Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Hulusi Kentmen ile Münir Özkul hayatlarını adadı

        5 kuşağı da aynı hisle etkileyen Türk sinemasının iki efsanesi...

        Çalışkan, azimli, ahlak ve aile değerlerini her şeyin üstünde tutan varlıklı baba.

        Hulusi Kentmen…

        Çalışkan, azimli, ahlak ve aile değerlerini her şeyin üstünde tutan yoksul baba.

        Münir Özkul…

        Canlandırdıkları karakterlerin tek farkı servetleri...

        Zengin ve yoksul...

        Yıl 1995...

        Adana Film Festivali'ndeyiz.

        Onur ödüllerinin dağıtılacağı gün, sahnenin önünde bekliyorum.

        'Yaşam Boyu Onur Ödülü' almak üzere eşi Umman Hanım'ın kolunda salona girip sahne önündeki koltuklardan birine oturdu.

        Hemen Umman Hanım'a yaklaşıp "Hocam ile biraz konuşabilir miyim?" diye sordum.

        Umman Hanım, "Şimdi olmasın, pek halsiz" diye cevap verdi.

        O sırada başını yana çevirip bize bakmasını fırsat bilip "Öpeyim hocam" diyerek eline uzanıp öptüm.

        Sohbet edemedim, röportaj yapamadım ama elini öpmek gerçekten bana ayrıcalıklı olduğumu hissettirmişti.

        Ne de olsa ülkedeki bütün hanelerde olduğu gibi bizim evin de özel bir parçası, ailemizin üyesiydi.

        Öğretmenlerimizde 'Mahmut Hoca'nın özelliklerini aradık, her birini onunla kıyasladık.

        'Yaşar Usta'nın nutuğunu ağzımız açık, gözümüz yaşlı dinledik.

        'Rıza'da babamızın yansımasını gördük.

        Pazar satıcılarını 'Derviş',turşucuları ise 'Kazım Efendi' ile özdeşleştirdik.

        Münir Özkul (1925 - 2018)
        Münir Özkul (1925 - 2018)
        REKLAM

        "MEZARI BAŞINDA OLSA DA KAHKAHA ATILMASINI ÇOK İSTERDİ"

        Yıl 2003...

        Arzu Film'in Beyoğlu'ndaki ofisindeFerdi Eğilmez ve Halit Akçatepe ile sohbet ediyorduk. 'Hababam Sınıfı Merhaba'nın çekimlerinin başlamasına birkaç gün vardı.

        Halit Akçatepe, bir anda "Haydi bakalım, icazetimizi alalım" diyerek ayağa kalktı. Hep birlikte Karacaahmet Mezarlığı'na giderek Ertem Eğilmez'in kabri başında dua ettik.

        Duanın bitiminde Halit Akçatepe, Ertem Eğilmez ile ilgili birkaç anısını anlatırken kabri başında kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırıyordum. Bunu görenAkçatepe, şöyle dedi; "Sal kahkahalarını... Emin olErtem Ağabey mezarı başında da olsa kahkaha atılmasını çok isterdi."

        Hulusi Kentmen (1912 - 1993)
        Hulusi Kentmen (1912 - 1993)

        Ertem Eğilmez'in kabir ziyaretini tamamladıktan sonra Halit Akçatepe yanıma ilişip "Burada başka kimlerin kabri olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben de "Babanız Sıtkı Akçatepe, Adile Naşit, Hulusi Kentmen, İsmail Hakkı Dümbüllü'nün kabirleri var" dedim.

        "Haydi o halde onları da ziyaret edelim" diyerek koşar adımlarla diğer kabirlere doğru yöneldik.

        Halit Akçatepe'nin anıları eşliğindeki kabir ziyaretleri eşsiz bir deneyimdi. Hulusi Kentmen'in kabri başında dualarımızı okuduktan sonra birçok filmde birlikte rol aldığı Halit Akçatepe'nin ağzından özlem tınıları eşliğinde "Baba adamdı" cümlesi çıktı.

        Keza Hulusi Kentmen'in ne denli 'Baba adam' olduğu mezar taşına da kazınmıştı; "Yeşilçam'ın büyük sanatçısı, Türkiye'nin ve hepimizin babası Hulusi Kentmen. Yerinde rahat uyu. Çünkü gönlümüzde kurduğun taht hiçbir zaman yıkılmayacak."

        REKLAM

        "İÇİNDE HEP UKDE KALDI'

        15 Ağustos 1925'te doğan Münir Özkul, 15 yaşına kadar dedesi gibi paşa olması adına yetiştirildi.

        15 yaşında tiyatroya merak salınca, paşa olma fikrinden uzaklaşması, anne ve babasını çok üzse de kararından vazgeçmedi.

        Annesinin ve babasının başarılarını görememesi Münir Özkul'un içinde hep ukde kaldı.

        Öyle ki bu durum ileri yaşlarda zaman zaman bunalımlara girmesine neden oldu.

