Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Ayça Ayşin Turan ile Furkan Andıç'tan açıklamalar - Magazin haberleri

        '39 Derecede Aşk'ta başrolleri paylaşan Ayça Ayşin Turan ile Furkan Andıç, Habertürk'e verdikleri röportajda; bir günde âşık olunup olunmayacağından, sosyal medyanın ünlüler için avantaj mı yoksa dezavantaj mı olduğu konusuna kadar bir çok konuda açıklamada bulundu.

        Amazon Prime'ın yeni filmi '39 Derecede Aşk', İstanbullu 'Kumru' ile İzmirli 'Fatih'in bir gün içinde yaşadıklarının sonucu aşka, huzura ve mutluluğa sahip kişilere dönüşümlerini hikâye ediniyor.

        "BENİ KENDİNE ÇEKTİ"

        • Teklif geldiği zaman neler hissettiniz? Filmin hangi özellikleri sizi etkilediği için "Bu filmde olmalıyım" dediniz?

        Ayça Ayşin Turan: İşi o kadar hızlı okudum ki menajerime bir saat sonra, "Ben, bu işte olmak istiyorum" diye dönüş yaptım. İşin gerçekten garip bir aurası var. Nasıl ki karakterler hikâyede kendi döngülerini tamamlıyorlar, garip bir şekilde ben de aynısını hissettim. Bana bir şeyin tamamlandığı bir işmiş gibi geldi. Hikâyesi çok gerçekçi ve hayatın içinden karakterler olduğu için beni cezbetti.

        Furkan Andıç: Oynadığımız karakterler ve hikâye de dâhil olmak üzere benim tercih etmemdeki en kışkırtıcı sebep, hikâyenin içindeki karakter dönüşümleri oldu. Karakterlerimiz bu dönüşümü çok organik ve doğal bir şekilde gerçekleştiriyor. Bir de ben uzun süre romantik komedi yaptım. Romantik komedilerde birtakım klişeler kullanılır ve çok da keyifle izlenir. Bu sefer birazcık onlardan ayrılan bir proje olsun istedim. Uzun zamandır romantik komedi yapmıyorum. Bu proje de biraz o klişelerin dışında kalan bir hikâyeydi. O yüzden de beni kendine çekti. Bir de en önemli özelliklerinden biri çok hızlı, bir solukta okuyup bitirdiğim bir hikâye olmasıydı. Kafamda hayal ettiğimde, izleyiciler için de çok dinamik ve izlemesi kolay, keyifli bir hikâye olacağını düşündüm. 'Fatih' karakterini de çok sevdiğim için bana çok sıcak geldi. Benim sürecim de çok uzamadı.

        REKLAM

        "HAYATTA İKİSİ DE LÂZIM"

        • Filmin beni en etkileyen bölümlerinden biri; karakterlerin İstanbul ve İzmir’e benzetilmesiydi. Siz İstanbul’a mı yoksa İzmir’e mi daha çok benziyorsunuz?

        Ayça Ayşin Turan: Ben denge taraftarıyım. Hümanist bir yerden yaklaşıyorum. İstanbul’a daha çok benzediğimi düşünüyorum. İstanbullu değilim ama buranın enerjisi ve dinamiği de lâzım, İzmir’in sakinliği de lâzım ama galiba canlandırdığım karakterim 'Kumru’ ile aynı taraftayım. İstanbul savunucusu olabilirim ama bence hayatta ikisi de lâzım.

        Furkan Andıç: Ben de Ayça’ya katılıyorum, bence de doğru ama bu dengede benim için terazide ağır basan taraf İzmir. Ben biraz daha deniz, güneş aşığı bir adamım. Hayatımda da daha rahatlık ve sakinlik arayan biriyim. O yüzden İstanbul benim için bir tık hareketli oluyor. İstanbul’u da seviyorum ama İzmir daha ağır basıyor.

        "TAKİP ETMEKTE ZORLUK ÇEKİYORUZ"

        • İstanbul sizi yoruyor mu?

        Ayça Ayşin Turan: Bence yoruyor. Bir koşturmacanın içerisinde yoruluyorsun. O yüzden İzmir tarafına gidip sakinlemek, başka bir enerji depolama oluyor. İstanbul’dayken çok farkında olmuyor olabiliriz ama sürekli bir hayat koşuşturması oluyor.

