Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        32 yıl önce, dış yüzünün “bulvar” tebessümünden beklenmeyecek ölçüde, basında ilk kapsamlı “Ekonomi” sayfalarını yapan Günaydın’daydım.

        Günaydın o vakit gazeteydi; ilave değil!

        Ekonomi o zaman henüz yeni bir konuydu; ama halksız değil!

        Necati Doğru, Zeynep Atikkan Günaydın’ın ekonomi servisiydi, katıldığımda.

        Ekonomi’den yeni mezundum; ama öğrencilik boyu Demiryolu İşçi Sendikası’nda ve tanzim satışları kuran, belediyelere kamusal iktisadi girişim kazandırmaya uğraşan Marmara Belediyeler Birliği’nde çalışmıştım.

        Mektepli ve epeyce alaylı sayılırdım!

        Dört sayfa “ciddi ciddi” günlük ekonomi ilavesi yaptık, o dönem tirajı 1 milyona ulaşan Haldun Simavi Günaydın’ının göbeğinde.

        12 Eylül sonrası; ciddi ciddi “ekonomi muhalefeti” de yaptık; tüm yasaklara rağmen.

        MİLİTER-LİBERAL

        24 Ocak kararları sonrası; ihracatın yeni doğduğu, dünyada serbest piyasanın köklendiği, bu “serbestlik”in de, siyasal-sosyal haklar budanarak, Latin Amerika’dan Türkiye’ye, buradan Uzakdoğu’ya; askeri darbeler, diktalar, silahlar marifetiyle idrak edildiği “militer-liberal” dönem.

        O hızla, “bankerlik-faiz furyası” içinde yeni zenginlerin ve yeni yoksulların, yıkımların patladığı dönem.

        HABER-MABER

        Ekonomi” yine de, her şeyden önce, “önce insan”dı!

        Misal; banka sadece holding, genel müdürü ve ilan-reklam beklentisi değil; didiklenecek, halka yaptığı yamuklar ile kendi çalışanlarının durumu da haber değeri olan bir yer.

        Ekonomi”, yeni yetme-yerden bitme paradan para kazanma hummasının sarhoşluğu içinde bile, “üretim”e dair bir şeydi.

        TUZ-BUZ

        30 küsur yıl sonra, artık öyle bir ilgim ve ıncık cıncık bilgim yok Ekonomi üstüne!

        Ama sayfalar çoğaldı; ilan-reklamlar da. Müessese çıkarları da!

        Fakat o sayfalarda insan ufalandı.

        Küçük insanlar iyice toz oldu; tuz buz oldu!

        Patronlarla, CEO’larla, halkla ilişkiler şirketleriyle kanka “servis” neşesi, tatlı tatlı, mürekkebini kustu sayfalara.

        Tabi biz demode kaldık; dinozor olduk; tarihe karıştık!

        Pekiyi şimdi ne oldu?

        İyi mi oldu?

        Çok mu parlak, tuttuğunu koparan, güçlüleri sarsan, dayatma sorgulayan, büyük şirketleri, hükümeti titreten bir gazetecilik var?

        Daha kendi haklarını sorgulayamayan bir gazetecilikte, hangi hakların dibine kadar sorgulanması umudu var?

        Milliyet’te Çetin Emeç genel yayın yönetmeniyken, yönettiğim “tek” ekonomi sayfası, birinci sayfaya günaşırı manşet, eteklere günde iki, üç haber attırırdı.

        Çünkü sorguluyor, bindiriyor, kimsenin gücünü pek umursamıyordu!

        Şimdi mutlaka çok daha iyisi oldu!

        BİR ŞEYLER

        Yaşlandık ya; hatıra dökülüyor beyin hücrelerimizden.

        Biraz da şunun için.

        Son Kurumlar Vergisi Rekortmeni, Merkez Bankası olmuş!

        Ne üretti devletin merkezi? Sadece para politikası ve kur farkı.

        Kağıttan para; sanal, elektronik, dijital işlemler.

        En son 2001 krizinde böyle olmuşmuş!

        Adı üstünde, kriz!

        Tabii ki şimdi o krizin aynısı yok. Ama yine de “bir şeyler” olmalı.

        Bunun için, dönüp insana bakmanız lazım.

        İktidara yüzde 50 destek ve iktidarın yüzde 100 hâkimiyeti; tek tek insan hikayelerini, dramlarını, endişelerini, mutsuzluklarını, ufuksuzluklarını, korkularını, yıkımlarını anlamanızı önlememeli.

        İktidarı da engellememeli ama, esas gazetecilikte engellememeli.

        CİLALI KÖLE DEVRİ

        Çünkü öyle bir “Ekonomi” ki, aynı listenin diğer rekortmeni, cepten cuptan dünya para kazanırken; medyasında gazetecilerin maaşını bile pek ödemek istemiyor!

        Ya da rekortmen bir bankanın çalışanları, bu “cilalı köle devri”nin rehineleri, esirleri olarak, hayatlarını kendilerini ve birbirlerini yemeye adamış; müşterinin neresini de tırtıklasak diye koşturuluyor.

        Ya da Erdemir, mesela…

        Alçak süründürülen, bunalımlara sürüklenen on binlerce askerden kesilenler ve onlara haksızlıklar üstünde; emir komutayla serbest piyasacılık oynayan militer-holding.

        Bunlar rekorlar kırmışmış da…

        Bu dekorda; kalbi, ruhu ve hayatı kırılanlar kimler, neredeler?

        Belki de; büyümesiyle, cilalanmasıyla, varlıklılarıyla övünülen Ekonomi dediğin de, artık insansız Hava aracı!

        Diğer Yazılar