Aslı'nın adaleti... Adaletin aslı!
Annelerin, evlatlarının önce yüreğini gören böyle derin bir tarafı var.
Babaların da olabilir tabii.
Bazılarının elbette.
Erdoğan’ın annesi demiş ki:
“Nerede ezilen varsa onları yazıp yanında oldu.”
Aslı Erdoğan “fizikçi” olarak yetişmiş, “dünyaca ünlü bir yazar” olmuş; annesi Mine Hanım mutlaka bunlarla da gurur duymuştur da şimdi “tutuklanan” kızının ardından esas gururunu açıklıyor: “Nerede ezilen varsa onları yazıp yanında oldu.”
***
Biz hepimiz de, aramızdan çıkmış böyle bir yazarla, öyle bir insanla gurur duyabilirdik.
Bize umut, teselli, ufuk, insanlık, yürek taşıyor diye.
Fakat artık Devlet Baba mıdır, Devlet Ana mıdır, bir annenin o gururunu duymuyor.
Suçlamaya göre, “Nerede ezilen varsa onları yazıp yanında oldu” değil; “Terör örgütü propagandası yaptı, örgüt üyesi oldu, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozdu”.
***
Her gün her köşesinden, onca yıl tayin ve terfi ettirilmiş yüzlerce, binlerce general, subay, hâkim, savcı, elçi, vali, kaymakam, müdür, memuru toplanıp “terörist” olarak içeri atılan Devlet, “devletin birliğini bozmak”tan söz ediyor.
Aslı Erdoğan yazı yazmış, kendi ifadesiyle sembolik olarak bir gazetenin danışma kurulunda bulunmuş, o devletin birliğini bozmuş.
***
Şunu anlıyorum:
Her gün yurdun her köşesinde polis, asker ve de siviller katledilen bir devlette, yargının önüne bir “terör davası” geldiğinde, mahkeme etmek kolay ama muhakeme etmek o kadar kolay değil.
Her gün yurdun her köşesi bir yana, devletin her köşesinden “terörist” fışkıran bir devlet ve adalette hiç kolay değil.
Bizler için de, bilmediğimiz, tanımadığımız onca insan “terörist” ilan edilirken; çok sayıda gazeteci “terör suçlaması”- na maruz kalırken, aradan bildiklerimizi, tanıdıklarımızı, daha tanınır bulduklarımızı ayırıp ayırıp konuşmak, yazmak kolay değil; hem de hakkaniyetli değil.
***
O yüzden ben de annesi gibi Aslı Erdoğan’ın, hatta tüm Aslılar, tüm Erdoğanlar, tüm kızlarımız, oğullarımız, kadınlar ve erkekler ve her kimse onlar; nerede ezilen varsa onları yazıp yanlarında olması ile gurur duyacağım...
Ve ondan sonra ayırmayacağım!
***
Lakin “birliğini bozmak” konusunda hassas devletten, “terörist” konusunda hassas yargıdan bir ricam olacak:
Siz de ayırmayın! Adaletin birliğini, bütünlüğünü bozmayın!
Bakın elinizde, kısa sürede en çok üyesi, üye zanlısı, paşa gücü, maşa gücü, silahlı gücü, bürokratik gücü, yargı gücü, sermaye gücü, polis gücü, eğitim gücü vs. açığa ve içeri alınmış bir “terör örgütü” var.
Üstelik devlet büyüklerinin tespitine göre, “Bu terör örgütü başka hiçbirine benzemiyor. Hepsinden tehlikeli”.
Madem birkaç yazıyla, onca yıl serbestçe yayın yapan bir gazetenin filanca kurulunda ismi bulunmakla “terör propagandası ve örgüt üyeliği” kesin...
Lütfen, öyle 17-25 Miladı gibi tuhaflıkları bırakıp geriye doğru bakın:
O FETÖ örgütünü devletten, iktidardan, muhalefetten, medyadan kimler övmüş; kimler referans olmuş; kimler Meclis kürsüsünden, gazete köşesinden, mahkeme zaptından, devlet katından bu örgütün propagandasını yapmış, gazetelerinde yazmış, TV’lerine koşmuş, haber olmuş, ziyarette bulunmuş, törenlerine katılmış; finansmanına, örgütlenmesine, eğitimine, terfiine, rütbesine yol vermiş; Başbakan Yardımcısı’nın deyişiyle, kimler kol kanat germiş!
***
Çünkü şöyle bir şey var:
17-25 Aralık 2013 milat ise, Milattan Önce bu “FETÖ terör örgütü” yok muymuş, o gün mü terörist olmuş?
On binlerce kişinin 2013 sonundan önceki ilişkileri, işleri, sermaye birikimleri, eğitimleri, tayin ve terfileri, ahbaplıkları, çocukları; “örgüt propagandası, üyesi” gibi suçlamalara, işten atmalara, el koymalara sebep olabiliyor...
Tamam, bu doğrudur belki... Ama ayırmayın o zaman. Çünkü başkaları da var Milattan Önce!
Nasıl Aslı Erdoğan (ve başkaları da) devletin çözüm-barış diyerek (ve doğrusunu yaparak) temas kurabildiği, 2015 ortasına kadar “ateşkes” halinde bulunulan bir örgüte, sırf yazı yazdı, sırf bir kurulda adı var diye “üye ve propagandacı” yazılıyorsa mahkemede...
Devlet ve iktidarın en azından 2013 sonuna kadar “barış” içinde olduğu o “en fena terör örgütü FETÖ”yü övmüş devlet, iktidar, iktidar medyası mensupları da ayrımcılığa maruz kalmasın!
Adalet ve eşitlik; vicdan, hukuk felsefesi, demokrasi kültürüyle sağlanamıyorsa...
Hiç olmazsa öyle sağlansın bari!
Tamam mı!
Bir yazı yazanı, açıkça örgüt övgüsü bile olmadan içeri atıyorsa adalet sistemi; iktidar medyasında olup “çözüm süreci”nde o örgütün liderini de övmüş olanları, hele hele “en tehlikeli FETÖ” örgütünü yıllar boyu açıkça öven yazılar yazmış olanları ne yapsın acaba?
Hem bir görürüz, “darbeci terör örgütü”nü acayip övmek nasıl oluyormuş; kimlermiş onlar?
Hadi üye değillerdi diyelim ama propaganda da mı yapmamışlar acaba?
Bak, beni de nereye getirdiniz!