2000'li yılların en iyi 15 yerli komedi filmi
Sinema salonları ve dijital platformlarda peş peşe yerli komedi filmlerinin gösterime girdiği bir dönemdeyiz. Biz de bu vesileyle dünden bugüne 2000'li yılların en iyi yerli komedi filmlerini bir araya getirdik. Habertürk film eleştirmeni Mehmet Açar'ın seçkisi.
Vizontele (2001)
1970’lerin ilk yarısında Türkiye’nin güneydoğusunda küçük bir kentin televizyonla tanışma hikâyesini, komediden drama uzanan bir güzergâhta izliyoruz. Maddi olarak çok az şeye sahip olan insanların özlemlerine, tutkularına kayıtsız kalmak zor. Sinemamızın en güzel dönem filmlerinden biri olan ‘Vizontele’, geçmişe nostalji duygusunun baskın olduğu bir yaklaşım getirirken günümüz Türkiye’sinin meselelerine farklı bir noktadan bakmamızı da sağlıyor. Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı ve Ömer Faruk Sorak’la birlikte yönettiği ‘Vizontele’, geçip giden yıllara karşı hiç eskimeyen filmlerden.
İnşaat (2003)
Olaylar, şehrin dış mahallelerinde sadece iki işçinin (Şevket Çoruh ve Emre Kınay) çalıştığı inşa halindeki bir binada geçer. İki arkadaş, önce mafyanın ve derin devletin ölü gömücüsü haline gelirler. Sonra şeyhler ya da hocalar gibi insanların dertlerine çare bulmaya çalışırlar. Film medyaya da dokundurmayı ihmal etmeden, kültürel yozlaşmayı, maddi değerlerin yükselişini ve batıl inançları eleştiriyor. Ömer Vargı’nın yazıp yönettiği ‘İnşaat’ sinemamızda nadir rastlanır bir kara mizah örneği olarak hâlâ önemli bir yere sahip.
Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? (2006)
14. yüzyıl Bursa’sında geleneksel gölge oyunu ‘Karagöz ve Hacivat’ın kökenlerini arayan film; Anadolu ve Osmanlı tarihi üzerinden günümüzün sosyal, siyasi meselelerine el atıyor. Ezel Akay, geniş kitleye seslenen bir komedi filminin gereklerini yerine getirmeye çalışırken, iddialı bir dönem prodüksiyonuna ve tezlere sahip bir filme imza atıyor. Hedefine tam ulaştığını söylemek zor ama Türk sinema tarihinin en ilginç denemelerinden biri olduğu kesin. Karagöz’ü Haluk Bilginer, Hacivat’ı Beyazıt Öztürk canlandırıyor.
Hokkabaz (2006)
İskender çocukluk tutkusundan vazgeçmeyip sihirbaz olur ama asker emeklisi babası başta olmak üzere hep ‘hokkabaz’ diye küçümsenir. En sevdiği arkadaşı Maradona’yla birlikte babasını da yanına alıp çıktığı ‘mecburi turne’ onun için bir dönüm noktası olur... Giderek köşeye sıkışsa da hayallerinden vazgeçmeden sonuna kadar mücadele eden İskender, Cem Yılmaz’ın unutulmaz karakterlerinden biri... ‘Hokkabaz’ bugün Cem Yılmaz’ın en iyi filmlerinden biri olarak anılıyor.
Dondurmam Gaymak (2006)
Büyük firmalara karşı direnip ekmeğini çıkarmaya çalışan Ali Usta, dondurma sattığı motorunu kaybettiğinde paniğe kapılır... Film, bir Güney Ege kasabasından insan manzaraları çizerken seyirciyi güldürmeyi ihmal etmiyor... Ali Usta’yı canlandıran Turan Özdemir dışında profesyonel oyuncu kullanmayan Yüksel Aksu, yöreyi dili ve kültürüyle filmin başrol oyuncusu haline getirirken, küçük esnafın yanında durarak globalleşmenin gücüne karşı dayanışma ve itidal öneriyor.
Neşeli Hayat (2009)
Yürüyen birer terliğe, hamburgere dönüşmüş sigortasız gizli işsizlerin dünyasında, geçim derdine düşmüş Rıza Şenyurt’un (Yılmaz Erdoğan) hüzünlü ve komik hikâyesi... Kaybolan mahalle dayanışması ve zayıflayan akrabalık bağlarını özleyen Rıza manyaklık derecesinde iyimser kayınbiraderinin (Ersin Korkut) yaşam enerjisi ve eşinin (Büşra Pekin) yardımıyla içindeki Noel Baba’yı keşfeder, hayata yeniden bağlanır. Sinemamızın en güzel mahalle filmlerinden biri.