        Furkan Andıç: Provalar zamanında bu konuyu Cem Davran ile konuşmuştuk. Ben de güneye gidip orada yaşama taraftarıydım. Cem ağabey, şöyle bir yorum getirmişti; "Biz, üretken insanlarız, bizim işimiz insanlarla. Burada bu dinamik ritmin içinde daha farklı insanların daha farklı durumlarını, duygularını keşfedebildiğimiz, gözlemlediğimiz bir coğrafyanın içinde oluyoruz." Ve gerçekten güneyde biraz daha kendiyle kalıyor insan. Burada biraz daha insanın içinde oluyorsun. O yüzden bir şey üretirken, gözlemlerken seni daha fazla doyuran bir yer İstanbul. Benim öyle çok arkadaşım oldu; gittiler ve geri döndüler. O anlamda da Cem ağabeye hak veriyorum aslında ama içim o sakinliği istiyor. Benim için şöyle bir fark var. Bir şeyleri algıladığım bir süreç prosesimiz var ve o proses burada çok hızlı, bu sebeple çok fazla detay gözden kaçıyor. Çok ufak nüanslar, insana dokunacak, bilinçaltında kalmış, unuttuğu bir sürü şeyi geri çağırabiliyor. Güney, daha sakin olduğu için metropol dışındaki yerlerde bunlara daha fazla izin var. Diğer türlü algımız sürekli bir şeyin peşinden koşup takip ettiği bir sürecin içinde oluyor. Bence takip etmekte zorluk çektiğimiz için ‘yorucu’ terimini kullanıyoruz.

        Ayça Ayşin Turan: O yoğunluk, algıyı daha açan bir şey değil mi?

        Furkan Andıç: Evet, çok fazla detayı takip etmek zorundasın ama bir detayın üzerinde çok uzun süre kalamıyorsun. Sürekli takiptesin ama o takip ettiğin unsurların bir tanesine takılıp gidemiyorsun. Hemen başka bir şey geliyor ve onun peşinden gidiyorsun. O gelen şeyin sana ne hissettirdiğini algılayacak kadar vaktin olmuyor.

        REKLAM

        • Filmde arketipler var. Siz gerçek hayatta kendiniz için böyle bir analiz yaptırdınız mı?

        Ayça Ayşin Turan: Ben bir karakterim için hazırlanırken böyle bir şeyi ilk kez öğrenmiştim. Böyle bir şeyin var olduğundan haberdardım ve o karakterime o kimlikle hazırlanmıştım. Bu şekilde çalıştığım bir karakter vardı ve o yüzden çok yabancılık yaşamadım.

        "HAYATA BAKIŞIM DEĞİŞTİ"

        • Sizce, filmdeki karakteriniz 'Kumru’ya ne kadar benziyorsunuz?

        Ayça Ayşin Turan: Disiplinli tarafımız benziyor. Benzediğimiz taraflar var. Ben de önceden hayata biraz daha siyah - beyaz daha köşeli taraftan bakan bir insandım. Ya siyah ya beyazdır. O konuda bir tık katıydım. Zamanla, yaşadıkça, deneyimlerin oldukça hayata bakış açın değişiyor. 'Kumru' gibi benim de hayata bakışım değişti. Eskiden 'Kumru’ya benzer taraflarım daha çoktu ama şu anda disiplin gibi özellikleri benziyor.

        • Hayata siyah - beyaz bakma konusu zaman içinde mi yoksa belli bir olay olduktan sonra mı değişti?

        Ayça Ayşin Turan: Zamanla görüyorsun... Hayat siyah ve beyaz kadar net mi? Bu bir tartışma. Netlik olan durumlar vardır ama bazen gri olması gereken durumlar da olur. Hayatta biraz daha topu göğsünde yumuşatıp atman gerekiyor. Yaş ilerledikçe; "Dün aynı değildik, bugün başkayız, yarın da muhtemelen bambaşka bir bakış açısına sahip olabiliriz" düşüncesi oluşuyor.

        REKLAM

        • Siz 'Fatih' karakterine ne kadar benziyorsunuz?

        Furkan Andıç: Aslında benziyoruz ama ben 'Fatih' kadar rahat ve o kadar akışa bırakan biri değilim. Ayça gibi cevap verebilirim. Çünkü gerçekten zaman insana çok fazla şey öğretiyor. Siyahta ya da beyazda direttiğiniz her anda tekrar onun gri olduğuna dair başka bir döngünün içine giriyorsunuz. O döngüden çıkmanızın tek yolu da birazcık daha grinin olabileceğine ikna olmanızdan geçiyor. O yüzden benim için hayatı çok daha rahat yaşadığım çok daha akışına bıraktığım zamanlar oldu ve çok da keyifliydi. Onların da handikaplarını gördüğümde, biraz daha dizginleri elime almam gerektiğini düşündüğüm şeyler oluyor. Çünkü özellikle bizim mesleğimizde bir şeyler üretmek, yaratmak istiyorsunuz. Kendinizi, enstrümanınızı başka yerlere çekmek, başka şeyler denemek istiyorsunuz. O süreçte de başka bir disiplinle çalışmanız gerekiyor. Başka bir şeylerden feragat etmeniz gerekiyor. O yüzden başta söylediğimiz yere geliyor; denge çok önemli. Hayatta en önemli erdem ölçülülük. Her şeyin fazlası zarar, azı olunca da olmuyor, ortayı bulmak gerekiyor.

