Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Demek bir “bayram” olacakmış, biz arifesini bir türlü anlayamadık.

        “Türkiye-İsrail bayramı” kutlu olsun!

        “Rusya bayramı” da kapıda.

        ***

        Şunu hemen söylemeli:

        Kin ve düşmanlık; ne devletten devlete, ne milletten millete, ne dinden dine, ne mezhepten mezhebe, ne bir etnik gruptan ötekine karşı hep baki kalmalı!

        Bu, İsrail söz konusu olduğunda da geçerli; İsrailliler de, tüm Yahudiler de, tüm halklar da!

        Fakat İsrail devletinde iktidar olan bir siyasi grubun yaptığını bütün İsraillilere, oradan (tarih boyu) Yahudilere “düşmanlık” olarak pompalayanlar kim?

        Bununla oy devşirenler kim?

        Muhaliflerini hemen “onlar”a yakınlıkla, soy sop çarpılarıyla suçlayan kim?

        Bugün kim ve kimler size “Türkiye-İsrail bayramı”nı pazarlamak için konuşuyor, yazıyor, yalanlar söylüyor, kıvırtıyor, boya, badana ve cila yapıyorsa, onlar!

        ***

        Suriye (ve Esad) dostken düşman (ve Esed) oldu.

        Esed üç güne düşecekti, üç yıl oldu.

        AB ileri bir hedefken tukaka oldu.

        İngilizler kesin AB’den çıkmaz iken çıkar oldu.

        Putin kankayken kaykay oldu; sözde özür dileyecekti, yalvarılan Çar oldu!

        “Hoca”efendi iken “terörist” oldu.

        “Cemaat”in her şeyi başımız üstüneyken yerle bir oldu.

        “Çözüm, barış” iken savaş oldu.

        “Bülent Ağabey” iken “hain” oldu.

        “Ahmet Bey” başbakan iken tasfiye oldu.

        “Darbe” iken “kumpas” oldu; “darbeciler” iken “mağdurlar” oldu.

        “Başkanlık sistemi” hiç istenen bir şey değilken tek arzumuz, tek emelimiz oldu.

        ***

        Saymakla bitecek gibi değil; hiç yanılmadığımız, kimseyi yanıltmadığımız, dün ak iken bugün kara, dün kara iken bugün ak saydığımız meseleler, şahıslar, şahsiyetler.

        Hatasız kul olmayacağı için de, tek hatamız “Trump Kulesi” açılışına katılmak oldu!

        O yüzden, siz sayın gönül ve oy verenler de…

        Her birinde olduğu gibi, dün aka oy verip bugün karaya oy verebilirsiniz…

        Dün İsrail’le düşmanlığa daha çok oy verip bugün İsrail’le dostluğa daha da çoğunu verebilirsiniz.

        Ne yanılgı olur, ne yenilgi!

        Sözün telif sahibi Demirel toprak oldu ama “Dün dündür, bugün de bugün” de memleketin kara kalem alınyazısı oldu.

        ***

        Tekrar söyleyeyim:

        İnsanların, halkların, milletlerin ve hadi tüm ikiyüzlülükleriyle devletlerin de dost olmasına…

        Hele hele, o vesileyle ortaya insani bir şeylerin çıkmasına hiç itirazım olmaz.

        Misal, Gazze’ye (ah, önce Havuz’dan yalanlar uydurup sonra kuşatılmışlığını maalesef kabul ederek) iki TIR daha fazla yardım gidebilmesi de, daha az insanın can vermesi de, hatta (Hamas ikna edilerek) İsrailli iki asker ile iki sivilin kurtarılma ihtimali de!

        Ama kendi memleketinde karşı-karşıt gördüğün herkesi düşman, hain, terörist sayarken; kendi memleketinde savaş onca asker-polis ile onca sivilin canını alırken; kendi memleketinde her gün, her an gerilim, öfke, nefret, hiddet, şiddet nöbetleri köşe bucak gezerken; kendi memleketinde “terörizmle mücadele” gölgesinde yazı, fikir, dayanışma, bildiri, eleştiri ezilmek istenirken…

        Sınırın içinde ve hemen ötesinde hep savaşa yatırım yapmışken…

        “İsrail’le anlaşma”“Yurtta sulh, cihanda sulh prensibi” diye güvercinlemek hem tuhaf hem ayıptır!

        ***

        (Hiç itirazım yok ve eğer yanılmıyorsak) İsrailli iki asker ile iki sivilin Hamas elinden alınıp geri dönüşünü sağlama vaadinde bulunmuşken…

        Kendi memleketinde; kaçırılmış askerin, memurun akıbetini pek dert de etmemişsen…

        Kendi memleketinde; kaçırılmış, rehin alınmış astsubayı, uzman çavuşu serbest kalınca, minik çocuklarıyla birlikte ordudan, işinden, aşından kovuyorsan…

        Kendi ülkende bir Hurşit Kütler, 18-20 yıllık kemikleri kuyulardan çıkan, katilleri kollanan çocuklar gibi günlerdir kayıpsa…

        Hem tuhaf, hem ayıp, hem de günahtır!

        Tamam mı Bayram!

        ***

        Belki de Başbakan’ın dediği gibi, “Bizi kıskanıyorlar, çünkü istikrar, demokrasi, insan hakları ve reformlarda çok önemli mesafeler aldık” da, biz aramızdaki uçurum gibi önemli mesafeler yüzünden onları bir türlü seçemez, bir türlü göremez olduk!

        “One minüt”te hepsi alıp başını gitmiş uzaklara.

        ***

        Hakikaten merak ediyorum.

        Başkaları bir yana, misal “samimi” bir AKP’linin, partili ya da oy verenin hiç mi başı dönmüyor bu dönme dolapta, hiç mi midesi bulanmıyor baş dönmesinden?

        Diğer Yazılar