Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Seçim günü olduğu için adını vermeyeyim…

        Cumhurbaşkanı adaylarından birisi daha beş gün önce dedi ki:

        “Gelişmiş ülkelerin genelinde başkanlık sisteminin olması anlamlıdır. Yarı başkanlık sisteminin olması anlamlıdır. Şimdi bizim artık burada sıçrama yapmamız lazım, yani bir sistem değişikliğine gitmemizde fayda var.”

        ***

        Bunun siyasi bir tasavvur ve inanç ile hedef olması bir yana...

        Cümlenin içinde “bilimsel, istatistiksel, ampirik, orantısal” bir tespit, hatta neredeyse “kural” var:

        “Gelişmiş ülkelerinde genelinde başkanlık sistemi… yarı başkanlık sistemi”.

        Yani, gelişmiş ülkeler bu sayede gelişmiş… veya geliştikleri için bunu kabul etmiş.

        Yani, “genelinde”… Kısacası, hepsi değilse bile, çoğunda!

        ***

        Pekiyi hakikaten öyle mi?

        “Gelişmiş ülkeler kulübü”, G’leri filan saymazsak, esas olarak, üye olduğumuz OECD.

        34 üyesinin 30’u gelişmiş ülke statüsünde.

        Şimdi bakalım sistemlere:

        Başkanlık: ABD, G. Kore, Şili ve hadi Meksika.

        Yarı başkanlık: Fransa, Finlandiya, Portekiz.

        Bu kadar işte.

        Bunların arasında “gelişmiş büyük ülke” ABD ile Fransa… “Gelişmiş küçük ülke” Finlandiya. Hadi G. Kore de iyi sayılır. Portekiz, eh. Kadın başkanlı Şili ile Meksika’yı çok sorma.

        6 “başkanlık, yarı-başkanlık”a karşılık, bildiğin “parlamenter cumhuriyet”te kimler var:

        Avusturya, Almanya, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, İsviçre, Çek C., Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya, Estonya.

        Fakat esas bomba…

        Krallık, imparatorluk, düklük rejimindeki “gelişmişler”:

        Büyük Britanya (İngiltere), Hollanda, Belçika, Norveç, İsveç, Danimarka, İspanya, Lüksemburg ve de Japonya!

        Kişi başına gelir ile refah bakımından bunların ortalaması çok daha ileride.

        Onlara, sembolik membolik de olsa “İngiltere Kraliçesi”ni devletin başı kabul eden eski sömürgeleri de ekleyelim:

        Kanada, (cumhuriyetin halkoyuyla reddedildiği) Avustralya, Yeni Zelanda.

        Refah giderek artıyor!

        Bu ülkelerin fiilen “parlamenter demokrasi” olduğunu da unutmayalım.

        ***

        Naçizane tavsiyem şu olabilir:

        Biraz havada ve tavada kalan o bilimsellik iddiasındaki cümlenin doğrusu şöyle kurulabilir ve kısmet nasipse o da olur…

        Nazar etme, çalış, senin de olur:

        “Gelişmiş ülkelerin genelinde krallık, imparatorluk ve yarı krallık ile sömürgelik sisteminin olması anlamlıdır. Şimdi bizim burada artık bir sıçramama yapmamız lazım.”

        ***

        Bu “gelişmiş ülkeler” meselesinde ciddi problemler de var.

        Misal, kimi cumhuriyet, kimi monarşi, kimi başkanlık, kimi şu bu… Ama bazısı bildiğin “federal” devlet!

        Yani tek dil, tek millet, tek bayrak sınırlarını çoktan aşmış veya zorlayan ülke ve devletler.

        Yarı-başkanlık Fransa üniter iken, başkanlık ABD federal.

        Avusturya, Belçika, Almanya, İsviçre, Meksika, İspanya gibi.

        Ne bileyim, misal Çekoslovakya dövüşmeden bölünmüş, iki parçası da ayrı birer devlet olarak OECD’de.

        Belçika ve Kanada defalarca çatırdamış.

        İrlanda zaten mezhep temelli bağımsız bir ülke. Diğer parçası İngiltere rehinesi.

        Kore’nin adı Güney. Çünkü buz gibi Kuzey’i de var.

        Belçika Hollanda’nın içinden, Hollanda İspanya’nın elinden, İzlanda Danimarka’nın karnından çıkmış.

        Yani öyle “gelişmiş ülkeler anlamlı anlamlı bakıyor” demekle bir aşk hikayesi alevlenmiyor.

        Hepsinin anlamı farklı…

        Ama ortak anlam şu:

        İster kral, kraliçe, ister başkan, ister başbakan…

        Vatandaşı insandan sayacaksın… Kendini ise herkesin tepesinde saymayacaksın.

        Bayıldığımız iki “başkanlık” diyarı, ABD ile Fransa, sömürgecilik, emperyalizm gibi büyük, kanlı günahlarının öte yanında, “cumhuriyetin ilkeleri”ni “İnsan ve yurttaş hakları” üzerine kurarak tarih yazmış misal.

        Var mı o derste öyle bir eserin, ona da bakacaksın.

        Çünkü “gelişmişlik” sadece sıfır dolu kasalar değil; biraz da böyle tasalar.

        Yoksa Brunei Sultanı’nın da maşallah hali vakti yerinde!

        ***

        Sayıp kontrol eden varsa…

        Yukarıda iki devletin eksik olduğunu görmüştür.

        Biri, Türkiye. Canımız.

        Sanırım “başbaşkanlık sistemi” diye bir “anlamlılık” arifesinde.

        Diğeri de İsrail Cumhuriyeti…

        İyi de, Gazze abluka, açlık ve ölüm iken; Filistin işgal altında iken onun ancak 2010’da OECD’ye girebilmesine kim izin verdi sahi?

        Bunu da “anlamlı anlamlı” sormamakta fayda var!

        Diğer Yazılar