Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -PARİS-

        Fransa Cumhurbaşkanı Avrupa’nın önüne, benim “iç savaş” dediğim, onun “Mücadele” dediği bir gündem koyduğunda Chemnitz henüz patlamamıştı.

        O biraz da merkez sağ ve solda “aşırı sağ karşıtı demokratlar”ı harekete geçirmek, Fransa’da ve Avrupa’da etrafında toparlayabilmek için dedi ki:

        “Avrupa’da mücadele henüz başlıyor. İleri güçlerle gericiler arasındaki mücadele zor ve uzun soluklu olacak.”

        Bunu derken de açıkça Macaristan Başbakanı Orban ile İtalya’da koalisyon ortağı olan “faşizan” Lega’nın lideri Salvini’yi hedef alıyordu öncelikle.

        Bir gözüyle Fransa’daki “Milli Cephe”, yeni adıyla “Milli Birlik”e, bir gözüyle Almanya’da Meclis’e giren ve güçlenen “Nazi ruhlu” AfD’ye de bakıyordu.

        Avusturya, İsveç, Danimarka, Hollanda, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Romanya’ya da!

        MÜLTECİ MESELESİ

        Bu “mücadele”nin ekseni mülteciler.

        Mültecilere ılımlı Merkel gibi merkez sağ ile sol; buna karşılık “mülteci korkusu ve nefreti” genel olarak yabancı karşıtı nefret ve şiddete de eğilimli aşırı sağ.

        İşte Doğu Almanya’daki Chemnitz kenti, bu ahval ve şerait içinde, “mücadele”den öte bir “iç savaş” kokusu estirdi.

        Biri “Nazi kokulu” AfD, diğeri açılımı “Batı’nın İslamlaştırılmasına Karşı Vatansever Avrupalılar” olan Pegida.

        Günlerdir Chemnitz’i iç savaşın koktuğu yer haline getirdiler. Onların savaşı mültecilere ve “Alman olmayanlar”a karşıydı ama karşılarına Nazizme, faşizme, nefrete karşı Almanlar da çıktı.

        Böylece, sahne esasen Macron’un işaret ettiği bir saflaşmaya kavuştu!

        SESSİZ ÇOĞUNLUK SES VER

        Nazilere, faşolara, mülteci düşmanlarına, Avusturya–Macaristan rejimlerine ve Trump’ın kanındaki “Alternatif sağ”a sempatiyle bakan, mülteci karşıtı Almanya İç İşleri Bakanı’na karşı, Dışişleri Bakanı Heiko Maas’da “ırkçılara” net tavır koydu:

        “Irkçılıkla daha aktif mücadele etmeliyiz. Rahat koltuklarımızdan kalkıp haykırmalıyız. Bütün dünyaya, biz demokratların çoğunluk, ırkçıların azınlık olduğunu göstermeliyiz. Sessiz çoğunluk sesli çığlık olmalı.”

        “Irkçılar”ın mitingi, “2. Dünya Savaşı sonrası en büyük Nazi gösterisi” olarak geçti kayıtlara.

        Polisin baştaki tutumu çok tereddüt yarattı. Sonra çatışmalar oldu. Yaralananlar, bir köşede dört maskelinin saldırısına uğrayan Afgan, yıllardır oturduğu Chemnitz’de şiddet gören Çinli kadın…

        Pazartesi (bugün) “Nazi karşıtları” bir konserle kenti geri almaya davrandı. 27 bin kişi yer ayırttı.

        KARL MARX KENTİ

        Sanayi Devrimi’nin parlak çocuğu olan Chemnitz, Almanya’da ilk lokomotifin yapıldığı kentti. 2. Dünya Savaşı’nda epey yıkıldı. Sonra Doğu Almanya’da, yani hesapta bugünkü Nazilerin de bir kısmının büyük aileleri olan “sosyalistler”de kaldı; Merkel’in de orada yetişmesi gibi.

        1953’de adı Karl Marx Stadt oldu; 1971’de Mısır’daki Sfenks’den sonraki en büyük büst, Karl Marx kente yerleşti. 1990’da kentin adı yeniden Chemnitz olsa da Karl Marx büstü kaldı.

        Bir zamanlar “uygun adım Doğu Alman sosyalizmi” gösterilerinin yapıldığı büstün yamacında toplandı Neo-Naziler de!

        KÜBALI ALMAN

        Peki Chemnitz neden patladı?

        Zaten mülteci korkusu ve nefreti ekseninde bir çatışma var. Avrupa’nın “demokrat merkezi”nin oportünist gelgitleri de o yüzden zaten.

        Hem Nazilerden, ırkçılardan, yabancı ve mülteci düşmanlarından ürküyorlar…

        Hem de sayıları artınca bu aşırı sağcıların desteğini büyütüyor diye mültecilerden korkuyorlar.

        Böylece esasen onlar da, “aşırı sağ büyümesin diye daha fazla mülteci gelmesin” noktasına sürükleniyorlar.

        Tavuktan korktukları için yumurta da ürkütüyor!

        Chemnitz’i tetikleyen ise, bir “Alman”ın, tam da simgesel biçimde, bir Suriyeli sığınma talepçisi ile bir Iraklı tarafından öldürülmesiydi.

        Öldürülen Daniel Hellig, Naziler için nefret kusma gerekçesi oldu ama o da “esmer tenli, Küba kökenli bir Alman vatandaşı” idi.

        MESUT’UN ASİSTİ

        Mesut Özil’in maruz kaldığı ve gördüğü, şöhretine, Alman milli takımına verdiklerine rağmen sıkıştığı ama cümle alame anlatmaya çalıştığı durum esasen birçok “Türkiyeli”yi bekliyor belki de.

        Türkler ve Kürtler, Naziler nezdinde kendilerine bir ayrım yapılmadığını biliyor! Hepsi “öteki, yabancı, Müslüman!”

        Kendileri ne kadar muhafazakâr, milliyetçi, sağcı olursa olsun, Almanya’daki (ve Avrupa’daki) “Türkler”in oralardaki siyasi müttefikleri genellikle sol, sosyalist, yeşil partiler ile demokrat merkez sağ.

        “Avrupa’daki mülteci, yabancı düşmanı” azgınlaşma karşısında Türkiye için en önemli yol da “demokratikleşme” olabilir; başka bir şey değil. Kendi içinde de siyasaldan ziyade şimdilik sayısal mülteci sorunu olan Türkiye’nin müttefikleri de onlar esasen. Şu andaki durum ne olursa olsun.

        Türkiye, hem kendi mülteci meselesi, hem kendi çoğulculuğu, hem Avrupa’daki ırkçılık, faşizm, iç savaş kokusu ve oradaki vatandaşları yüzünden, “demokratlar” safından başka nereyi yakın görebilir, bilmiyorum!

        Diğer Yazılar