Armutalan'dan Armutalan'a darbeli demokrasi!
Memleketin “son emir-komuta zincirindeki başarılı fiili darbesi”ni yapıp “demokrat, liberal, muhafazakâr, cumhuriyetçi, milliyetçi millet”ten de yüzde 90’dan fazla oy ve onayla bir de Cumhurbaşkanı seçilen “Evren Paşa” şöyle yapmıştı:
(Bizi) demokrasiye geçirince; kendi de Marmaris Armutalan beldesinde “Beyazev” villasına geçmişti.
***
“Evren Paşa” arsayı daha memleket demokrasiye tam geçemeden, ama “milletin yüzde 90 oyuyla” Cumhurbaşkanı da seçilince almış, süresi bitince de 1989’da villaya yerleşmişti.
2007’ye kadar orada yaşadı, meşhur tablolarını yaptı. Satışa çıkan villa uzun süre elde kaldı. Sonra bir işadamı alıp yenisini yaptırmak için yıktı.
Temel aynı olunca, yıkıp yerini yapıyorsun; artık ne kadar yeni olursa!
Bildiniz.
O Armutalan, 12 Eylül’den 36yıl, “Paşa”nın yerleşmesinden 27 yıl, onun cumhurbaşkanlığından tam 5 cumhurbaşkanı sonra bu kez “12. Cumhurbaşkanı” Erdoğan’ın, darbe gecesi belki de öldürülmek istendiği, son anda terk ettiği oteline saldırıda iki polis “askerlerce şehit edilirken”, saldıran “darbeci” TSK mensuplarının kiminin saklanıp balkondan çamaşır çalarken yakalandığı yer!
***
Evren Armutalan’a yerleştiğinde, RP İl Başkanı Erdoğan da 27 yaş daha gençti, biz de.
Darbeci paşalar paşa değildi, kimi daha subay bile değildi. Kimi darbeci asker ise doğmamıştı.
Sanmıştık ki, yani siyasi partiler filan dedi ki, Evren’in Armutalan’a yerleşmesiyle, darbe dönemleri de fiilen denize gömülmüştür!
Sonra 28 Şubat, derken 27 Nisan, o arada sık sık “darbe”den bahsederken biz, hakikaten tarihin en kanlı darbe gecesi üstümüze yıkıldı.
Hem de “son başarılı emir-komutalı darbeci Cumhurbaşkanı Paşa”yı sivilleştirdiğimiz yerde, son Cumhurbaşkanı’nı askerlerle hedef alarak!
***
Bir tarih hakikaten ancak bu kadar ibretle, bu kadar cinnetle ve cinayetle yazılır.
Yeşil ile maviye boyanmış küçük belde, yani bir cennet, ancak bu kadar cehennemi hatırlatır!
***
Bilmiyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırı olduğu sırada da, az ötede hala “Armutalanı Evrenpaşa İlkokulu” aynı isimle duruyor muydu?
Yıllarca taşıdığı adıyla “Evren Çeşmesi”nin suyu hala akıyor muydu? Marmaris’te “Kenan Evren Bulvarı” onca yıl yüzümüze çarpmadan nasıl durmuştu?
Yine de şunu diyebiliriz:
Hiç oy almamış bir Paşa’yı darbesine yüzde 90’dan fazla oy verip Cumhurbaşkanı yapmış bir halktık…
Bugün ise, Meclis’i bombalayan, bir Cumhurbaşkanını da “indirmek” isteyen darbecilere yüzde 99 geçit vermeyen, yüz vermeyen, destek vermeyen “halktan” bir gece yaşadık!
12 Eylül’de sokağa çıkma çağrısı yapacak bir cumhurbaşkanı yoktu; Başbakan Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş de öyle bir şey yapamadı, yapmadı.
Hoş, yapmaya kalksalar hangi TV’den, hangi kanaldan, hangi medyadan, hangicep telefonundan, Facetime’dan, Twitter mivitırdan yapacaklardı…
Hadi yine de yapsalar o “yüzde 90’lık millet”ten kim sokağa çıkardı!
Darbeye, tanka, silaha, uçağa, helikoptere karşı sokağa çıkana halk “anarşist” diyordu.
Darbeye karşı sokağa çıkan yiğit deri işçileri sendikacısı Kenan Budak’ı Zeytinburnu’nda “darbeye koşa koşa itaat etmiş” polis vuruyordu.
Darbeye karşı çıkanlara Diyarbakır’da kanlı cezaevi, Ankara’da idam sehpaları sunuluyordu.
