Öğretmenin ölümünü bir de benden dinleyin!
“Serkan Öz Hoca’nın eski öğrencisi olarak cenazesine katıldım, detayları hocalarımdan dinledim. Haberlerde duyduğumdan farklı şeyler öğrenip daha üzüldüm.
İçimden geçenleri sizle paylaşmak istedim. Umarım yayınlarsınız.
Yalova Fen Lisesi’den 8 yıl önce mezun oldum. Hoca’dan lise sonda ders aldım. Yurtta kaldığımız süre belletmendi, az çok tanıdım.
Ona benzer hiç insan tanımadım hayatta; değişikti. Genelde giyim kuşama dikkat etmeyen (takım elbiseli de çok özenli değildi), sinekkaydı tıraşla nadiren gördüğümüz, çok sigara içen, paradan anlamayan, sosyal iletişimi zayıf ama çok duygusal ve müthiş zekiydi.
Bizim gibi küçük dertleri yoktu, dertleri büyüktü; felsefi yönü kuvvetli, sorgulayan kişiydi. İnsan varlığını, dünyayı, kuralları sorgulardı. Çok okuyan, sanatla ciddi ilgili, dolu dolu tartışabilecek biriydi.
İyi matematikçiydi ki Tübitak ödülüyle tescilli; iyi bir “müfredat matematiği öğreticisi” değildi. Matematiğe bakışı müfredattan derindi. Mevcut eğitim modelini
sorgulardı. Meraklı öğrencilerle matematik teoriler tartışmayı severdi. Sanat, kültür, edebiyat, bilim konuşmayı severdi.
Paradan anlamaz, maddi hesaplarla işi olmazdı.
Boşandıktan sonra sıkıntı çekti, kolay atlatamadı, duygusaldı. Hayatı kitaplar, sanat,
müzik, kemanı, matematik, öğrencileri oldu.
Ölüm haberini alınca şaşırdım, öğrenciler önünde küçük düşürülmek Serkan Hoca’nın umurunda olmasa gerek diye düşündüm; dertleri çok daha büyüktü, bu onun için küçük bir olaydı.
İşin özü, hocamızı esas üzen öğrencilerinden, öğretmenlikten uzaklaştırılma korkusuymuş.
Vali Bey sormuş ya, “Böyle mi örnek olacaksın diye”, işte böyle örnek olunur dedim. Öğrencilere kıyafet serbestisinden beri sendikalı hocalar eylemdeymiş. Belki her zamanki giyimindeydi zaten.
Vali Bey o hafta Yalova’da okulları gezip çok öğretmene sert çıkışmış. Fen Lisesi’nde patlamasının sebebi hocalarımızın cesaretle dillendirmesi belki.
Vali Bey önce başka sınıfa girmiş, gergin konuşmalar yaşanmış. Uzun saçlı, sakallı bir öğrenciye ‘terörist tipli’ demiş.
Sınıfta “Çık git sakalını kes” deyince hocamız gurur yapmadan çıkmış. “Yolda görseler dilenci zannederler” sözünü o çıkarken söylemiş.
Başörtülü bir öğrenci ayağa kalkıp “Siz insanları dış görünüşüyle mi yargılıyorsunuz” diye Vali Bey’i eleştirmiş. Müdür Bey’i azarlaması da yine öğrenciler önünde.
Vali Bey öğretmen odasına gitmiş, ikinci olay yaşanmış. Odadakiler Serkan Hoca’dan habersizmiş. O eve gitmiş, tıraş oluyormuş.
Dertleri böyle küçük değil dedim ya; gitmiş, tıraş olmuş.
Kaygısı öğretmenlikten, öğrencilerinden uzaklaştırılmakmış. Hep bundan bahsetmiş.
İşin uzamasını istememiş. Sendika kamu davası açarken “bireysel dava aç” demişler. “Davacı değilim, yeter ki uzamasın” demiş.
Doktorlara göre bir damarı tıkalıymış; kimse bilmiyordu. Belki insanlar “Zaten sigara içiyormuş, kalp damarı tıkanmış” diye düşünmüştür. Ama herkes çok üzgün ve stresli olduğunu, çok yıprandığını söylüyor.
