Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARİS

        ABD Başkanı’nın nefret ettiği çok şey var. Çünkü kişiliğini, dünya görüşünü, ülkelere, ırklara, dinlere ve dünya meselelerine bakışını daha ziyade öfke, nefret ve “düşman” tanımları şekillendiriyor.

        Aslında çok rastlanmış ve rastlanan “olağan faşoluk” unsurları!

        Bir takım Müslüman devletlerden kampanya parası alıp “Müslümanlara nefret” kusan; ABD sağının “ırkçılığa, etnik nefrete, nefret diline hatta silahlı şiddet”e en yakın gruplarından beslenmiş olan, kampanyasını ve Beyaz Saray’daki ilk günlerini onlara emanet eden; başta İngiltere, Avrupa’nın aşırı milliyetçi, mülteci ve “Afrikalı, Arap, Müslüman düşmanı” küçük ya da büyümüş siyasi akımlarıyla kucaklaşan, Avrupa devletleri içinde İtalya, Macaristan, Polonya, Avusturya ve benzeri “özünde AB karşıtı, milliyetçi nefretlere ve düşmanlıklara yaslanan” iktidarlarını kutsayan bir Başkan!

        NEFRETİN HEDEFİ

        Muhtemelen mesele sadece “ötekiler” değil. Yani epey flört ettiği “Alternatif Sağ”ın temel derdi olan “üstün beyaz adamın dışındakiler”den ibaret değil.

        Devletlerin, halkların biraz eşit veya söz sahibi olabildiği, hiç değilse öyle göründüğü kurumlardan da nefret ediyor. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü gibi.

        Bunların arasında en önemlisi AB; çünkü “Birleşik Devletler” karşısında bir başka “Birlik Halinde Devletler” projesi.

        ABD’nin kurtardığı (muhtemelen Amerikalılar ve Rusların kurtardığı diye düşünüyor) Avrupa’da, iki kez yenilmiş Almanya’yı bu kadar güçlendirmiş tarihten de nefret ediyor olmalı!

        SADECE TİCARET DEĞİL

        Gördüğü şey sadece Tüccar – Başkan kafasıyla, Almanya’nın, AB’nin, Çin’in ABD karşısında verdiği ticaret fazlalarından ibaret değil.

        Avrupa’da esasen sık sık insanlıktan uzaklaşabilen ama yine de belli ilkeler, değerler etrafında tartışılan mülteci politikasından da nefret ediyor.

        Bu nefretinin AB içinde artık çok sayıda siyasi, toplumsal karşılığı bulunmasından da haz duyuyor.

        Küçük bir İngiliz “ırkçı” partisi başkan yardımcısının yalanlarla dolu “Müslümanlardan nefret” tweet'lerini yaymaktan, İngiltere’nin AB’den ayrılışına ön ayak olanları sarılmaya; İngiltere Başbakanı’na son verdiği “AB ile müzakere etme, onları davet et” tavsiyesine kadar.

        Çevrime bakar mısınız zaten: İngiliz ırkçı partisinin anti Müslüman ve yalan videolar yüklü tweet'lerini daha büyük kitleye yayan bir ABD Başkanı ve ona en büyük alkışı veren ırkçı Ku Klux Klan örgütünün eski şefi!

        DEĞERLERE ÖFKE

        Nefret sadece “bezirgân”ın “kazıklanıyoruz” feryadından ibaret değil; belli ki “Avrupa kökenli kimi değerler”den de nefret ediyor.

        Zayıfları, yoksulları, ötekileri de kollayan; kökleri sınıf mücadelelerinde, devrimlerde olan bir demokrasi kültürü, mesela. Toplumsal, kültürel, liberal, demokratik kimi değer ve kural.

        Asgari ücret, sosyal güvenlik, sağlık sisteminin herkesi kapsaması, genel eğitim gibi fikir ve uygulamalar.

        Bu sistemin “ABD’nin Avrupa’yı (özellikle Ruslara karşı) koruması; BM, NATO gibi kurumları finanse etmesi; ABD’nin onlara verdiği ticaret açığı sayesinde finanse edilebildiğini; “rantiye ve şımarık bir sistem” olduğunu düşünüyor!

        YENİ ÇELİŞKİ DÖNEMİ

        O yüzden, “en büyük düşman”ı, başta Almanya, artık Avrupa.

        “Emperyalizmin çelişkileri”nin yeni safhası! Ekonomik krizlerle “Marx’ı yeniden keşfeden” dünyanın, Trump sayesinde “Lenin’in emperyalizm teorisi”ni de keşfe daldığı yeni bir safha!

        Kendi şahsi üstünlüğüne, beyaz üstünlüğüne, silah üstünlüğüne, ABD’nin üstünlüğüne yürekten inanan bir adamın, “üstünlük ve tahakküm” portföyü zaten zengin. Hiyerarşi ve tahakkümün doğal, siyasi, toplumsal, kültürel her türlü meşru gerekçesiyle kendini kendine inandırmış bir Başkan!

        TRUMPSUNAMİ

        Mütereddit, oportünist, Sol’u da devamlı sağa çeken Avrupa politikacıları ise bu “Trumpsunami”nin dalgaları karşısında, okyanusun her yanına koşturuyor.

        Kuzeyde Kanada, güneyde Meksika… İlle Çin ve daha dün “Japonya ile AB tarihindeki en önemli serbest ticaret anlaşması, Jefta!”

        “Poker yüzlü” bir adam ise, muhtemelen içlerinde Lenin’i en iyi bilen Putin, bu çelişkilerin derinleşmesine, “karşıdakiler”in bölünmesine, Macron-Merkel ikilisinin kendisine koşmasına, Trump’ın yüz yüze iken tek laf edememesine hınzır hınzır gülüyor.

        Diğer Yazılar