Başkomiserlik Sistemi!
Sözde adalet adına ve kanun kalkanı altında yürütülen bir tiranlıktan daha gaddarı yoktur!
Charles de Montesqieu
***
İktidardakiler tarafından halkın özgürlüğünün düzenli ve sessiz biçimde ihlal edildiği anlar, şiddetli ve ani ihlallerden çok daha fazladır.
James Madison
***
Gözleyenleri kim gözleyecek?
Juvenal
***
Demokratik hukuk giderek daha fazla, her vatandaşın, doğal olarak, hain olabileceği varsayımıyla işgal ediliyor. Vatandaşın şeytanlığını önlemek için, polis kuvveti, antik doğu monarşilerinde dahi duyulmadık ölçülere ulaştırılıyor.
H. L. Mencken
***
New York Polis Departmanı’nda kendi orduma sahibim. Dünyanın 7’inci büyük ordusu!
Michael Bloomberg, New York’un önceki belediye başkanı (Aynı polis kuvveti, sermayeden değil, sosyal işlerden gelen yeni başkana ise sırtını dönecekti!)
***
Hem iç güvenlik paketi, hem başkanlık sistemi… Hepsi bu ülke için!
Yeni Türkiye büyükleri
****
Sonuncusu hariç, yukarıdaki “özlü sözler”i kendim arayıp bulmadım; bir kitapta hazır buldum.
Araştırmacı gazeteci Radley Balko’nun ABD’de ses getiren (yeni) kitabı “Savaşçı polisin yükselişi… Polis kuvvetlerinin militarizasyonu” başlığını taşıyor.
Economist bile “Devlet gücünün en hesap vermez ve en gaddar kullanımına, ağır silahlanmış polislerin yaptıklarına, kamu güvenliğinden ziyade bir işgal ordusu gibi davranışlarına dair” diye özetlemiş kitabı.
Kitabın iyi haberi şu: ABD henüz polis devleti olmadı!
Kötü haber şu: Bu yolla herhangi bir yerde bir polis devleti kolayca oluşabilir!
***
Şimdi ABD için dertlenecek değiliz.
Biz zaten barış ülkesiyiz; lakin bir yandan da savaş devleti tahkim ediliyor.
Geçmişe göre ciddi bir fark var elbette:
Cumhuriyet, orduyu polisleştirmişti; Yeni Türkiye, polisi ordulaştırmak niyetinde!
DYP-SHP koalisyonu döneminde, bir ara olağanüstü hal, özel kuvvetler ve özel bir hukuk ile yapılmak istenen, ama yine de “Genelkurmay altında” kalmış o “takşak”lı silsilenin daha fazlası.
O zaman “savaş” vardı…
Şimdi “barış” var hem!
***
İç Güvenlik Paketi ile Başkanlık Sistemi’ni artık kanka gibi düşüneceksiniz.
Çünkü tam adı “Yoğun İç Güvenlikli Komple Başkanlık Sistemi” gibi bir şey olmalı.
Ne için, diye düşünür müsünüz, AKP’li dahi olsanız?
Ne için bütün bunlar?
İç barış mı olacak, iç savaş mı?
Tek parti, tek adam, ikinci adam rejimlerinin eleştirisinden çıkara çıkara yine tek parti, tek adam, ikinci adam rejimi mi çıkarılacak?
Bu mudur yani demokratikleşme?
(Bu “polis devleti” eleştirisini- en son yapabilecek olanlardan “Cemaat”; polis ve devlet üzerine hiç eleştiri ve özeleştiri getirmeden bunu yapmak istiyor, o da ayrı! Darbe ruhlu amcaların “polis devleti” eleştirisi de bu ülkenin öteki zenginliklerinden!)
“Paralel” ile mücadele, bu yazının en tepesindeki sözün sahibi “Mösyö”nün dünyaya sunduğu “Kuvvetler Ayrılığı” ile mücadelenin de güzel bir bahanesi oldu.
Bağımsız yargı, milli egemenlik temsil eden yasama… Hiçbiri Yürütmeyi, Yürütmenin Başı’nı rahatsız edecek “paralellik” arz etmeyecek!
“Tek devlet, tek millet, tek bayrak…” derken, esas menzil “Tek el, tek ağız, tek buyruk” mu olacak?
Anayasa veya anakasa, ne fark eder!
***
Baskı, tehdit, yeni-ötekileştirmeler, kuşatma, endişe, korku, makul şüphe ile “paralel”ler yok edilse de, “paranoyak” bir sistem, bakın ayırmadan söylüyorum, her bir vatandaşın, herkesin evladının üzerine biner.
Sadece bineceği zamanı seçer!
O yüzden ikisini asla ayrı ayrı düşünmeyin:
İç Güvenlik Paketi, Başkanlık Sistemi’nin polisiye tedbiridir!
Bir nevi Başkomiserlik Sistemi diye bir sentezdir.
***
Yazının başında, Başkanlık Sisteminin Başbakanlık Makamı’nın sahibinin, sanki “gönülsüzlüğünü” de “Başkanlık sistemi tartışması yanlış… Kampanyamızın ana unsuru yeni anayasa olacak… Başkanlık sistemi buna dayalı olursa hiçbir zaman otoriter olmaz” diye mırıldanan Davutoğlu’ndan yapmak istediğim alıntıyı koymadım, sona kaldı. Dedi ki:
“Sistem başkanlık da olsa parlamenter de olsa, ülkenin sistemi olacaktır.”
Öyle.
Hep öyle olur.
Tek adam olunca da ülkenin olur, tek parti olunca da ülkenin olur, darbe olunca, cunta olunca da ülkenin sistemi olur!
Bu ülkenin neredeyse 40 yıllık utancı olan 1982 Anayasası yahut 12 Eylül anatasası da, unutma ey halkım, yüzde 90 küsurunuzun oyuyla, 90’dan takıp “ülkenin sistemi” olmuştu.
Bir sistemin yüzde 90 oy almasının bile onu insani, ahlaki, hukuki, demokratik açıdan meşru yapamayacağının ünlü ressam Kenan Bey tarafından yapılmış resmidir Başkomserim!
Alalım mı amirim?