Takdiri ilahi tabii ki ama büyük kaygıyla siz de yıpranmaz mıydınız? Ağır aksak kalbiniz ne kadar dayanabilirdi?
Vali Bey “Hocam kusura bakma biraz sert oldu” benzeri bir şey dese böyle kaygılanmazdı.
Bilinci açık bindirildiği ambulans yoldayken devrilen TIR sebebiyle 1 saatlik yol 3.5 saate çıkmış; hastaneye varmadan vefat etmiş. Belki vakti saatiydi, bilemeyiz. Belki yine kaybederdik; ama skandal sonucu kaybetmiş olmazdık.
Böyle bir olay için hoca durduk yere neden bu kadar kaygılansın?
Beni yazmaya iten bu: Hocamızı nefret, kutuplaşma ve hesaplaşmanın öldürmüş olması.
O Eğitim-Sen üyesi. Devlet dairelerinde kutuplaşma rüzgârları ise herkesi tedirgin etmiş durumda.
Kaygısını arttıran buymuş, benimle uğraşırlarsa diye korkmuş.
Amaçım günah keçisi ilan etmek değil, ders çıkarmak, belki insanları silkeleyebilmek.
Dindar bir ailede yetiştim. Ablam başörtüsü sebebiyle İmam Hatip Orta 3’te, hayalleri olan bir çocukken çok sevdiği öğretmenlerince okul kapısından geri çevrilmişti. Sınavlarda ilçe birincisi olan, dershanelerin peşinde koştuğu, hep onur belgeli örnek öğrenciydi. Diplomayı aldığı gün yırtıp attı, genç yaşta evlendi.
Karşıt görüşlülere hep oh olsun diyenlerdendim. İnsan iyi idrak edemiyormuş.
Bazı yorumlar görüyorum, benzerlerini yapmış biri olarak soruyorum: Ne zaman böyle acımasız oldum, nasıl böyle insanlıktan çıktım.
Karşılıklı kin daha fazla kişinin canına mal olmamalı.
Kim olursa olsun karşımdakini dinleyip anlamaya gayret göstereceğime söz verdim kendime.
Lütfen sesimi duyurup insanların olayı bir de bizimle görmelerini sağlayabilir misiniz?
Okulun adının ‘Halil Serkan Öz Fen Lisesi’ diye değiştirilmesi Yalova Fen Lisesi camiasını
mutlu eder. Vali Bey özür dilemedi; umarım isim değişikliği ile kendini affettirir.
Teşekkürler. Gürkan.”
Benden de sana teşekkürler Gürkan!
Eminim Hocan da gurur duyardı seninle.
"ŞEHİT"İN CEBİNDEN...
“Morg sehpası üzerinde… Kıyafetleri kesilerek çıkartıldı.
Ceplerinden bir adet siyah cüzdan, içerisinde vesikalık fotoğraflar, banka kartları, otobüs biniş kartı, kartvizit, kağıt parçası, 1 adet 5 TL, sürücü belgesi, TSK akıllı kart çıktı.
Ceplerinden 2 adet pil, 1 adet bıçak, 1 sigara paketi, 1 el feneri, 1 çakmak, 1 cep telefonu, 1 adet 50 Krş, 3 adet 10 Krş, 1 adet 5 Krş olmak üzere toplamda 5 TL 85 Krş para çıktı. Ceset üzerindekilerden arındırıldı.”
Yukarıdaki tutanak, “büyük devletin büyük askeri operasyonunda, hiçbir çatışma olmadan verilen tek şehit” için tutuldu.
Bir 5 TL, üç 10, bir 5 kuruş!
Şimdi siz listeler filan yapıp ilk sıralara neyin oturuyorsunuz ya…
Allah iyiliğinizi versin!
Şimdi siz ona erişimi, şuna erişimi filan yasaklıyorsunuz ya…
Allah akıl fikir ve vicdan versin!
Büyük manzaranızın tam orta yerinde yatan insanlar böyle.
Siz onları görmüyorsunuz bile.
Cebinde 5 TL 85 kuruşla; kasa-kutu-sıfır düzeninin şehitleri!
Yüzsüz düzenin sıvasız hane çocukları!