Vavien (2009)
Engin Günaydın, senaryosunu da yazdığı filmde olgunlaşmamış, bencil ve sevgisiz bir taşra erkeğini canlandırıyor. İşini de sevmeyen bu beceriksiz elektrikçi, ailesinden esirgediği şefkati yalancı bir pavyon kadınına vermeye çalışıyor. Daha kötü şeyler planlasa da “iyilik” bir biçimde galip geliyor. Finalin iyimserliği çok inandırıcı değil ama sinemamızda alışık olmadığımız ölçüde zekice yazılmış bir kara mizah örneği. Yağmur ve Durul Taylan yönetmişti.
Çok Filim Hareketler Bunlar (2010)
BKM Mutfak ekibinin televizyon ekranlarında gerçekleştirdiği komedi şovu ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ın gördüğü ilgi üzerine genç oyuncular, sinema filmi için bir araya geldi ve Ozan Açıktan’ın yönettiği ‘Çok Filim Hareketler Bunlar’ ortaya çıktı. Başrolde yer alan oyuncuların imzasını taşıyan senaryo, anlatıcı Eser Yenenler’in birbirine bağladığı 9 ayrı hikâyeden oluşuyordu. ‘300’ filmine gönderme yapan bölümü, parlak fikirleri, ince mizah duygusu ve Açıktan’ın yönetmenliğiyle öne çıkan film, Türk sinemasında örneğini görmediğimiz türde özel bir komedi filmiydi. Gerisi gelmedi ama kadrodaki isimler, sonraki yıllarda senaryo yazarı ve başrol oyuncuları olarak birçok komedi filminde karşımıza çıktılar; döneme damgasını vurdular.
Entelköy Efeköy’e Karşı (2011)
Aynı bölgede yaşayan ve termik santral projesi nedeniyle birbirlerine düşen çevrecilerle köylüleri anlatan film, şarkılı türkülü bir komedi. Yüksel Aksu ‘Dondurmam Gaymak’ta küçük esnafın yanında durmuş, globalleşmenin gücüne karşı dayanışma ve itidal önermişti. Burada ise köylülere ‘gerçekten köylü olmalarını’ öneriyor ve dikkatimizi köy hayatının değerini bilen çevrecilerdeki ekonomik akla ve girişimci ruha çekiyor. Yüksel Aksu, Türk sinemasında, kırsal bölgedeki üretim biçimleri ve ekonomik gerçeklikler üzerine düşünerek film çeken nadir sinemacılardan biri. Üstelik bütün bunları köye, kasabaya ait yeni bir film çekme modeli önererek yapıyor. Filmin geçtiği yöredeki insanları oyuncu olarak kullanıyor, Brecht'çi diyebileceğimiz anlatım tekniklerine başvuruyor: ‘Köy seyirlik oyunu’ geleneklerinden faydalanıyor ve en önemlisi birçok sahnede ‘Ege ağzı’nın da büyük katkısıyla seyirciyi güldürmeyi başarıyor.
Eyyvah Eyvah 3 (2014)
Herkesin imaj peşinde koştuğu bir çağda kendileri olmaktan vazgeçmeyen ve halk kültürünü temsil eden klarnetçi Hüseyin ile şarkıcı Firuzan’ın komik serüvenlerini anlatan seri, her yeni filmde daha iyiye gitti. Uyumsuz ikili, başlarına gelen dertlerin altından dayanışma duygusuyla kalkarken seyirciyi güldürmeyi başardı. Ata Demirer’in bir senaryo yazarı olarak hareketi ve durum komedisini hikâyeye eklemekteki başarısı da dikkat çekiciydi. Hakan Algül’ün başarılı yönetmenliğini de unutmamak gerek.
Pek Yakında (2014)
Sinema aşkıyla yanıp tutuşan “korsan DVD’ci” Zafer, karısının kalbini kazanmak için 1970’lerden beri çekilemeyen “Şahikalar - Kötülüğün Sonu” filminin yapımcılığını üstlenir. Cem Yılmaz, gözden düşmüş bir grup sinemacının hikâyesi üzerinden eski Yeşilçam melodramlarından ucuz bilimkurgulara, seks filmlerinden günümüzün TV dizilerine uzanıyor ve Türk sinemasının geçmişle geleceğini bir araya getiriyor. Yeşilçam klişeleri ve sinema tutkusu daha önce hiç bu kadar güzel yan yana gelmemişti.
