Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İfadeler, itiraflar” var; tabii bir de “iftiralar.”

        Sonuncusu, sıradan hayatlarının bir anındaki sıradan bir “ilişki, şüphe, suçlama, iftira” yüzünden kim bilir kaç masum insanın, ailelerin hayatını yakıyordur.

        Ne bunu görmezden gelebiliriz…

        Ne de hakiki ifadeler, itiraflar ile zaten olan bitenleri.

        ***

        Gencecik bir pilot subay, o gece Akıncılar Üssü’nde olan biteni, kendi “Cemaatçi” eğitim hayatını, “emir-komuta” altında sürüklendiği felaketi anlatırken iddia etmiş ki:

        2011, 2012, 2013, 2014 devreleri jet pilotlarının tamamı örgütten olabilir.”

        Bu gerçekten olabilir mi?

        Gerçekten olabilirse, yani gerçekten olmuşsa, böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?

        Çok eskilerden bahsetmiyoruz; 7 Şubat 2012 “MİT vakası”ndan sonra, hele 2013 “17-25 Aralık”ından sonra iktidarın “Cemaat-Fetö alarmı” verdiği yakın dönem.

        ***

        Meclis Arşivi, özellikle Hava Kuvvetleri için o dönemde muhalefetin çok sayıda soru önergesi verdiğini gösteriyor:

        Genç pilotun “250 kişiydik okulda. 50’sini attırdılar” demesi gibi, çok sayıda askeri öğrenci, subay, astsubayın bilhassa Hava Kuvvetleri’nden atılmasına dair sorular.

        Tasfiyenin “sudan” denen sebepleri; “ahlak sorunu, borç sorunu” gibi gerekçelendirmelerle çok sayıda kişinin hayatıyla, mesleğiyle, haysiyetiyle oynanması gibi sorunlar.

        İktidar, Genelkurmay, Kuvvet Komutanları bunları ciddiye almamış olmalı.

        Tam tersine, yapılanların nasıl normalleştirildiğine dair hem kayıtlar var; hem de konu ettiğim kimilerinde Genelkurmay’dan gelen “İşlem doğrudur” açıklamalarını biliyorum.

        ***

        Kendisi de “Cemaatçi” olsa bile, nihayetinde bir askeri öğrencinin bile görebildiğini görememiş bir yakın tarih sorumluluğu var!

        Elbet “Hırsızın suçu” esas. Ama belli ki kapı kilitli değil, pencereler açık, bir de davetiye çıkarılmış yıllar boyu:

        Buyur, ne yersen ye!

        Yedikleri sadece o gece hayatını vermiş “15 Temmuz şehitleri” değil; yıllar boyu ülkenin aklı, vicdanı, hukuku, umutları ve geleceği.

        Şu anda haberleri bile olmayan, katılımları dahi bulunmayan bir darbe saldırısından ötürü işlerini, hayatlarını, özgürlüklerini, haklarını yitirmiş binlerce insan da.

        Hatta hatta, yetiştirdikleri ve bir gece “İtaat günüdür” buyurup bir köle, kul, robot, araç, rehine gibi sürükledikleri yukarıdaki gibi genç askerler de.

        ***

        Bu “Kötülük Fırtınası”nı iktidar sadece “terör örgütü, paralel yapı, darbe” ile izah ediyor. Tabii ki en büyük dışavurumu bunlar.

        Ama kötülüğün nasıl mümkün olduğu geçiştiriliyor. Sadece “Kötü”nün sinsiliklerine, kurnazlıklarına, kötülüklerine havale ediliyor. Belki bir de “dış” ilişkilerine.

        Oysa “Kötü ve Kötülükleri” esas iç imkânlar sayesinde daha mümkün hale gelmiş.

        Bunlardan birini de bir başka sorgu ve savcılık dosyası gösteriyor.

        Yine muhalefetin yıllarca sorup cevaplanmamış soruları da Meclis arşivinde.

        ***

        Kimi firari, 100 kadar üst düzey polis, 2008’den itibaren oraya buraya “böcek” yerleştirmiş.

        Başbakan’ı dinlemek için de; CHP’nin önceki genel başkanı ile MHP’li önemli isimleri harcamak için de.

        Bu işin uzmanı Emniyet mensubu, ODTÜ’de önemli bir tahsilden geçmiş, geçirilmiş.

        Sonra “istedikleri verilmiş!”

        Bizzat iktidar tarafından, üstelik örtülü ödenek de tepe tepe kullanılarak.

        Dinleme cihazları, mobil araçlar ve kadayıfın kaymağı “yasal” kılıflar!

        Emniyet İstihbarat’ın başına, boynuna, kollarına, göbeğine, ayaklarına, tırnaklarına kadar bu ekip tayin edilmiş. Yetmemiş, terfi ettirilmişler.

        Hatta en “böcekçi” olanlar ödüllendirilmiş bile.

        ***

        Elbet buna “paralel yapılanma” denebilir ama terfilerde, tayinlerde, “istediklerini alıp vermekte”, Emniyet İstihbarat başına özel tercihlerde, kaynak ve imkân sunmakta, hatta Örtülü Ödenek’i açmakta “asıl yapı”nın, yani iktidarın, hükümetlerin de sorumluluğu yok mudur Allah aşkına?

        Bırakın yasal sorumluluğu, kesif bir utanç konusu bile olmaz mı?

        Sadece saflıkla mı açıklanır?

        ***

        Kendilerine konmuş böceklere gelinceye kadar; CHP’nin önceki genel başkanına konmuş böceğin marifetlerini; MHP’li onca ismin böceklenmesini tamamen ilke, hukuk, demokrasi, vicdan adına tereddütsüz kınamış olsalardı…

        Bunları kesinlikle kullanmamış olsalardı…

        İstismar etmemiş, “bunlar özel hayat değildir” dememiş olsalardı…

        İktidar, Meclis kürsüleri ve havuz medyasında ihtiras, histeri ve linçle tepe tepe kullanmamış olsalardı…

        Yine de “utanç” bir nebze daha hafif olabilirdi tabii!

        Ama “iğrenç bir böcekleşme”deki siyasi, idari, hukuki sorumluluğunuz bir yana; bir de “manzaranın keyfi”ni çıkarmışsanız, utanç değildir de nedir?

        Dinen, ahlaken, vicdanen de nedir Sayın Kafka?

        Diğer Yazılar