Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İspanya’nın sadece “Dünya ve Avrupa Şampiyonu” olmadığı; sadece “la Liga”dan ibaret bulunmadığı…

        Direnişçi, itiraz eden boyun eğmek istemeyen bir “halk geleneği”ni de miras aldığı bizi ilgilendirir mi?

        Neden ilgilendirsin ki!

        İddaa oynanıyor mu?

        Yüz binlerce İspanyol, kapitalist iştah ve arsızlıkların faturasının kendilerine çıkartılmasına karşı meydanları, sokakları doldurdu.

        Arap olsalar, kibirli Batı egemenleri ile münevverleri “Bahar” derdi!

        Oysa yaz ortasında kışa karşı, işçiler, özellikle madenciler, memurlar, işsizler, hakimler, öğretmenler, doktorlar, hemşireler, itfaiyeciler, hatta sayın gaz ve biber heyeti, polisler de… kim “pes artık” diyor ve her daim boyun eğmek istemiyorsa, seslerini birbirlerine kattılar.

        Biliyoruz; burada da böyle şeyler pek sevilmiyor.

        Parasız eğitim” pankartı açsan, terörden içeri girersin; çünkü “parasız piyasa” olmaz!

        Ama böyle nereye (kadar) gidecek sanıyorsun ki dünya?

        İşte zil, şal ve gül!

        AB’den 100 milyar avro basılıyor İspanya bankalarına; çökmesin diye, zaten halkların, dünyanın kanını emmiş bir sektörün İspanyolcasına.

        Piyasanın banka kasası çok yaşasın diye; halkın yemek masası kemer sıkacak.

        Bankalar…

        Hani ABD’den Avrupa’ya, Asya’ya; kara para akladıkları; kendi çalışanlarını köleleştirirken, faiz, borsa ve döviz manipülasyonu yaptıkları (birazcık) ortaya çıkınca peş peşe özürler saçan beynelmilel “Bizans finans” sektörü!

        Piyasanın kasası ve yasası yine güçlü çıkabilir…

        Ama sorun değil.

        İnsanlar yeniden yeniden mücadele etmeyi öğreniyor!

        Demokrasinin sadece “Ortadoğu diktatörleri” meselesi olmadığını; tahakkümün her biçimi, bu arada piyasa, finans, servet tahakkümü de olduğunu;

        Özgürlüğün sadece ifade ve inanç özgürlüğü değil, hayatının her saniyesine, insan haklarının en incesine, eziyetin her cinsine dair de olduğunu yeniden hatırlıyor.

        Yakından izliyoruz!

        Türkiye, Suriye’deki katliamları yakından izliyor.

        Bu arada Myanmar’da Müslümanlara karşı saldırılara dair haberleri de yakından izliyor.

        Türkiye, ABD’de bir gencin sinemayı basıp 12 kişiyi katletmesini ve dedesinin ABD ordusunda Türkçe öğrenen ilk askerleden olup olmadığını da yakından izliyor.

        Türkiye, dünyanın neresinde katliam varsa izliyor.

        Bu arada, Türkiye’de bir günlük süre zarfında, birbirini yakından izleyen araçların çarpışmaları, takla atmaları, yuvarlanmaları, yoldan çıkmaları, dereye düşmeleri, yayaya çarpmaları sonucu tam 33 kişi öldü, 100 kadar insan da, kimi hayat boyu sakat kalmak üzere yaralandı.

        Dünyanın çeşitli yerlerindeki katliamlarda bir seferde bir aileden 5 kişinin ölüp ölmediği belirlenemedi ama…

        Kendi felaketinde 50 bin ölüsü birikmiş olan…

        Her bir ay, iş kazası denen “doğal” afetlerde 60 kadar çalışanı yok eden…

        Kalanlar içinden kimini de sele, suya, sabuna kurban veren…

        Ve dünyadaki tüm katliamları yakından ve dikkatle izleyen Türkiye’de, Kırıkkale’de, Adana’dan minibüse yüklenmiş “mevsimlik işçiler”den altısı, lastik patlayınca “mevsimlik ölü” olurken…

        Beşi, henüz anne ve babanın dahi 20 yaşı bulmadığı Kılıç Ailesi’ndendi.

        Mevsimlik altı ölü”nün dördü “mevsimlik çocuk”…

        1 yaşında Melike, 3’ünde Halil, 4’ünde Nur ile Musa idi.

        N’olacak ki…

        Dünyadaki ve bölgemizdeki tüm katliamları dikkatle ve yakından izliyoruz.

        Tamam mı, Melike…

        Musa, tamam mı!

        Büyük devletlerin küçüklerle oyalanacak vakti olmaz yavrum.

        Diğer Yazılar