        "BENDE BİR BASKI OLUŞTURMADI"

        • Zaman içindeki bu değişimden dolayı şöhret, üzerinizde baskı oluşturuyor mu?

        Ayça Ayşin Turan: Bu süreçte iki ayrı uç noktalara gitmiyoruz, kendi karakterimiz ve hayata bakış açımız değişiyor. Yani bu tamamen bizimle alakalı bir şey.

        Furkan Andıç: Bir de değişimin önüne geçemezsiniz, o yüzden bizi seven takip eden insanlar da bunu anlayacaklardır. Bu süreçte diretebilirler de ama hayatı yaşayan biz olduğumuz için, kendi adıma söyleyeyim, o değişime ben yeniliyorken, ben kabul ediyorken, beni seven ve takip eden insanların da bu değişimi görmesini ve kabul etmesini isterim. Benim üstümde bir baskı oluşturduğunu düşünmüyorum.

        • İzleyicilerin filmi izledikten sonra neler hissetmesini umarsınız?

        Ayça Ayşin Turan: "İstediğin kadar plan yap, hayat gerçekten senin başına gelenlerdir" veya "Kul kurarmış, kader gülermiş." Bazen bir şeylere takılıp kalıyoruz. Doğru ya da yanlış, kafamızda kuruyoruz. Belki kilitleniyoruz, belki görmekten kaçtığımız şeyler oluyor. Onlarla yüzleşmek gerektiğini görsünler isterim. Hep “Anı yaşayın, anda kalın” derler. Biz de anı yaşıyoruz, anda kalıyoruz sanıyoruz ama hayat koşturmasında aslında bunu başarmak çok zor bir şey. Bir noktada illa ki bir yere takılıp kalıyorsun. Bir yerde kitleniyorsun. Filmi bitirdiklerinde insanların yüzlerinde bir gülümsemeyle birlikte bunu hatırlatabiliyorsak, ne mutlu bize.

        Furkan Andıç: Filmi bitirdiklerinde içlerinde kendilerinden bir parça bulacaklarına inanıyorum. O buldukları parçaların handikaplarını da görecekler. Filmin sonunda bununla ilgili bir umut içlerinde yeşerecektir. Çünkü değişim hep bâki olan bir şey. Kendileriyle ilgili, öz eleştirileriyle ilgili düşünceleri olacaktır. Bir de arkadaşları ya da çevrelerindeki insanların söylediği şeylere belki bir tık daha dikkat edecek olabilirler.

        Ayça Ayşin Turan: İki karakter hem birbirine ayna tutuyor hem de aslında öz eleştiri yapıyorlar ve iyileşiyorlar.

        REKLAM

        • Çoğu kişinin 'Fatih’i ya da Kumru’yu izlerken bir noktada bir aydınlanmaya doğru bir adım atacaklarını düşünüyorum.

        Furkan Andıç: Evet, bunu keyifli bir yolla anlatmış olmak da bizi çok mutlu ediyor.

        "ÖYLE BİR MECBURİYETİMİZ YOK"

        • Siz oyuncuların mutlaka her karakterden ya da yer aldığı projeden edindiği öğretileri vardır. ‘39 Derecede Aşk’, size özellikle nasıl bir öğretide bulundu?

        Ayça Ayşin Turan: Az önce konuştuğumuz konu; geçici şeylere takılı kalmadan anda kalabilmek ve anı yaşayabilmek.

