Efendilerin köleleri!
Merhametsizliğin, acımasızlığın, gaddarlığın efendileri arasında ayrım yapanlar utansın!
***
Peş peşe yine iki asker intihar etti. “Profesyonel ordu”dan iki uzman çavuş.
Onlara “Biz başız siz .öt; siz kölesiniz” diye hitap edenin terfi ettiği orduda…
“Askeri vesayet”i kaldırdığını söyleyip alttakilerin “askeri esaret”ini şiddetlendiren iktidar döneminde!
“Asker intiharlarının araştırılması”nı da, aynı faciadan önce Soma madenlerinin araştırılması gibi Meclis’te reddeden “demokrasi şampiyonları” devrinde!
İki uzman da “Bolu Komando Tugayı”ndandı; biri Yüksekova’da, biri Bolu’da kendi canını aldı.
Çok sayıda uzman çavuşun baskıyla işsizliğe atıldığı, bir komutanın “Umur Talu ve (Emekli Uzman Erbaşlar Derneği Başkanı) Esef Merdoğlu’nun yazdıklarına Facebook’ta filan beğeni atanı kovacağım” diye köpürdüğü, ama intiharları umursamadığı bir yerde!
***
Önce Kürşat Ziya Kocazeybek’in haberi geldi.
Şunu bilin ki daha çok şaşırın:
Şemdinli’de görevli Kocazeybek, Türkiye’yi sarsan “Ağrı Diyadin çatışması”nda yaralanan “gazi” askerlere refakat için Ankara’daydı.
Dört askerin yaralandığı, bir sivilin, bir PKK’lının öldürüldüğü; Genelkurmay “Yaralı askerlere yardım eden halkımıza takdirler”ini iletirken Cumhurbaşkanı’nın yalanladığı olay işte!
GATA sonrası izinliydi; Bolu’da üç arkadaşıyla tuttuğu eve gitti.
Arkadaşları eve döndüklerinde, yorganın altında kanlar içinde cesedini buldular.
Hemen denir ya, “Borcu vardı. Bunalmıştı” diye. Borcu değil, birikmiş parası da varmış.
Başka ne birikmişti kalbinde, o işte “meçhul” asker!
***
Ardından aynı tugaydan, Yüksekova’da Yasin Tosun’un intiharı duyuldu.
Onu istedikleri kalıba sokabilirler; çünkü galiba “psikolojik tedavi” görmüş. Ama kim soracak, “Tamam da, psikolojisi neden bozuldu” diye!
***
Genelkurmay ve hükümet çok merak ederse mesela Adıyaman’da iki uzman çavuşa sorabilir.
Cuma günü, arkadaşlarına yemek almak için çarşıya çıkmışlardı; bir komutan gördü.
Ve iddiaya göre, hani bir süre önce Diyarbakır’da bir astsubayın hamile eşi yanında ensesinden vurulduğu çarşı gibi bir çarşıda, komutan ikisini yere yatırıp halkın arasında tekmeledi.
Belki de sevgisini böyle ifade ediyordur, bilmiyorum!
İddiaya göre, çarşıda siviller, “üste itaat” dayağı yiyen uzman çavuşların yardımına koştu.
Şimdi biri şikayetçi, diğeri tanık, sanırım. Başka tanık bulabilmek için birlikten çıkmaları ise yasak; daha üst komutanın “Ben esnafa sordum, kimse böyle bir olay görmemiş” dediği ileri sürülüyor.
Kağıt üstünde “Astın şikayetini işleme koymayana 3 yıla kadar hapis” var da, mühür kimdeyse!
***
Hala intihar edenlerin psikolojisi neden bozuktu diye merak eden sonraki yazıyı da okusun. Böyle vicdansızlık için çok mu uğraşıyorlar, diye sorarsınız belki!
VİCDANSIZLIĞIN SINIR ÖTESİ!
Bir bayram arifesiydi. Emuzder Başkanı Merdoğlu arayıp “Umur Bey. Kanserli bir arkadaş var. Sizinle konuşabilmeyi çok istiyor” deyince, yattığı hastaneden aramıştım Hüseyin Palalı’yı.
Yine aradım sonra. Söyledikleri aklımda. Benim söyleyebildiğim ise bir, iki umut sözcüğü işte! Yanılmıyorsam eşiyle de konuştuk.
İşte iki genç meslektaşı canlarına kıyarken, Palalı da son nefesini verdi.
Merdoğlu’nun yazısından (kendi parantezlerimle) aktarayım:
1. Kanser olmuştu ama 90 günden fazla istirahat alırsam kovarlar mı diye endişe ediyordu.
2. Haksız değildi çünkü kovuyorlardı. Derken kanun değişti: “Kanser olur ve tedavisi uzun sürer diye rapor olursa ilişiği kesilmez.”
3. Kanun ona yetişemedi. “Malulen” ilişiği kesildi. Yokluk çekti. İlik nakli oldu o arada.
4. (Militer kapital devi) OYAK “maluliyet yardımı yapamayız” dedi.
5. Palalı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açtı.
6. GATA rapor verdi: “Çalışamayacak kadar hasta değil.”
7. Bu rapor yüzünden AYİM davasını reddetti.
8. Böylece (bu sütundaki onca yazıdan sonra artık fotoları sivil olan muvazzaf generaller ile emekli paşalar yönetimindeki; genellikle avukatları “paşa çocuğu” olan) OYAK da ona vermesi gereken 54 bin lirayı kârına kattı.
9. (Yine eski komutanların yönettiği) TSK Dayanışma Vakfı da yardım yapmamış, bir dava da oraya açmıştı.
10. Ölümünden 15 gün önce, mahkeme onu yine GATA’ya sevk etti; rapor için.
11. Mahkeme, daha önce “Çalışamayacak kadar hasta değil” demiş GATA’ya sordu: “Yardım yapmayı gerektirecek kadar hasta mı?”
12. GATA cevap veremeden Palalı lösemiden öldü!
13. İki çocuğu vardı; bir de son doğum gününde yüzünde bir maske!
Şunu ekleyeyim:
Ailesinin, arkadaşlarının başı sağ olsun. Keşke daha çok aramış olsaydım!
Sayın GATA, OYAK, AYİM, komutanlar, Milli Savunma ile hükümet…
Ayıbınızı ve utancınızı gizleyecek bir maske var mıdır acaba!
Şimdi sen bir düzeni anlamak istiyorsan,”kahraman” dediğine bile ettiğine bir bakacaksın…
Gerisini zaten tahmin edersin!