Limonata (2015)
Ali Atay ilk yönetmenlik denemesi ‘Limonata’da, Makedonya-İstanbul hattında geçen bir öykü anlatıyor. Başrollerinde Serkan Keskin ile Ertan Saban’ın oynadığı film, kaliteli mizahı ve duygusal içeriğiyle öne çıkıyor. Birbirleriyle yeni tanışan iki insan ve uzun bir yol... Yol boyunca çıkan anlaşmazlıklar, çelişkiler ve her şeyin sonunda gerçekleşen duygusal keşifler... Senaryoyu yazan Ali Atay ile Ertan Saban, Batı sinemasından aşağı kalmayan, basit ve kaba esprilerden uzakta bir durum komedisi yapıyorlar. Öykü, kardeşlik, kökleri bulmak ve aile bağları üzerine. Aynı zamanda duygusal bir film. Sözgelimi, Selim’in öfkesinin altındaki duygusal kırılganlığı, çocukluktan gelen ruhsal yaraları ilk sahnelerde dahi hissetmek mümkün.
Kötü Kedi Şerafettin (2016)
Bülent Üstün’ün efsane çizgi karakteri, dünya standartlarındaki bir animasyon kalitesiyle geliyor karşımıza. 1990’larda toplumu her yanıyla sarmış hamaset ve ikiyüzlülükten sıkılan genç kuşakların en sevdiği çizgi karakterlerden biri olan Şero, her tür kötü alışkanlığa sahip bir anti kahraman. Filmdeki amacı terasta “rakı - balık yapmak” ve dişi kedi Misket’le birlikte olmak... Ama başına bir sürü dert geliyor. İşin hikâye kısmı pek parlak olmasa da yer yer çok komik yazılmış eğlenceli sahneleriyle seyir keyfi yüksek bir film. Mehmet Kurtuluş ve Ayşe Ünal yönetmişti.
Aile Arasında (2017)
Gülse Birsel, uyumsuz kişilikleri buluşturması ve kültürel çatışmaları ele almasıyla öne çıkan bir senaryo yazarı. Türkiye’ye has durum komedileri yakalamakta da çok iyi... Takıntılı, nevrotik avizeci Fiko’nun (Engin Günaydın), nemrut karısından ayrılıp, Almodovar filmlerinden çıkıp gelmiş gibi duran pavyon vokalisti Solmaz (Demet Evgar), çılgın Leyla (Derya Karadaş) ve trans birey şarkıcı Behiye’nin (Ayta Sözeri) hayatlarına girmesi bile aslında yeterince komik... Bunun üstüne bir de, Adanalı kebapçı Haşmet’in (Erdal Özyağcılar) geleneksel ailesiyle yaşanan karşılaşmalar, yanlış anlaşılmalar, yalanlar, kız isteme - düğün hazırlıkları gibi ritüeller, rezaletler ve hepsi de iyi oyuncular tarafından canlandırılan eğlenceli yan karakterler eklenince, “Aile Arasında” güldürmekte hiç zorlanmayan bir filme dönüşüyor. İkiyüzlü ahlak ve namus anlayışını eleştiren, baştan sona feminen enerjiyle dolu bir film seyrediyoruz.
Arif V 216 (2018)
Eski Yeşilçam sineması ile 1960 ve 70'lerin popüler kültürünü, Cem Yılmaz'ın mizah anlayışıyla birleştiren, esprilerin peş peşe geldiği enerji dolu bir komedi... “Arif V 216”nın asıl meselesi, 1960’lar Yeşilçam’ının o çok sevdiğimiz saflığından, masumiyetinden ve iyi insanlarından uzak düşmemiz... 1960’lara insan olmayı hissetmek için giden uzaylı robot fikri iyi… Ama Cem Yılmaz’ın derdi, hikâye anlatmaktan ziyade Arif’le 216’yı iki ana karakter olarak bir Yeşilçam filminin içine yerleştirmek ve komik durumları, esprileri peş peşe sıralamak. 1960’ların sinemasını yıldızları, klişeleri, mekânları, replikleri, dublaj sanatçılarının sesleri ya da klişeleşmiş sahneleriyle yeniden kurmak... Kıvanç Baruönü’nün yönettiği filmin, ‘delimsirek’ havası, hızlı temposu, hiç bitmeyen göndermeleri ve beyazperdede yarattığı Türk usulü popüler kültür füzyonuyla sinema tarihimizde ayrı bir yere sahip olacağını düşünüyorum.