        Furkan Andıç: Sizin dışarıya hissettirdiğinizle içinizde olan şey ya da dışarıdakilerin size bakışı çok farklı olabiliyor. Onu göz ardı etmemek, dışarıdan gelecek olan eleştirileri kabul etmek, onları biraz daha dinlemek aslında kişinin hayrına olacak diye düşünüyorum. Film bende böyle bir his bıraktı. Bu insanların niyetiyle de alakalı çünkü genelde rahatsız olduğunuz şeylerde çok duvarlarınız oluyor. O noktada eleştiri güvendiğiniz kişiden gelince bunu daha hızlı kabul edebiliyorsunuz ama o kadar samimi olmadığınız ya da niyetinden emin olmadığınız bir insan size böyle bir şey söylediğinde bir tık ön yargılı olabiliyorsunuz. Haklıdır da... Çünkü herkesin söylediğini kabul etmek zorunda değiliz. Öyle bir mecburiyetimiz yok. Ama niyetinden emin olduğumuz insanları bizim için kötü olsa da dinlemekte fayda var.

        REKLAM

        "BİR GÜNDE ÂŞIK OLUNUR"

        • Bir günde âşık olunur mu?

        Furkan Andıç: Olunur... Ben hep söylerim; tanımadığın insanlara âşık olursun. O yüzden bir günde de olur bir anda da olur. Aşk uçucu bir şeydir. Kalıcıya dönmesi çok emek ister. Belirli sınavlardan geçtikten sonra geldiği yer de sevgidir. Bu biraz meşakkatli bir süreç.

        Ayça Ayşin Turan: Onu da başarmak zordur. Sevgi, saygı, emek, karşılıklı özveri, karşılıklı bir emekle oluşacak bir şey. Aşk, heyecan, tutku yaşanıyor, evet ama asıl kalıcı olan bunun sevgiye dönüşmesi diye düşünüyorum.

        • Çeşitli nedenlerden dolayı hayallerinizin törpülendiği ya da engellendiği bir dönem oldu mu?

        Ayça Ayşin Turan: Bu soruya cevap olarak; "İnsan, kendi engelini kendi koyarmış" diye bir şey söyleyeyim.

        Furkan Andıç: Gerçekten öyle... Bizim başkasından çok kendimize zararımız dokunuyor. Biraz onun farkında olmak lâzım, o sürece bakmak lâzım. Daha erken yapabileceğim ama daha geç yaptığım şeyler oldu. Onların da sebebi benim, başkası değil.

        Ayça Ayşin Turan: Bizim bilmediğimiz şeyler de vardır belki ve bunlardan haberimiz yoktur. Öyle de bir şey varsa, buradan selam olsun.

        • “Sebebi benim” derken ne demek istediniz?

        Furkan Andıç: Tercihler… Bu bahsettiğim biraz önce 'Fatih' karakteriyle ilgili bahsettiğim şey. Bir şeyleri erteleme, başka bir şeyi tercih etme. Biz bazen buna, hayatın akışındayız, diyoruz. İnsan bazen sonucundan daha çok mutlu olabileceği şeylerin önüne geçebiliyor. O yüzden insan onun ayrımını da zaman içinde yapıyor. Gerçekleştirdikten sonra seni tatmin edecek, mutlu olacağın şeye baktığın zaman, ona ulaşmak için bir çaba sarf etmen gerekiyor.

        "AVANTAJI DA SORUNU DA SOSYAL MEDYA"

        REKLAM

        • Günümüzde yeni nesil oyuncuların en büyük avantajı ve sorunu nedir?

        Furkan Andıç: Avantajı da sorunu da sosyal medya.

        Ayça Ayşin Turan: Sosyal medya ve popülarite... Bu ikisi çok karıştırılan bir şey. Popülerliğin gelip geçici bir şey olduğunu düşünüyorum. Önemli olan kalıcı olmak ve kalıcı işler yapabilmek.

        "TEHLİKELİ TARAFLARI DA VAR"

        • Sosyal medya sizin için tehlike arz ediyor mu?

        Ayça Ayşin Turan: Bazen dozunu kaçıran insanlar olabiliyor. Bunu görüyoruz. Zaten teknolojinin tehlikeli bir tarafı var. Ben buna inanıyorum. Çünkü artık yapay zekâ yardımıyla bir başkasının yüzünü başka bir bedene yerleştiriyorlar. Tehlikeli bir yere gittiğini düşünüyorum. Bir taraftan çok yararlı ama bir taraftan da tehlikeli tarafını göz ardı etmemek gerekiyor.

        Furkan Andıç: Şu an yaşadığımız zamandan 5 yıl öncesinde bile aynı mahallede oturan insanlar, aynı apartmanda oturan insanlar aynı haberi almıyorlardı. Haberin doğruluğu yanlışlığı zaten tartışılırken, günümüze geldiğinizde AI teknolojisiyle bu, manipülasyona çok açık bir şey haline geldi. Kimin elinde olduğu, ne şekilde kullanıldığını bilmiyoruz. Yapay zekâyla ilgili, bunun önünde duran bir filtre biliyor musunuz? Yok... Sanatçılar, kendi sanat eserlerinin altına yapılan yorumlar üzerinden AI’ın bilgi ve donanım sağlamasından dolayı AI teknolojisinin dâhil olmadığı yeni bir platforma üyelik yapıyorlar. Bundan endişe ve kaygı duyduğumuz bir dönemde, sosyal medya tabii ki tehlikeli.

