Tersine tarihten tarih dersine!
16. Yüzyıl şöyle başlamıştı:
Babasını “bir nevi darbe” ile tahttan indiren, kardeşlerini “halleden” Yavuz Selim, Alevileri ezmiş, Şii Safevileri (İran’ı) yenmiş, onların müttefiki Mısır Memlûklarını dize getirmiş, Diyarbakır, Mardin, Cizre’yi ve de Halep’i, Kahire’yi, Suriye’yi, Filistin’i, Gazze’yi fethetmiş…
Sonra da Arabistan topraklarını, Hicaz’ı almış, nihayetinde halife olmuştu!
***
19. Yüzyıl da şöyle başladı:
Bir önceki Yüzyıl sonlarında, Muhammed bin Suud, Vahhabiliğin kurucusu Muhammed ibn Abdül Vahab ile ittifak kurup Riyad’dan başlayarak genişleyen “ilk krallık”ı kurmuştu Osmanlı hakimiyetindeki topraklarda.
1828’de, yine Osmanlı hakimiyeti altındaki Mısır’ın başındaki Kavalalı Mehmet Ali Paşa o krallığı dümdüz etti.
***
20.Yüzyıl ise şöyle başladı:
Abdül Aziz ibn Suud, yeni kurulmuş İhvan’la müttefik olarak Riyad’ı ele geçirdi; yine onların desteğiyle Osmanlı aleyhine topraklarını genişletti.
1916’da ise, İngilizlerin (Arabistanlı Lawrence) organizasyonuyla, Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali, Osmanlı’ya karşı “Arap baharı” gibi ayaklandı.
İbn Saud ise yine İhvan’ın desteğiyle 1925’de Hicaz’ı aldı, kendini Kral ilan etti. 1929’da ise artık tehlikeli ve radikal bulduğu İhvan’ın liderlerini katletti.
***
21. Yüzyıl başları ise şöyle cereyan ediyor:
Suud Hanedanı (Safevilerin) İran’ına karşı bütün Ortadoğu’yu dizayn etmiş. Mısır Memluklarını kendine bağlamış, İhvan’ı kanlı darbeyle ezmiş, seçilmiş İhvancıyı hapse, çok sayıda önemli ismini darağacına yollatmış…
Filistin’in, Gazze’nin İsrail elinde olmasını dert etmemiş…
Suriye’nin paramparça, on binlerce Suriyelinin rejim ve karşıtları elinde katledilmesinde, yüz binlercesinin mülteci haline gelmesinde, onca çocuğun sulara gömülmesinde önemli rol oynamış…
Petro-dolar düşkünü “Batı demokrasileri”nin yalakalıkları dışında, Yavuz Selim’in torunlarını ve hayranlarını, parasıyla, tahtıyla kendine bağlamış, sonradan “sözde mücadele” ettiği El Kaide ve türevlerini doğurmuş, “Giden dönmüyor, acep nedendir” Yemen’de sivilleri katletmiş, bir zamanlar Osmanlı toprağı olan Bahreyn’de “biraz bahar” isteyen ahaliyi yerle bir etmiş!
***
İhvan’ın yakın tarihteki yoldaşı Yavuz ve “Yeni Osmanlılar” ise, İhvan’ı kullanıp kullanıp yüz yıl boyu iki kez ezmiş olan Suudi Krallığı’na toz kondurmuyor.
Herhalde Hicaz’ı, Kahire’yi, Necef’i, Şam’ı, Bahreyn’i geri verir diye.
Kendi partilerinin en önemli kurucularından birine, azıcık muhalefet etti diye “Manisalı Lawrence” diyenler, Sayın Kral Efendi’ye “Lavrınslı Arabistan” bile diyemiyor.
Batı’ya “mültecileeer” diye bağıranlar, 3 milyar avroya Türkiye’yi toplama kampı yapmayı ve Aylan bebekleri ölü ya da diri tutmayı taahhüt edenler, Kral’a “Yahu ne biçim kralsın; bir mülteci ailesi bile almadın topraklarına. Allah’ım emri bu mudur” diye sitem bile edemiyor!
***
Mısır ile S. Arabistan arasında “Kral Salman bin Suud Köprüsü” yapılacak; eh burada da “Yavuz Sultan Selim Köprüsü” bitti bitecek.
İki köprü üzerine çıkıp milyonlarca yoksul, ölü ve de bir ötekini boğazlayan Müslüman’a 500 yıllık bir manzara koyarlar artık!
Ben Kral, darbeci Paşa ya da Başkan olsam, o iki köprüyü de birleştirirdim!
BU HANEDEN ÇOK TASARRUF ETTİ DEVLET!
Belki sıvası vardır bu “sıvasız” hanenin, onu bilmiyorum.
Bildiğim, hanenin evladı, eşi, babası Uzman Jandarma Sedat Vardar kendisini ve bir arkadaşını kaçıran PKK’nın elinde dört beş aydır.
Belki devlet uğraşıyordur kurtarmak için.
Ancak daha önce şunu yaptı devlet:
İster rehin deyin, ister esir; kaçırılmış askerin operasyon tazminatını kesti.
En küçüğü 6 aylık Eylül Nisa, 4 çocuğu var hanede; bir de 1500 TL kredi borcu ve ev kirası.
Şuna sevinebilirsiniz tabii:
Kaçırılmış bir asker doğal olarak operasyonda olamadığı için operasyon tazminatı kesilince, devletin tasarrufları anormal arttığı için, Eylül Nisa ve kardeşleri de ileride daha müreffeh bir ülkede yaşayacak, değil mi sayın devlet büyükleri!
Siz çok yaşayın e mi.
Ölen ölüyor zaten!