Yapmayın… Belki de yazıktır, ayıptır, günahtır!
Bir ülkede daha 1,5 ay önce “halka, Meclis’e ateş açan, Cumhurbaşkanı’nın kaldığı yeri basan bir darbe saldırısı” olmuşsa…
Bir polis merkezinde bir anda 11 polis, bir Van akşamı bir seferde onca asker “şehit” düşüyorsa, bir Gaziantep düğünü 30’u çocuk, 50’den fazla insan katlediliyorsa…
Elbette o ülkede “olağanüstü bir hal” vardır.
Bu göz zardı edilemez.
Lakin “darbeye karşı demokrasi savunulduğu” söylenmişse; “demokrasi nöbeti, demokrasi bayramı, demokrasi şehitleri” gibi ciddi kavramlar varsa…
Elbette “olağan bir demokrasi”nin temel değerlerini ummak diye bir şey de vardır.
***
Darbecinin nasıl hukuku, insafı, izanı yok; nasıl sinsi örgütlenme, kara listeleme, ayırma-kayırma, tek adam otoritesi, itaat-biat, adaletsizlik ile tarif ediliyorsa…
“Darbeciye karşı demokrasici”nin de kendini, icraatını, sistemi bunların tam tersiyle tanımlayabilmesi gerekir.
“Bir yanda tank-bir yanda halk” gibi tarihi bir gece yaşamış ülkenin bundan çıkarabileceği ders ancak “daha az tank-daha çok halk” olabilirdi.
Oysa tarih öyle gelişmiyor.
Daha çok savaş, daha çok savaş hukuku, daha çok otoriterlik ilaç sanılıyor.
Yıllarca meğerse “sinsi, darbeci örgüt” ile işbirliği halinde (kendilerinin de zımnen kabul ettiği) keyfiliklere, yanlışlara imza atmış olanlar, sanki hiç yaşanmamış gibi hemen kendi imzalarını “af kapsamı”na sokup bu kez başka yanlışlar imzalıyor; bu arada, belki de hiç “darbeci-terörist” olmadıkları halde, geçmiş iktidar politikaları yüzünden de bugün “işsiz, hukuksuz, haysiyetsiz, hayatsız, hakkaniyetsiz bırakılanlar” var mı diye de tereddüt etmiyor.
***
Anlaşıldığı kadarıyla, mesela yakın tarihte “Cemaat bankası”na az-çok para yatırmış, hesap açmış kim varsa, ayıklanıyor. Delil sayılıyor.
Olabilir. Okulları bile örgüt toplantısında kullanabilen tıynetin büyük meblağlarda o finansman ilişkisi vardır. Ama sıradan, mütevazı bir kişi; bir zamanlar bir başbakan, iki müstakbel başbakan ve cumhurbaşkanının birlikte kurdele kesip açtığı bankaya para yatırınca “lekeli, zanlı, şimdi suçlu”; “yönetim” ise hep masum!
Bugün iktidar kadroları ve medyasında nice isim “Yurtdışındaki okullar”ı acayip övmüş, kalkıp ziyaret etmiş, “Türkiye için ne kadar da önemli” diye nutuk, yazı döşenmiş; vallahi yanlışım yoksa, okulların olduğu ücra köşelere dahi uçak seferi konmuş…
Şimdi o okullara gitmiş Afrikalı, Asyalı veya yoksul Müslüman çocukların diplomaları geçersiz, kendileri şüpheli; okulların reklamını yapmış iktidar ve medyası mensupları bebek kadar masum.
Gidip cemaat medyasına ödül vermiş, övgülerinizi yere göğe sığdıramamış, töreninden, manşetinden, sütunlarından eksik olmamışsınız; lakin onlara abone olmuş, belki metazori edilmiş, kapısına bacasına belki istemeden gazete bırakılmış insanlara karşı “delil” bulmuş oluyorsunuz; o övgüleri yapanlar ise “beyaz sayfa” kadar ak!
Başbakan da olmuş Dışişleri bakanınız, başbakan yardımcınız, filancanız, çantalarında selam kelam ile “inleri”ni ziyaret etmiş; heyet heyet medyacınız koşturup poşet poşet hediye almış, inanın kürsüleri, gazete köşelerini bugün “cemaatçi, fetöcü” denen kiminden daha cılk, cıvık yağ ve propaganda ile doldurmuş; bugün “Fetöye değdi, değmedi” diye binlerce insan sorgusuz işsiz, sanık, damgalı; ama sizin heyetler defosuz, pırıl pırıl ütülü.
Bir gazetenin üç beş yıl önceye kadarki “darbe planları” haberlerini birebir paylaşmış, ekranlarınıza, gazetelerinize, köşelerinize, kürsülerinize, davalarınıza, savcılıklarınıza, daha ötesi “askeri vesayeti sona erdirişiniz”e, başta 2007, neredeyse onca muzaffer seçime, meydan okumalara, toplumda başka yarılmalara rağmen halk ve Batı-AB desteğine de malzeme, dayanak yapmışsınız; şimdi o gazeteyi, o haberleri yapanlar “ellişer yıl istenen sanık”, siz ana sütü kadar saf ve temiz!
Bence hala tarihi bir adım olan, iktidarın en tarihi adımı olan “Baldıran pahasına artık geri dönülemez çözüm-barış süreci”ni başlatmış, karşı çıkmak ne kelime, yan bakanı dahi “vampir, kan isteyen, ülkeyi sabote edenler, ırkçılar” diye nitelemiş, örgütle de “başkan”ıyla da onca temas kurmuşsunuz; şimdi “Barış” için imza atmış akademisyenler de “darbeye karşı demokrasi ohali” ile “Fetö torbası”nda kovuluyor, cezalandırılıyor, çok sayıda gazeteci, yazar sembolik dayanışma yüzünden dahi “terör örgütü propagandası, üyeliği” ile hapse atılıyor; ama siz “Artık çözüm mözüm yok” deyince geçmişi de silip bembeyaz kalıyorsunuz!
***
Adında “Adalet” olan, dilinde hep “Demokrasi” olan, 14 yıldır “İktidar” olan bir parti, darbecilere karşı demokrasi zaferi denen şeyi “Demokrasinin Pirus Zaferi”ne çevirirse yazık eder…
Kendinin de epey sorumlu olduğu bir tarihi tamamen başkalarına, özellikle fiilen “darbeci” olmayan sıradan insanlara, çoluk çocuğuna yıkıp yine “her şeyi bilen” gibi davranırsa da büyük haksızlık, ayıp eder.
İkisi de günahtır!
Şu ülkeye hakiki, hakkaniyetli, tutarlı bir umut verin artık.
Not: Müsaadenizle sadece bir, iki gün ara.