Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Düne damga vuran iki “görüntü” vardı:

        Genelkurmay’ın da iktidarı yalanlayarak “teşekkür” ettiği üzre; “Ağrı’da halkın yaralı askerlere yardımı” ve…

        İlk duruşma gününde ortaya çıkan “Soma katliamı” kamera görüntüleri.

        İki olayın üç önemli ortak yanı var:

        1. İkisi de iktidar yalanlarına dair.

        2. İkisi de bildiğimiz medya, Türkiye’nin ana gazete veya TV kanalları vasıtasıyla ortaya çıkmadı!

        3. En önemlisi, ikisi de yoksul halkın, sıvasız hane çocuklarının nasıl hor görüldüğünü, nasıl bile bile ölüme yollandığını, esasen birbirlerinden başka el verecek kimselerinin olmadığını gösteriyor.

        ***

        Yukarıdaki üç madde demokrasinin güdüklüğünü ve düzenin düdüklüğünü gösterir.

        Yoksul halk desteğiyle iktidar olanların, gün gelip kıblelerini nasıl şaşırdığını gösterir.

        Sansürle, baskıyla, gazeteciliği maymuna çevirerek hakikatleri nasıl aşırdığını gösterir.

        Sarıldıkları barışı bile nasıl boğabileceklerini…

        Kayırdıkları sermaye ağalarının işçileri nasıl boğabildiğini gösterir.

        ***

        Ağrı’daki asker de yaralı askere el uzatan da halktır…

        Soma’da arkadaşını kurtarmak için son nefesini vermiş işçi de halktır…

        İkisi de dışarıda olduğu halde, bir ötekini madende sanıp kurtarmaya koşunca can vermiş iki kardeş gibi, bir ötekine el uzatanlar kardeştir.

        Soma’da birbirine sarılmış ölen baba ile oğul halktır…

        Zorla tıkıldıkları cephanelikte birlikte paramparça olmuş, parçaları bir ötekine karışmış, DNA’ları kilometrelerce kazınmış çocuklar da…

        Bayrak sarılı evlat tabutlarına sarılmış babalar da…

        Gözaltında yok edilmiş kayıp evladının bir asit kuyusundan çıkmış kemiğine sarılabilmek için canını vermiş ana babalar da.

        ***

        Kendilerinin de emek harcadığı barışı dahi, tüm ülkeyi Havuz yapmak uğruna bir kaşık suda boğmaya hazır olanların da…

        Çok övdükleri, patronuna kanka ve kefil oldukları madendeki katliamı kader, fıtrat diye yutturmaya çalışanların da…

        Acılı Soma’da, daha cesetler bile çıkmadan tekme tokat atanların da, yine en çok oyu alsalar bile, halkın derin vicdanıyla irtibatı kopmaya başlamıştır çoktan.

        Soma’da 430 yetim, dul kadınlar, evlat yitirmiş ana babalar “Burada adalet diye bir şey yok” diyorsa…

        Hiçbir yerde bildiğin Adalet diye bir şey yoktur!

        Adı öyle olsa bile, kalpten, içten, damardan değildir; doğuşundaki Adalet isyanına benzer bir umut ufkundan çoktan uzaklaşmıştır.

        Sıvasız haneler partisiyken saray partisi…

        Hor görülmüş başörtülü kadınların, sıvasız hane çocuklarının, itilmiş nice insanın umuduyken, Havuz iktidarı oluvermiştir!

        ***

        Soma davasında devletten tek kişi sanık değil.

        Oysa o kömürün alıcısı, dağıtıcısı; sermayenin ortağı, madenin şakşakçısı onlar!

        Denetlermiş gibi yapanlar, denetimden önce haber salanlar, güvence verenler hep onlar.

        Ama Çalışma Bakanı ne demişti, Savcılık “İş Sağlığı ve İş Güvenliği Müdürü”nü sorgulamak için izin istediğinde:

        İzin vermedim. Benim Müdürüm. Mevzuatı hazırlayan kişi. Bu işle ne ilgisi olabilir.”

        Vallahi öyle!

        Tersanelerde seri işçi ölümleriyle katliam olduğunda, tersane patronlarına, iktidar armatörlerine, gemi azıya alan armatürlere şirin görünmek için, “Bunlar köylü. Toprağa basmaya alışmış. Yükseğe çıkınca düşüyorlar” diyebilmiş bir müdürden söz ediyoruz.

        O günden beri, koltuğunda hesap vermeden oturuyor; ağaları gibi…

        O günden beri yılda 1200 işçi ölüyordu ya; artık yılda 1800 işçi ölüyor!

        İstatistikler gizliyor; yılda bir o kadar işçi de, sinsi sinsi bedenlerine yapışmış meslek hastalıklarıyla can veriyor.

        Hakikaten haklılar, ağaların işi, işin sağlığıdır; “İşçi sağlığı ve işçinin güvenliği” değil ki!

        Havuz sermayesinin sağlığı; inşaattan madene yüzlerce işçi gömenlerin güvenliği önemli.

        İş güvenliği değil, iç güvenlik paketi önemli.

        O yüzden, Soma can verirken olmayan güvenlik, Somalı protesto ederken tekme, Soma davası başlarken TOMA oluveriyor!

        ***

        Halkı korumaktan ziyade kendini korumak isteyen böyle bir düzen var…

        Orada Somalı ölü işçilerin, Afyon cephaneliğindeki askerlerin hatırasına; Ağrı’nın iki yanındaki askerler ile halkın hakikatine pek yer yok!

        Somalı dul kadınlar, yetimler diyor ya, Burada adalet yok, diye.

        Belki de yanlış:

        Çünkü burada Adalet var!

        Diğer Yazılar