        Ayça Ayşin Turan: Adını duymadığımız bazı platformlar var. O yüzden biz o kadar yeni nesil miyiz, bilmiyorum. Sosyal medya, daha genç nesil için bence daha büyük tehlike arz ediyor. Bir olay oluyor ve benim daha önce duymadığım ama gençlerin kullandığı platformlar ortaya çıkıyor. Bunun bir noktada önünün kesilmesi taraftarıyım.

        "SEVEN DE SEVMEYEN DE ÇOK"

        • Sizi tanımayan insanlar sosyal medyadan ilgili - ilgisiz yorumlar yapıyorlar, linçliyorlar. Bu rahatsız edici bir durum değil mi?

        Ayça Ayşin Turan: Onları bir süre sonra görmüyorsun. Çünkü seven de çok sevmeyen de çok. Eleştiriye her zaman açık bir insanım. Çünkü olumlu eleştiri de var olumsuz eleştiri de var ama linçlemenin yapıcı bir tarafı yok. Çirkin bir şey. Kendini mutlu etmek isteyenler kötü enerjilerini başka tarafa gönderiyorlar. Bu noktada da biz hangi birine bakalım? Hiç gerek yok. Yazılanlara bakıp, o enerjiyi o insana göndereceğime kendime bakarım. Bu işten çok daha avantajlı çıkarım.

        • Sizce yapay zekânın mesleğinizi ele geçirmesi açısından bir tehlike var mı?

        Furkan Andıç: Sinema karşısında tiyatro hâlâ ayakta. ‘Avatar’ gibi filmler çekiliyor ama onları da oynayanlar insanlar... 3D teknolojisiyle yapay bir yüz ve vücut yapılıyor ama canlandıranlar yine gerçek oyuncular. AI teknolojisiyle yapılanların da seyir zevki başka olabilir ama dediğim gibi sahnede ya da perdede onu yaşatmak, canlandırmak farklı. Bizim o noktada değişik de bir mesleğimiz var. Beni en çok mutlu eden ve zengin hissettiren şey bu. Benim oynadığım 'Fatih' karakteriyle bir başkasının oynadığı Fatih karakteri arasında çok fark olur. Bir başkasının Fatih’i algılayış şekliyle benimki arasında çok büyük fark var. Bu özgünlük insana biraz daha biricik ve özgün geliyor. Özellikle sahnede bunu deneyimlemek bambaşka bir şey. Diğeri keyifsiz demiyorum, onun da bambaşka bir deneyimi vardır. Bunu animasyon filmlerinde görüyoruz. Ben de animasyon filmlerini çok severim. İzleyiciler şunu biliyor; yapay zekâyla yapılan işlerde hesaplanmış ve tasarlanmış bir reaksiyon var. Ama bizim oynarken bir sahnemizde verdiğimiz reaksiyon, ikinci sahnemizde partnerimize göre değişiyor. Bu özgünlük olduğu sürece izleyiciler de bunun farkında olacaktır. İzleyicilerin bir filmi izlerken özellikle bu oyuncuyu seviyorum demesinin sebebi, onun personasından çıkacak olan herhangi bir karakteri izleme heyecanını tercih ediyor olmasıdır. İkisi ayrı şeyler, o yüzden bende bu konuda bir korku yok.

        • ‘39 Derecede Aşk’ı çekerken ilginç deneyimleriniz oldu mu?

        Ayça Ayşin Turan: İlginç bir şey aklıma gelmedi ama güzel bir settik. Güzel bir hikâyeyi çok güzel bir ekiple hayata geçirdik. Bizim için güzel bir deneyimdi ama ilginç bir olay aklıma gelmiyor.

        • Başka neler söylemek istersiniz?

        Furkan Andıç: Güzel, çok keyifli bir iş yaptık. İzlediğim şeyi tekrar izleyecek olmak beni mutlu ediyor. Muhtemelen daha sonra tekrar açıp izleyeceğim bir film. O yüzden tadını çıkarsınlar.

        Ayça Ayşin Turan: Anda kalın ve kendinizi sevin. Hayata güzellikle bakın. Umarım filmimizi beğenirsiniz.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