Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İktidar, tasfiye ettiği yol arkadaşları hariç, 14 yıldır aynı iktidar…

        Sırasıyla 4. başbakanı diyor ki, “Başkanlık gelirse Türkiye bölünür diyorlar. Asıl gelmezse bölünme riski var.”

        Çiçeği burnunda bir iktidar bunu söyleyebilir mesela; önceki hükümetlerin ülkeyi getirip bıraktığı yeri kendince vurgulamak için.

        Ama bu iktidar diyor ki, 14 yılda öyle bir yere geldik ki, başkanlık olmazsa bölünürüz!

        O vakit, önceki üç başbakan, artık hangisinin rolü daha fazla olmuşsa, ülkeyi getirip bir uçurum kenarına bırakmış.

        14 yıl boyunca AKP milletvekili olmuş yüzlerce kişi, 14 yıl boyu bakan olmuş onlarca şahsiyet ülkeyi bu hale getirmiş!

        Kurtulmamız için “Başkanlık” gerekiyor!

        ***

        2002-2007 arasını “darbe heveslileri”ne karşı “AB demokrasisi”ne sarılarak…

        2007-2012’yi “Ergenekon, Balyoz darbecileri”ne açılan davalarda “savcılık” ederek…

        2012-2016’yı “darbe girişimcisi Cemaat”e markaj yapıp tam da silmeyerek…

        15 Temmuz’dan bu yana da “gözü dönmüş darbe saldırısı”nın yarattığı hava, zorunluluk veya fırsatlarla, “ortak bir demokrasi ve barış ufku” yerine, ülkeyi sürekli darbe, sürekli savaş, sürekli bölünme tehdidi altında bir gerilimle yaşatmayı tercih ederek iktidarın 14 yılını da bitirmek üzereyiz.

        Arkamızda, şu andaki duruma bakarsak, AB yanlışları…

        Ergenekon, Balyoz vs. yanlışları…

        Suriye yanlışları…

        İsrail yanlışları…

        Mısır yanlışları…

        Rusya yanlışları…

        İran yanlışları…

        Işid yanlışları…

        Sünni Blok yanlışları…

        Suudi-Katar yanlışları…

        ABD yanlışları…

        Çözüm yanlışları…

        Ve elbette, “aynı menzile giden farklı yollar” olarak telakki edilip “desteklenmiş, kullanılmış ve devleti kullandırmış” Cemaat-Paralel-Fetö yanlışları…

        Ama karşımızda hiç yanılmamış, hiç şaşmamış, hep doğruyu görmüş, en üst ve en üstün akıl olarak her şeyi bilmiş, her şeyi bilecek, tartışılmaz olan bir iktidar.

        ***

        Tüm o yanlışları yapmış bir iktidarın tek doğru olduğu, Meclis, hukuk, yargı, gazetecilik denetiminden muaf tutulduğu; herkesin potansiyel suçlu olup “terör örgütüne üye olmamakla birlikte onun adına faaliyette bulunmak”la kolayca suçlanabildiği, binlerce insanın hükümsüz, yargısız, önyargıyla hayatından, işinden, hak ve özgürlüklerinden edilebildiği bir düzen ülkeyi bölünmekten kurtaracak.

        14 yıl önce “Başkanlık sistemi”ne de karşı çıkarak iktidar olmuş bir parti; bugün başkanlığa yapışmış bir halde, 14 yıldır yanlış yaptık, ülkeyi bölünmenin eşiğine getirdik demiyorsa, ne diyor Allah aşkına?

        Sanki bu darbeciler, bu “Fetö yapısı” tek başına iktidardı; devleti, ekonomiyi, orduyu, yargıyı, Meclis’i, polisi, her şeyi kontrol ediyordu da, AKP 15 Temmuz’dan sonra iktidara geldi!

        ***

        Bütün bu yanlışları yapan, o “Paralel”i, bir mızrak gibi, “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” bu güzel memleketin bağrına saplayan; gazetelerinden, TV’lerinden, köşelerinden, Meclis kürsülerinden, yalaka-cıvık çığırtkanların ağzından öven, pohpohlayan, onca kayırmayı, tayin ve terfii yapan Murat Sabuncu, Hikmet Çetinkaya, Musa Kart, Nebil Özgentürk, Güray Öz, Aydın Engin, Turhan Günay, Kadri Gürsel, Hakan Kara, Orhan Erinç, Akın Atalay, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Bülent Yener, Eser Sevinç, Önder Çelik, Günseli Özaltay’dı da, önceki sabah hepsi toplandı…

        Rahatladık!

        Bugün o yüzden dünden daha mutlu, daha huzurlu, daha umutlu, daha güzel, daha iyisiniz işte!

        Demokrasi böyle bir şey değilse, daha nedir ki?

        UĞURLAMA... MÜHÜRLEME!

        En son diyeceğim ama bitmiyor tabii… Dağlıca’dan “3 şehit” haberi gelmişti: Uzman çavuşlar Fatih Ak, İsmail Koç, Nuri Başaran.

        Hepsi törenle uğurlandı, ailelerinin acıları paylaşılarak toprağa verildi.

        Ancak onların hakkını, geride kalanların unutuldukları günlerdeki dertlerini gündeme getiren “emekli” örgütü Emuzder ise, Ohal ile hala “geçici” olarak faaliyetten men.

        Emuzder Başkanı Merdoğlu diyor ki, “Vali yardımcısıyla görüştüm. Bir gerekçe yok, alnımızda kara leke oldu, bunun vebali vardır, dedim. İnceleme devam ediyor, dedi. İncelenen hiçbir şey yok. Suçsuz yere kapıda mühür. Kendimizi savunacağımız bir makam da yok. Zaten kendimizi böyle bir konuda savunmaktan da üzüntü duyarız.”

        Bilmiyorum, peş peşe “uzman cenazeleri” kalkarken bile hala çok yerde “Bu helaya uzman çavuş giremez” tabelası duruyor mu? Bela atlatmış bir orduda hala hela ayrımı var mı?

        Bilmiyorum, kimi kışladan dahi çıkmamış, Disiplin Kanunu esareti altında bilgi verilmeden sürüklenen emir kulu onca asker ve askeri öğrencinin hala hapiste olması hiç rahatsızlık vermiyor mu?

        Diğer Yazılar