Peyzaj mimarı Prof. Dr. Şükran Şahin'den iklim değişikliğine karşı "çare doğada" çağrısı:

İnsanların şehirleşmeyle doğadan uzaklaşmaya başladığını belirten Şahin, tabiatla zaman geçirmenin önemine ilişkin şöyle konuştu:

"20 dakika doğada zaman geçirirseniz stres hormonu azalıyor. Bunu ayda 5 saat yaptığımızda daha mutlu bir insana dönüşüyoruz. Yılda sadece 3 gün doğada vakit geçirdiğinizde bu hayati bir önem taşıyor. Her birey penceresinden baktığında en az 3 ağacı görmeli. Hatta kendi mahallesinin yüzde 30'u yeşil alan olmalı ve bunun yanı sıra yeşil alana 300 metre uzaklıkta olup, 10 dakika içerisinde ulaşmalı."

Başkentte bu konuda yapılan çalışmalara değinen Şahin, "Ankara'daki bazı ilçelerimizde gerçekten yeşil var gibi görünüyor ama erişilebilirlik, havayı temizleme, gürültüyü önleme, insanlara sunulan kullanım olanakları gibi konularda bir başarı ölçümüne gittiğinizde beklenenin çok altında. Biz de şunu istiyoruz, yeri seçelim, doğa tabanlı yapalım ve bunu insanların ihtiyaçlarına göre donatalım, doğada yeniden canlanma olsun." diye konuştu. Prof. Dr. Şahin, afet olduğunda yeşil alanların fazla olmasının, toplanma alanı olarak kullanılması açısından da önemli olduğunu vurguladı.

İklim değişikliğinin yeşil alanlara yönelik en büyük etkilerinden birinin, kuraklık yani "taban suyundaki azalma" olduğuna işaret eden Şahin, tarım alanlarında fazla su isteyen bitkilerin ekimine dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.

İklim değişikliğiyle artan küresel sıcaklığa ilişkin değerlendirmede bulunan Şahin, bir ağacın gölgesinde sıcaklığın 10 derece düşebildiğini anlattı. Şahin, "İklim değişiyor ama çare de doğada. Bitkilerin soğutucu etkileri hiç küçümsenecek gibi değil, hem de bedava. Ancak kentler için uygun bitkiyi seçmek gerekiyor. İklim değişiyor ama yeşil alanlar bize çok şey vaat ediyor. Doğayı dinlemek, doğanın bilgeliğine dayanmak zorundayız." değerlendirmesini yaptı.

- "Yeşil ağırlıklı çalışmalıyız"

Prof. Dr. Şahin, Avrupa'da mevcut yeşil alanların azaltılmaması ve daha da artmasına yönelik yeni Doğa Onarımı Yasası çıktığını belirterek, şunları kaydetti:

"İnsanlarımız 'tek ağaç' deyip, arkasını dönebiliyor, çivi çakabiliyor bundan artık vazgeçmek gerekiyor. Bir de yeşil alanları tasarlarken yerel yöneticiler, halk, çok fazla sert zemin isteyebiliyor. Yani yeşil yerine yapı, bina, restoran gibi talepleri olduğunda tasarım da o yönde gelişiyor. Biz daha yeşil ağırlıklı çalışmalıyız, kurakçıl bitkiler ağırlıklı olmalı. Örneğin, Ankara'ya Akdeniz bitkileri getirilmemeli. Ankara'nın bitkileri zaten yaşıyorken neden ekstra su vereceğimiz, fazladan su harcayacağımız, böceklere karşı koruyacağımız bitkileri getirelim."

İmar planlarında önce binalardan kalan yerlerde yeşil alan yapıldığını belirten Şahin, "Bunun tersi olması gerekiyor. Önce doğa. Bundan taviz vermeyeceğiz. Ondan sonra binaların nereye, ne oranda yerleşmesi gerektiğine karar vermeliyiz. Açık ve yeşil alanlar, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğindeki 'sosyal alt yapı' başlığından çıkarılıp, ayrı bir mevzuata tabi tutulmalı. Orada da ekolojik taban, doğa tabanı korunmalı." ifadelerini kullandı.