Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Devlet, iktidar, elindeki teşkilat ve imkânlar TIR’daki “insani yardım”ı örtmek için ustalaşıyor…

        Ama Reyhanlı, Cilvegözü ve şimdi de Suruç’taki “insani felaket”i önlemekte acemi kalıyor.

        Suruç, Kobani’den gelenlerin, çoğu “bu taraftaki” akrabalar olmak üzere sığındığı yerlerin başındaydı.

        Nitekim “sivillere saldırı” da Kobani’ye gidecek olanları hedef alarak yapıldı.

        Bir süre önceki Kobani saldırılarının ardından Işid hedefi artık Türkiye’nin içine çekmiş olmalı.

        Devlet büyükleri, hani Konsolosluk görevlileri rehin alındığında “Ey İşid, Müslümansan böyle şeyler yapma” diye çok sert açıklamalar yapmıştı ya, işte o Işid.

        ***

        Ankara “Kobani düştü düşecek” üzerine o kadar düştü ki, Suruç’ta 30 can kanlar içinde düştü.

        Bu sadece kınama değil, ciddi özeleştiri de gerektirir ama kim yapacak!

        Hele Suruç tam da “İçeri alınmış Savcı”nın daha önceki saldırı, patlama, katliamlar üzerine “devlet birimlerinin bilgisi”ne dair iddiaları üzerine gelmişse…

        Artık o Savcı da hakikaten bir iddia makamıdır!

        ***

        Suruç, “bitmemiş iç savaşımız ”ı sınır ötesi “muhtemel savaş”ımızla birleştirmek üzere de bir bomba.

        Suruç, bir katliam yoluyla, Ankara’nın petk hevesli olduğu “Sınır ötesi ve güvenlik kuşağı”nın da adeta kanlı davetiyesi.

        Şu anda topal bir iktidar var ve bu haliyle Türkiye’nin, insanların kaderini belirlemekte tek başına söz sahibi olamaz.

        Meclis Suruç üzerine ağırlığını koymalı, sadece bu olayın “polisiye” veçheleri değil, yaşanan tüm insani felaketlerle birlikte, iktidarın “tarihi ve coğrafi yakın dış politikası” da mesele edilmeli.

        Çünkü Işid’in Kobani’yi Türkiye’ye taşıması, Işid’in Kobani’ye Türkiye’den de taşınmasının sonucudur!

        ***

        Burası, Işid elemanlarını yakalamış, onları kovalarken sınırı geçip ellerine rehin düşmüş bir astsubayın, dün “yeniden patlayan çatışma”da “şehit edilmiş” astsubayın meslektaşının yani, “Mukavemetsiz teslim olarak Türkiye Cumhuriyeti ve TSK’nın itibarını zedelemek”ten, er rütbesiyle ordudan atıldığı ülke aynı zamanda!

        Burada aklımız, yüreğimiz, ruhumuz her yönden fırtınalarla allak bullak oluyor; kafamız sık sık karışıyor.

        Burada sarılacağımız en önemli şey, hala, yine, hep “barış umudu” olmalı.

        Çünkü cehennemin zebanileri zaten hep hazır; cennet umudu ise hep narin.

        Suruç, o umudu iyice gömmek isteyenlerin “bomba”sı.

        Türkiye’nin her tarafındaki evlatlarınızı yine dağın, sınırın her yanında yok etmek üzere, yeni bir kanlı tarihin kapısını açmak için.

        Buna kalbiyle, aklıyla direnmek ve Meclis’in hakikaten “Suruç süreci”nin adını koyması lazım!

        Tırlar’ın marka modelinden, insani yardımların muhtevasına; bombanın piminden, timine kadar!

        ***

        Savcı, asker, gazeteci… TIR’a dokunan herkesin canına okumaya soyunanlar, silahlar ortaya çıkana kadar “insanî yardım” diyordu ya…

        Esas “insani yardım” Suruç’ta katledildi.

        Katledilen o gençler şimdi ne desin size!

        Diğer Yazılar