Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yine onca polis ve sivil kaybın acısıyla da güne başladı ülke.

        Şehit acısı… Baba acısı… Evlat acısı.” Bebeğin, nice çocuğun dünyasını da çalan vahşet. Sadece kan değil, bir ülkenin umutlarını zehirleyen zehirlerden bir zehir.

        ***

        Bu cehennemden demokratik çıkış umudu yerine ise, 30 yılın büyük bölümündeki gibi yine içe kapanış çare sayılıyor.

        Demokratik, laik, sosyal bir hukuk Devleti”, en son kelimesi hariç, diğerlerini pek gerekli saymayıp askıya asıyor.

        Sosyal medya devleti” olarak da 21. Yüzyıl’da memleketin, milletin, halkın dünya ile de birbiriyle de ilişkisini donduruyor.

        Elbette, “Ohal millete karşı değil, devlete karşı ilan edildiği için!”

        ***

        Bir sabah “Cumhuriyet gazetecileri alındı” diye “Günaydın” diyoruz…

        Bir gece yarısı “HDP eş başkan ve milletvekilleri alındı” diye “Allah rahatlık versin” diyoruz.

        Basın özgürlüğü? Seçilmişlerin değeri? 6 milyon oy?

        Tabii berikiler “gazeteci oldukları için alınmış değil…”

        Tabii ötekiler “milletvekili oldukları için alınmış değil.”

        Doğrusu belki de şu:

        Hiç biri, demokratik bir hukuk devleti olduğu için alınmış değil!

        ***

        Elbet hepsine isnat edilen “terör” suçu. Bilhassa “terör örgütüne üye olmadığı halde terör örgütüne destek ve propaganda.”

        Bu ciddi, muğlak ve yaygın bir suç ve Türkiye’nin çoğunluğunu kapsaması işten bile değil.

        Çünkü iktidar çevresi dahil; her vatandaş, her siyasi, her gazeteci günün birinde ettiği bir laf, yazdığı bir yazı, söylediği bir söz, attığı bir tweet yüzünden bu kapsama girebilir.

        Şaka değil; 60 il Emniyet müdürünün, Emniyet İstihbarat’ın resmi deyişle “nerdeyse yüzde yüzü”nün, 2007 sonrası “terörist” denenler dışında, 2016’daki generallerin yarısının “terörist” sayıldığı veya fiilen darbeci olduğu bir devlet bu.

        Ama sadece bundan değil, esas şundan ötürü kapsama alanı geniş.

        ***

        14 yıllık iktidar ve ona oy, ses, gönül verenler ama esas onun kalemiyle yazı yazan, yorum yapan, manşet atanlar misal.

        Bugün “terör örgütü” olarak tescil edilmekte olan “Fetö” yöneticileri, kadroları, Emniyet ve bürokrasi elemanları ile birlikte iş yaptı mı yapmadı mı?

        Okul, olimpiyat, “hizmet, himmet”, dava, operasyon propagandasını yaptı mı yapmadı mı?

        ABD, Afrika, Asya’daki ve Türkiye’deki eğitim, medya, sermaye “inleri”ne koşup durmadı mı?

        Tayin terfileri onlarla birlikte, istedikleri şekilde veya velev ki farkında değildi, nihayetinde onlara destek olacak biçimde halletti mi halletmedi mi?

        Onların açtığı, yürüttüğü ve başkalarını “terör örgütü üyeliği, darbecilik”le suçlayıp mahkum ettiği davalarda “savcılık” ve propaganda faaliyetinde bulundu mu bulunmadı mı?

        Bu sorular uzar da uzar; “suçlama dalgası” da öyle havuzda kalacak cinsten değil!

        ***

        Aynı demeyeyim ama benzer şekilde…

        Çözüm-barış süreci” dönemine bakarsak…

        Arşivler, kayıtlar, sözler, vaatler hepsi ortada.

        Oslo, İmralı, Dolmabahçe gibi bilinen ve bilinmeyen onca görüşmeyi, iktidar ve devlet temsilcileri kimlerle yürüttü?

        O güne kadar da “terör örgütü, terör kurbanları, şehitler” yok muydu? “30 bin ölümüz, 40 bin ölümüz” denirken üçte ikisinin “terör örgütü”nden olduğu bilinmiyor muydu?

        Gözaltına alınan HDP Milletvekilleri ile “mutabakat” görüşmelerinde birlikte fotoğrafı olanlar (hoş bugün ne Ala ne Akdoğan ortada) AKP’liler değil miydi?

        İktidar medyasının köşe propagandacıları, sayfa sayfa “Apo’nun üst aklı”nı dahi çok övmedi mi?

        Çözüm sürecine karşılar” diye MHP ve de CHP “kan istemekle, şehit cenazelerini istismar etmekle, vampirlikle” suçlanmadı mı? “Her tür milliyetçilik” lanetlenmedi mi?

        Güvenlik güçleri”ne, “sakın müdahale etmeyin” emirleri verildi mi verilmedi mi?

        ***

        Saymaya bile gerek yok. Hepsini herkes biliyor.

        Önemli olan hangi sürecin nihayetinde doğru, hangisinin çok yanlış, çok tehlikeli olduğunu bilebilmek, bulabilmek.

        Önemli olan, yine onca cana mal olmuş “terör saldırıları”na karşı bile siyasi kanalları açık tutabilmek. Lakin siyasi kanal diye bir dert kalmamış muhtemelen.

        ***

        Dostlarımızı çoğaltacağız”dan sadece Devlet Bey’i…

        Ohal millete değil, devlete karşı ilan edildi” derken sadece bir kısım milleti kastetmemişseniz, bu işler o işler değil!

        Üst akıl diye diye aklını yitiren bir ülkeniz olsun istememiştiniz herhalde!

        Darbecilerin bombaladığı ve “darbeye karşı tek yürek” olmasıyla tarih yazdığı söylenen bir Meclis’in üyelerini, gece yarısı baskınlarıyla götürmenin, çok eleştirilmiş geçmişten farkı nedir, bilmiyorum.

        Neden o günler o şekilde “sorun” bitmemiş de büyümüş, bilen var mı, bilmiyorum.

        Nereden nereye…

        Bu kadar çok yanlış, yanılma, yanılgı ile daha nerelere?

        77 milyonluk ülke, herkesi iyi kötü ısıtacak çok renkli, büyük bir yorgan yerine, tek paltoya sığar mı?

        Diğer Yazılar