Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şöyle düşünüyorum:

        Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de görüyor.

        Belki zamanında söylememiş oldukları hiç söylenmemiş olmasın diye de, “Berat Kandili münasebetiyle” ufak ufak söylüyor.

        İhmal etmemiş olmak için ima ediyor.

        Şu sözlerin tek muhatabı herhalde elinde inancından, yoksul sofrasından, mütevazı duasından, olsa olsa gündelik iyilik-kötülüklerden ibaret hayatı dışında bir şey olmayanlar değil.

        Ben Diyanet İşleri Başkanı’nın “Kandil mesajı”nı madde madde koyayım, siz madde madde yerli yerine koyun (Parantez içindekiler benim yorumum yahut sorularım):

        ***

        1. Berat Kandili, ruha ağır gelen her tür sıkıntıdan kurtulmak, “berat etmek” için eşiz fırsat. (Bakalım, kimin ruhu, ağır gelen sıkıntılardan kurtulmuş olacak?)

        2. Mümini inciten her tür hatadan “berat etmek” için eşsiz fırsat. (Bakalım, her türlü hata idrak edilmiş olacak mı?)

        3. İnsana yakışmayan her tür kötülükten “berat etmek” için eşsiz fırsat. (Her türlü kötülük deyince, her türlüsü girmiyor mu?)

        4. Berat etme, bera ve vela gibi iki önemli adım sonucunda gerçekleşen bir zirvedir. (Zirvedekiler bilhassa buna dikkat etmeli.)

        5. Bera; şerden, fesattan, vicdansızlıktan, insafsızlıktan, kötüden, kötülükten uzak durmak anlamına gelir. (Bugüne kadar bunu idrak etmemiş haset, vicdansızlık, kötülük sahipleri varsa, umulur ki bu vesileyle biraz tefekkür, biraz idrak etmiş olsun.)

        6. Bu geceyi idrak eden her mümin, kötülüğe mesafesini ölçmeli, kötülüğe giden yolları kapatmaya bir kere daha karar vermeli. (Muğlak gibi görünen, kendi başımıza geldiğini, geleceğini düşündüğümüz kötülükler için, kötülük de dahil her şeyi yapmak mubah mı günah mı? Yoksa kastedilen zaten kendi yaptığımız kötülükler mi? Sıradan insanın kötülükle mesafesi ile sıra dışı olanların mesafesi bir mi?)

        7. Bu öyle bir özgürlük gecesi ki, bizi bitmek bilmeyen heves ve arzulardan uzaklaşmaya çağırır. (Daha ne desin, diye düşünüyor insan. Çağrıyı daha nasıl iletsin? Nedir bitmek bilmeyen heves ve arzular? Özgürlüğün anılmasının, bitmek bilmeyen heves ve arzuların özgürlüğü kısıtladığının ifadesini siz nasıl anlarsınız, efendiler nasıl anlar?)

        8. Benliğimizi esir alan hırs ve tutkulardan uzaklaşmaya çağırır. (Sıradan insanın hırs ve tutkusunun da benliği esir alması mümkün; ama sıra dışı olanların hırs ve tutkuları, kendilerininkiyle kalmaz, başkalarının benliklerini de esir almaz mı? Onlar çağrıyı hiç anlamaz mı?)

        9. Kardeşliğimizi zedeleyen bencilliklerden uzak olmaya çağırır. (Bunu elbet muhalif olmaktan uzak olmaya çağrı diye anlayan da olabilir; ama ya güçlülerin, muktedirlerin bencillikleri zedeliyorsa kardeşliği? Onları da çağırır; lakin onlar sanki sağır!)

        10. Vela, sadece kötülükten uzaklaşmakla yetinmeyip iyiliğe yaklaşmak, iyiyi aramak, iyiyle olmak anlamına gelir. (Pozitif bir ahlak, özgürlük, hak, etik çağrısı esasında. Sadece “temiz” kalmakla yetinmemek; kötüler, muhterisler, heves ve arzuları bitmek bilmeyenler karşısında iyiyi arama çabası ve mücadelesi. Bilmem yanlış mı anladım? Çünkü bir de hiç anlamayanlar var!)

        11. Bu bağışlanma mevsiminde, bize düşen tefekkür, niyaz ve tevbedir. (Tabii size, ona, şuna, buna, onlara düşen de öyle!)

        12. Samimiyeti, edebi ve erdemi unutan, riya ve gösterişi tercih eden halimize tevbe edelim. (Daha yakında Mercedes’i mecburen alan ama sonra iade eden; yine de “kötü emsal olmasın” diye zorla Mercedes ve uçak sahibi yapılmak istenen bir Diyanet Başkanı söylüyor bunları. “Riya ve gösteriş”i, “edep ve erdem”i özellikle vurgulamış olmalı. Belki de bir düzenin edepsizlik, erdemsizlik, riya ve gösterişle anılması rahatsız ediyor. Belki de vicdansızlıkların, insafsızlıkların, fesadın, bunca günahın hesabının sorulacağını ima ediyor; af dilenmesini, tevbe edilmesini tavsiye ediyor işte! Ciddi bir sorun var, belli ki!)

        13. Rabbimizin bize emanet ettiği dünyaevini harap ettiğimiz, huzur ve adalet sağlayamadığımız, kan ve gözyaşını durduramadığımız, İslam coğrafyasında kavgayı sona erdiremediğimiz, kıvranan toprakların acısını dindiremediğimiz için tevbe edelim! (Etmesi gerekenler gerçekten eder mi, bilinmez. Lakin sorunları “Görmez”den gelemiyor; huzursuzluk, adaletsizlik, kavga ve acının vebalinin; vicdansızlık, insafsızlık, bencillik ve kötülüğün günahlarının altını çiziyor. Artık kim kendine ne hisse çıkarırsa! Belli ki, siz neyi görmezden gelir veya göstermez olursanız olun, “Rabbin” hepsini gördüğünü, bildiğini, yaptığınız, ettiğinizi asla gizleyemeyeceğinizi söylemek istiyor. Yine de “tevbe”yi, bağışlanmayı bir deneyin!)

        ***

        Bunları böyle anlamayacaksak; vicdansızlık, insafsızlık, kötülük, hırs, benliklerin esir düşmesi nedir ki Hocam!

        Her tür beladan “Vela”ya, herkesin yolu, gönlü, bahtı açık olsun.

        Diğer Yazılar