Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün cennet vatanın iki ucundan helikopterler havalandı.

        Batıdakiler “Büyüme yangını”na su taşıdı.

        Doğudakiler “Bölünme yangını”na alev.

        Birinciye “müdahale” dendi; ikinciye “operasyon”.

        Birincide can kaybı, yaralı olmamasına sevinildi.

        İkincide, 30 yıl önce çocuk ya da doğmamış olan ve ölenlerin yerini dolduran askerler, “öteki taraftan” kaç ölü ve yaralı olduğunu bilemediler.

        ***

        Kule yangını kontrol altına alındı!

        Diğeri cayır cayır bir gün daha yaşadı.

        Bu kuleler, plazalar öyle akıllıydı ki…

        Kendi yangınını bile söndürüyordu.

        Bir devleti yönetenler de o kadar akıllıydı ki…

        Bir yangını 30 yıldır söndüremiyordu.

        ***

        O akıl büyümeyi öyle seviyordu ki…

        Birbiri peşi sıra yükselirken kuleler…

        Tam yanına benzin istasyonları yerleştiriyordu.

        Çünkü arazinin etinden de suyundan da emecektin.

        Göğe yükselip havayı kata çevirirken; yeri delip benzini, gazı da toprağa gömecektin.

        ***

        Şimdi şöyle konuşuyoruz:

        Büyük facia atlatıldı!

        Hakikaten öyle; kerpiç dama, yani tezekten duvara, yığma öğrenci yurduna, gaz kaçaklı hanelere, lodosta zehirleyen sobalı odalara, sıradan insanların gündelik facialarına benzemez kule!

        Akıl ne olursa olsun, göğü delmenin, sonsuz iştahla büyümenin de tehlikeleri vardır.

        Bir kule yangınının filmini yaptın mı, adı “Inferno”, yani “cehennem” konur.

        Birbirinden habersiz hızlı bir hayatın içindeki insanların birbiriyle kader ortaklığına dair bir kafes olur Inferno!

        Fakat “piyasa zaten risk” gülüm.

        Parayla oynarken risk almak; insanla oynarken riski yaymak; bazen o riskle kendini vurmak, genellikle kendi riskinle başkalarının hayatına çakmak!

        ***

        Şantiyede, tersanede, madende, atölyede, kamyon kasasında, servis aracında, fabrikada, alışveriş merkezinde onar onar işçi öldürerek büyümüş bir ekonominin; otelde, derede, üniversitede, köyde, meydanda, mahallede kitlesel katliamlarla büyümüş bir sistemin bir riski de bu:

        Sadece subasman altına su basınca yeraltı çocuklarını boğmuyor…

        Sadece cezaevlerinde yakmıyor…

        Cezaevi aracında kül etmiyor…

        Kendi cennetini de bir ara bir anda cehenneme çevirebiliyor…

        Bir gün büyüme de tutuşabiliyor!

        ***

        Bazıları yangını da, bir başka türlü sınıfsal açıkladı…

        Kuleler zengin işi ya!

        Onlar bile unutuverdi ki; nerede zengin işi varsa, orada iş görür yoksullar.

        Tabii ki her bir can değerli; “mala gelsin de” hiç kimsenin canına gelmesin…

        Lakin “Büyüme kuleleri”nde muhtemelen her katta “temizlikçi kadınlar” ile “kule işçileri” de vardı.

        Kokuyu, korkuyu, alevi, dumanı, gazı, zehri tadanlar, hayata bir nefes koşanlar arasında; sadece mal sahibi, mülk sahibi değil, bedenlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayan da vardı.

        O yüzden; kime nasıl bakarsan bak; ister tepeden, ister dere tepeden; bazen cehennem aynı cehennemdir.

        ***

        Aynı gün…

        Batı’da ve Doğu’da helikopterler havalandı…

        Kimi su sıktı alevlere…

        Kimi alevlere ateş sıktı.

        Tasada ve kıvançta bir!

        Mehmet Bey

        Hayat, siyaset, ideolojilerimiz hepimizi dalgalandırır…

        Kim kendi için derse ki hep aynı çizgideyim…

        O çizgi bazen eğri, bazen zig zag, bazen daire bile olabilir.

        Mesele dere tepe dümdüz gidenler değil…

        Mesele doğru-dürüst yürüyenler.

        Mehmet Bekâroğlu yıllardan beri öyle (benim için de).

        “Ötekiler” denen gençleri ölüm orucuna sürükleyip katleden sisteme karşı duruşunda da…

        “Bir işçiyi asgari ücretle 16 saat çalıştıran adamın Hacca kaç kere gittiği bizi ilgilendirmez” deyişinde de…

        “Hopa’da insanlar demokratik tepkilerini ortaya koydu; polis müdahalesiyle bir insan öldü” diye seslenişinde de…

        “Birimiz üşürse hepimiz üşürüz” diyenlerden oluşunda da…

        “Benim okuduğum Kur’anda mal yığmak, paraya tapmak, hırsızlık, işçinin hakkını çalmak yok. İşçi hakkını, tazminatını gasp eden Müslüman hangi kitabı okur, bilmiyorum” diye bilemeyişinde de…

        “Cezaevinde insanlar yanıyor, dere içi konutlarda çocuklar boğuluyor. ormanlar, tarım alanları, şehirler yağmalanıyor, kibir kuleleri göklere yükseliyor. büyüme havada uçuşuyor ama gelir uçurumu büyüyor. Çalışma hayatı taşeronlaştırıldı, insanlar köleleştiriliyor” diye isyan edişinde de…

        Kimileri kurtulmuş iken kurutulmuş olurken; vicdanını, duruşunu dik tutuşunda hep sevdim.

        Kimlerden olduğuna değil, önce kim olduğuna bakarsın ya!

        Diğer Yazılar