Nedir bu Saray tutkusu; hiç sormayacak mısınız?
Despotluklar arasında nasıl bir fark olabilir?
Yoksul halkları ezmenin, birbirine kırdırmanın, kadınları, çocukları katletmenin, toprakları yaşanmaz hale getirmenin, nefretin, kinin, bir ötekini “temizleme” arzusunun Sünniliği, Şiiliği arasında nasıl bir fark olabilir?
Müslümanların “Peygamber sonrası bir ayrım”dan devraldıkları “ayrımcılık nefreti”, neredeyse dini ırkçılığa, etnik-mezhepsel temizliğe varan bu şiddet dolu miras daha kaçıncı yüzyılın gelmesini bekleyebilir?
***
BM’nin yeni raporuna göre, 1967’den bu yana en çok kaybı 2014’te veren Filistin halkı için hiçbir şey yapamayanlar, yapmayanlar…
Birbirlerine karşı ellerinden geleni yapıyorlar.
S. Arabistan’ın “baş düşman”ı İran.
ABD ve İsrail ise müttefikleri.
S. Arabistan (ABD) ve İran’ın güç oyunları, Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ta, Bahreyn’de, Yemen’de yoksul halkları kırıyor.
“Sömürgeciler”in dahi beceremediği türden bir “Arap ve Müslüman halkları sömürgeleştirme, katletme” savaşı.
***
Ankara efendileri, normalde buna hakikaten “az dışarıdan” bakabilirdi.
Öyle eski sömürgeci imparatorluk, kibirli bir ağa(bey) gibi değil; her şeye rağmen biraz biriktirdiği insani, demokratik, ahlaki değerlerle.
Oysa onlar da S. Arabistan despotlarının peşinde tüketilip gidiyor.
Nedir S. Arabistan rejiminin dünya, insanlık onuru, İslam dünyası, yoksul halklar, İslam dünyası, kadınlar, çocuklar için temsil ettiği insani değerler?
Despotik Saray’ı İslam dünyasının önüne, tepesine konduran utanmaz, ikiyüzlü bir Batı lisanında “Sünni İslam dünyasının lideri S. Arabistan” denmesi, Ankara efendilerini hiç mi utandırmıyor?
Bu ülkedeki inançlı, sağduyulu, vicdanlı insanlar hiç mi sorgulayamıyor bu tabiiyeti?
Ekonomiye sıcak para, vakıflara bağış gibi “maddi gazlar”la da Suudi Sarayı’nın eline, eteğine yapışılması bir topluma utanç vermeyecek mi?
S. Arabistan’ın ufku mudur, bu ülkedeki insanların umut, hayal ve hayat çizgisi?
***
“Zamanlama da manidar” üstelik.
ABD’nin İran’la nükleer mutabakat arayışına en çok köpüren iki devlet, S. Arabistan ve İsrail’di.
Tamam, “Şiilerin Yemen’de güç ve mevzi kazanması, Suudi sınırı güvenliği vs.”
Ancak şimdi öyle bir yumuşama ihtimaline karşı, Yemen’de İran’ı da bombalıyor Suudiler.
ABD ise, tüm ikiyüzlülüğü, tüm siyah-beyazlığıyla, Suriye’de rejimi devirmemiş olmanın, Irak’ta Şiiler’e güç kazandırmış olmanın birikmiş borcu karşılığında, Yemen’i sunuyor.
Bir süre öncesine kadar CIA kontrolünde, sivilleri de bombalayan İnsansız Hava Araçlarının vızır uçtuğu Yemen.
Zaten ne tuhaftır ki, “demokrasiler” en kaba karşıtları olan bir otokrasiye, despotizme âşık.
ABD ve Batı tipi demokrasiler de “Türk tipi” olan da!
İnsanlığın tüm insani birikimlerini, petrolün, paranın, kendi halklarını paryalaştırmış, yolsuzluk çamuruna batmış, despot efendilerin önünde ezip geçiyorlar.
***
Dün de böyle bitirmiştim.
Yineleyeyim:
En çok AKP’lilerin sorgulaması lazım, bu “Suudi-Körfez tutkusu”nu.
Bu ülkenin kaderini, “deli” Petro-dolar sultanlarınkinin yanına iliştirmenin, onların sarayına bulaştırmanın sebebini ve neticesini.
Neden durmadan Körfez’e gidip gelindiğini…
Neden durmadan saraylara selam durulduğunu…
Neden iki tarafın da “haksız” olabileceği tüm iç savaşlarda, pat diye S. Arabistan, ABD (ve İsrail’in) yanında konuşlanıldığını?
Neden bölge ve İslam dünyası için başka bir ses çıkaramadan, kendi sesini Suudi Sarayı’nın sesinin taklidi haline getirmeyi?
“Dünya ve bölge liderliği” diye sallarken, neden “Sünni dünyasının lideri S. Arabistan”ın gölgesinde, hem de “darbeci Sisi” tarafından dahi küçümsenerek, ona bile iliştirilmiş bir hale gelmeyi?
Nedir bu Saray tutkusu…
Hiç mi sormayacaksınız?