12 Mart’ta darbeye direnenleri ise bizzat o darbecilerin kuklaya çevirdiği Meclis asmıştı!
***
Bugün neyse ki o gün değil. Bugün darbecinin de afalladığı, çuvalladığı, zalimleşip öldürerek tükendiği yer bu.
Ancak bir temel meselemiz de şu:
Darbecilere karşı demokrasi derken; elimizde hala darbecinin Anayasası, MGK’sı, YÖK’ü, RTÜK’ü, kanunları, kanun hükmünde kararnameleri, yetkisi, Ohal’i var, sehpaları da aklımızda sabit fikir!
Armutalan’da ise “Evren Paşa öncülüğüyle yaptırılan Evrenpaşa İlkokulu” tatilde, şaşkın bakıyor… Evren Çeşmesi galiba yeniden Soğucak olmuş, başı dönmüş, avare akıyor!
20-30 sene bir yana, bugün bile 108 yıl önceki “Sansürün Kaldırılışı” kutlanıyor.
Bir daha da kalkmadığı için herhalde!
Ama demokrasiyi çok seviyoruz.
DARBENİN ÖNÜ, ARKASI...
Darbe girişimi “Fetöcü” olarak tescil edildi. Ancak “arkasında” bir güç, bir devlet olup olmadığı muğlak.
İktidar içinden, eteklerinden “ABD, CIA” diyen oldu ama resmen söylenmiyor. ABD de buna resmen tepki gösterdi.
Kaldı ki ABD’de, Başkan dahil herkes, “Gülen’i öven, zaten ona sahip çıkmış kıdemli CIA şahsiyeti” Fuller gibi düşünmeyebilir. ABD ve CIA bile yekpare olmayabilir; öyle ya “Fuat Avni’nin koordinatlarını FBI verdi” denmiyor mu?
Ancak İran Dışişleri Bakanı’nın sıcağı sıcağına “Darbenin arkasında Katar ve S. Arabistan var” dediği duyuldu. “S. Arabistan’ın fısıltıcı Avnisi Mücahid”in “Birleşik Arap Emirlikleri var; Suudi Sarayı da bilgilendirildi. Özellikle Veliaht Prens” dediği duyuldu.
Hatta 1995’te babasını askeri darbeyle devirip iktidar olan ve 2013’te koltuğu oğluna devreden önceki Katar Emiri Hamad’ın, “ABD ve Fransa sahneye koydu; S. Arabistan da işin içinde” dediği ileri sürüldü.
Bildiğim kadarıyla, Dışişleri, ama sadece Dışişleri Sözcüsü Bilgiç, bu iddiaları kesin dille yalanlayıp “Katar da S. Arabistan da dostumuz” dedi; BAE için bir şey dedi mi, duymadım!
Bölgedeki “katliamlı ve son başarılı askeri darbe” Mısır’da “Sisi Paşa”nın “seçilmiş Mursi”yi devirmesiydi.
Arkasında Katar yoktu; ama dibine kadar S. Arabistan, bir yerlerinde de elbet CIA veya oralardan birileri vardı.
İktidarımız darbeyi ve Sisi’yi kınadı; ama darbenin babası S. Arabistan’a tek laf edemedi o gün de, bugün de!
Hatıra bu ya, Evren Paşa da Rabıta yoluyla Avrupa’daki Türk imamların parasını S. Arabistan’ın vermesini sağlamış, Armutalan’dan da önce S. Arabistan’a, Umre’ye ve Kral’a koşmuştu!
Rabıta yıllar sonra El-Kaide finansmanında da ortaya çıkacaktı!
Şu sıra da ABD’de “S. Arabistan’ın 11 Eylül saldırısıyla rabıtası” gündemde mesela. S. Arabistan ise “Esad’ı postalayın, sizi paraya boğalım” diye Rusya’ya yaptığı teklifle!
Ne tuhaf ki, bir Alman politikacı da çıkıp “Türkiye’nin Rus uçağını vurmasında, S. Arabistan’dan kalkan bir ABD Awacs uçağı yol gösterdi” diye bir iddia attı ortaya.
Bir meselemiz de bu zaten:
Demokrasiden, hukuk devletinden, Arap baharından, halkların gücünden, öyle tank karşısında durmaktan, otoriteye karşı gelmekten, kendi istediği yola girilmemesinden nefret eden, hep ürken, bu yüzden yığınla örgüt finanse eden, sonra onların kimiyle de papaz olmuş Suudi Sarayı ile, “bölgeye demokrasi getirmek” için işbirliği yapmak…
Tek laf etmeden kibrine, küstahlığına, parası ve petrolüyle tasladığı ağalığa, onca sinsiliğine boyun eğmek!