarını rahatsız eden polis şeflerinin görevden alındığı, içeri alındığı devir.

        Fakat Eren’inki sanki “Devlet Ödünç Madalyası”… Her an burnundan getirilecek!

        Ne oluyor, biliyor musunuz?

        Yaralı, güçsüz, bir de ezilen, hakarete uğrayan bir meslektaşlarının haysiyetine sahip çıkacak cesaretteki tanık polislerin acele tayini çıkarılıyor oradan.

        Hakarete uğramış, mağdur, bedeninin yüzde 42’sini kullanamayan “Gazi” polisin de ilçe dışına yollanması için yazı hazırlanıyor.

        ***

        Buyurun işte, “kahraman” polis!

        Hakkını, haysiyetini ararsa intihara sürüklenen, gaziyken dahi ezilen, hakarete uğrayan biri.

        Daha yeni yazdığım, uğradığı hakaret için şikayette bulununca “isyan”la suçlanan, 10 tanık askerle birlikte ordudan atılmak istenmiş astsubay; kaçırılıp sağ dönünce fırlatılıp atılan uzman çavuşlar gibi.

        “Hazır olda duramıyor” diye hakarete uğrayan polis de var; “hazır ol”da, esas duruşta dururken tekme, tokat, çay bardağı, hakaret yiyen, bunu yapanlar terfi edip paşa bile olurken sürülen astsubay da var.

        Parmağı 6 milim eksik kopuk diye gazi sayılmayan da; ailesinin aylık geliri 6 TL fazla çıktı diye 30 bin lira “şehit parası” geri istenen de.

        Sık sık anıyorum.

        Çeşme Adliyesi önünde, minik evladını arkadaşlarına emanet edip silahını şakağına ateşleyen polis Erol Benzer tam da bunu söylüyordu, ama efendiler böyle şeyleri duymuyor:

        “Umarım arkadaşlarım insani ve özlük haklarının olduğu bir düzene kavuşur.”

        ***

        Sorarsan büyüklere…

        “Müslüman intihar etmez!”

        O yüzden mi ne, ordudaki intiharların Meclis’te araştırılmasını dahi reddettiler.

        O yüzden vuranı kolluyorlar; dayanamayıp kendini vuranı anmıyorlar bile.

        O yüzden, güvenlik görevlisinin haksızlıklarını savunuyorlar ama o hakkını savunursa, eziyorlar.

        O yüzden kimi polisin sendika kurma girişimini tehditle, baskıyla ezdiler.

        O yüzden TSK’da alttakileri daha beter vesayet altına sokan ve rehin alan Disiplin Kanunu çıkardı sivil ağalar!

        O yüzden bir günde 3 polisin intihar ettiği, o yüzden 3 yılda 230 askerin intihar ettiği oluyor.

        O yüzden daha önceki gün, üçü de 21’inde, 3 asker birden kışlalarda silahı çenesine, tüfeği karnına dayayıp gitti bu dünyadan.

        Son bir, iki günde, biri Ankara’da, biri Giresun’da 41’er yaşında iki astsubay, Ağrı’da bir uzman çavuş da silahlarını kendilerine ateşlediler.

        ***

        Siz bu gençlerin, bu insanların son nefesini bir türlü duymuyorsunuz ya…

        O yüzden, kendi çocukları için dünyayı altüst eden, Meclis’te aklanan, başkanlık sistemleri isteyen efendiler hiç umursamıyor bile!

        Diğer Yazılar