Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıllarca ve en kritik yıllarda; bir başbakanın, bir cumhurbaşkanının çok yakınında bulunmuş, milletvekili olmuş birisi…

        Hangi dilde olursa olsun…

        Çıkıp dese ki…

        Özal da, Bitlis gibi, Öcalan’la (defalarca) görüştü…

        Her yerde (yakın) tarih yeniden yazılır.

        Burada pek haber ve yazı bile yazılmıyor!

        93 HARBİ

        Feyzi İşbaşaran, gazeteci Ergün Diler’e epey ciddi iddialarda bulundu.

        Jandarma Genel Komutanı Org. Bitlis ile Cumhurbaşkanı Özal’ın, birbirleriyle uyum içinde, “farklı bir Kürt politikası” tahayyül ettikleri için; “Öcalan’la silahların bırakılmasını” görüştükleri için; “öldürülmüş” olabileceklerini söyledi.

        Biri Şubat 1993’te; diğeri Nisan 1993’te.

        ZİHNÎ OTOPSİ

        Şimdi mezarlar açılıyor.

        Bitlis ekibinden albaylar Çillioğlu ve Özden’in kemiklerinden sonra; Özal’dan kalanlarda bir sır aranacak.

        Sorun sadece “Adli Tıp”la bir ipucu bulup tarihin seyrini değiştirmek yahut seyredilmiş tarihi yeniden yazmak değil.

        Esas önemlisi, “Zihni tıp”la kodlarımızı, ezberlerimizi, idrak, icra ve yaşama biçimimizi değiştirebilmek.

        NEDEN BÖYLE

        İkisi de öldürülmemiş olabilir.

        Ama “Silahları susturmak için görüştükleri”…

        Bu irade ve imkâna sahip oldukları halde; Türkiye’nin yolunun öyle çizilmediği, binlerce genci dah mezara veya mezarsızlıklara sürükleyen başka iradelerle belirlendiği bir hakikat olarak baki.

        Bu durumda, parlamenterseniz, hükümetseniz, yargı iseniz, medya iseniz sorarsınız:

        Neden öyle değil de böyle oldu?

        HAKİKAT ÖZLEMİ

        Bununla yüzleşmek, anlamak, anlatmak; yeni bir yol çizilebilmesini sağlamak bu hükümetin asli işi.

        İddialarla, görüşmelerin varlığıyla, tarihin neden öyle akmadığı ve kanın neden böyle aktığıyla hepimizi yüzleştirmek durumunda.

        Bunları konuşabilirlerse…

        Sıla özlemleri bir yana; asıl hayati olan, hakikat özlemi bitmeye başlar!

        Bunun ihanet değil; akıl, sağduyu, barış, adalet ve kardeşlik için gerekli cesaret olduğunu…

        Gençleri yaşatmak için ezberleri bozmanın, ölüme değil hayata sarılmanın, şablonlara değil hakkaniyete sığınmanın esas olduğunu anlayıp anlatabilirler.

        Onca kayıp, faili meçhul, kanlı tarih üstüne bir 10 yıl daha eklemiş olmanın pişmanlığıyla!

        17 ŞUBAT SÜRECİ

        Susurluk’u örtmek için abanan 28 Şubat belki de 1993’te, 17 Şubat’ta Malatyalı Eşref Bitlis öldüğü gün başlamıştı.

        İki ay sonra 17 Nisan’da Malatyalı Özal’ın ölümüyle “bin yıldır sürüp giden bir düzenin bin yıl daha sürmesi için kesintisiz 28 Şubat hevesi” bulmuştu.

        ÖZEL ‘KEMAL’İZM

        Tarihin cilvesi mi, rastlantısı mı, bizatihi bu kadar basit de yazılabilmesi mi; siz karar verin:

        1. Ecevit, 12 Eylül darbesi öncesi, Gladio ve kontrgerilla ile ilk yüzleşmeye kalkıştığında, karşısındaki kişi, 12 Mart darbesi sonrası Genelkurmay Özel Harp Dairesi Başkanı Tuğg. Kemal Yamak idi.

        2. Diyarbakır Cezaevi, 12 Eylül darbesiyle işkence ve yargısız infaz merkezine; Kürtleri sindirme ve ynı zamanda PKK saflarına katma çarkına dönüşmüşken; sıkıyönetim komutanı Korg. Kemal Yamak idi.

        3. Özal başbakan iken; 1987’de başdanışmanı, daha sonra Kara Kuvvetleri Komutanı olacak Org. Kemal Yamak idi.

        4. Özal 1989’da cumhurbaşkanı olduktan sonra, öldüğü güne kadar, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri (E) Org. Kemal Yamak idi.

        5. Başaran’ın iddiasına göre; Özal’ın Öcalan temaslarını ve Bitlis’i, ne yapıp edip Genelkurmay Başkanı yapma arzusunu bilen (sızdıran mı?) Kemal Yamak idi.

        HADİ

        Devlette devamlılık budur işte!

        AKP madem ki bu ülkenin kaderi olmuştur, uzunca bir süre için…

        Bu derin tarihle kafadan yüzleşmek zorunda.

        Bu yüzleşmeyi “tek parti” iktidarının aracı değil; hakikatin, adaletin ve barışın aracı yapabilecekse!

        Diğer Yazılar