        Bir Millet Uyanıyor (1966)
        Bir Millet Uyanıyor (1966)
        REKLAM

        HAYATINI DEĞİŞTİREN GÖÇ

        8 Ekim 1912'de başlayıp 10 Ağustos 1913'te sona eren Balkan Savaşları, birçok aileyi yerinden, yurdundan etti.

        Osmanlı Devleti ile Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ arasında yaşanan savaş sırasında birçok aile can güvenliği kalmadığı için Anadolu'ya göç etti. Birçok aile ise Osmanlı Devleti'nin yenilerek toprak kaybına uğraması sonucu savaştan sonra zorunlu göçe tabii tutuldu. Başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere birçok kişi göç sırasında hayatını kaybetti.

         Yeşilçam’ın set işçisi oyuncusu, kameramanı, yönetmeni ve yapımcısını bir çatı altında toplamayı hedefleyen Türk Filmciler Derneği, İstanbul Saray Sineması’nda “Güçbirliği” toplantısı yaptı. Toplantıya 1500' yakın sinemacı katıldı.
        Yeşilçam’ın set işçisi oyuncusu, kameramanı, yönetmeni ve yapımcısını bir çatı altında toplamayı hedefleyen Türk Filmciler Derneği, İstanbul Saray Sineması’nda “Güçbirliği” toplantısı yaptı. Toplantıya 1500' yakın sinemacı katıldı.

        Sağ kalıp ailesiyle Anadolu'ya ulaşabilen çocuklar arasında ileride canlandırdığı karakterleri yorumlama kabiliyetiyle mesleğinde farkındalık yaratarak Türk sinemasının unutulmazları arasında yer edinecek olan Hulusi Kentmen de vardı.

        Hulusi Kentmen, Dumlupınar Denizaltı'da santral Astsubayı olarak görev yaptı.(Bu fotoğraf, 1933'te çekildi.)
        Hulusi Kentmen, Dumlupınar Denizaltı'da santral Astsubayı olarak görev yaptı.(Bu fotoğraf, 1933'te çekildi.)

        Hulusi Kentmen'in, oyunculuğu meslek olarak seçmeye yönelik en küçük arzusu yoktu. Aklı fikri, dönemin denize kıyısı olan yerlerde yaşayan bütün çocukları gibi bahriyeli olmaktaydı.

        Hulusi Kentmen, denize olan tutkusunu şöyle anlatmıştı; "Yavuz Zırhlısı yaralı, henüz tamir edilmemiş. Bütün ihtişamıyla İzmit'te yatardı. Biz o devirde ortaokula gidiyorduk. Aşağı yukarı sınıfın yarısı denizci olmaya heves ederdi. Deniz tutkusu öncelikle Körfez'de oturuşumuzdan geliyor. Ayrıca babamın bir sandalı vardı, onunla beraber balığa giderdim, ona yardım ederdim. Bahriyelilerin o afili kıyafetleri ve denizin yosun kokusu yok mu, o bambaşka bir şey.

        'Hulusi Kentmen'in bir denizciyi canlandırdığı 'Sultanhisar' (1982)
        'Hulusi Kentmen'in bir denizciyi canlandırdığı 'Sultanhisar' (1982)
        REKLAM

        EFSANEVİ ARZU FİLMİ KURDURDU

        1949'da Münir Özkul, çocukluk arkadaşı Sırrı Gültekin'in yönetmen yardımcısı olduğu 'Vatan ve Namık Kemal' adlı filmin setine gitti.

        Filmin yönetmenleri; Cahide Sonku, Münir Hayri Egeli ve Talat Artemel.

        O gün figüranlardan biri sete gelmeyince Sırrı Gültekin'in bir üniforma giydirip kameranın karşısına geçirdiği Münir Özkul'un sinema kariyeri 'Soldan sekizinci asker' rolüyle başladı. Hem arkadaşının ricasını kırmamak hem de hoş bir anı olacağı düşüncesiyle başladığı sinema kariyerinde izleyicilerin nazarında özel bir yere sahip olacağından henüz haberi yoktu.

        REKLAM

        Münir Özkul'un o özel yere sahip olmasında şüphesiz Ertem Eğilmez'in büyük payı bulunuyor. O Eğilmez ki Münir Özkul'un o günkü dost tavsiyesiyle çıktığı yolda Türk sinemasının efsane filmlerine imza attı.

        Ertem Eğilmez, önce tıp sonra da iktisat okudu. Öğrencilik hayatının sonrasında giriştiği 18 farklı işte başarılı olamayarak sermayeyi kediye yükledi.

        Battığı işlerden biri Tef Dergisi'nin yayımcılığıydı.

        Her ne kadar iflas etmiş olsa da bu dergi, Ertem Eğilmez'in kaderini değiştirirken Türk sinemasının temel direklerinden biri oldu. Çünkü Eğilmez, Münir Özkul ile Tef Dergisi'nin yayımcılığını yaptığı sırada tanıştı.

        Münir Özkul ile kızı Güner Özkul
        Münir Özkul ile kızı Güner Özkul

        Ertem Eğilmez ile Münir Özkul, bir gün yolda yürürken karşılarına bir film seti çıkar. Eğilmez, der ki; "Ne güzel bir iş bu. Adam, rayın üzerinde gelip gidiyor. Böyle keyifli işi ben de yapacağım."

        Ertem Eğilmez, cidden de dediğini yaparak kısa bir süre sonra Efe Film'i kurdu. Münir Özkul'a da "Senin tanıdıkların vardır. Birkaç oyuncu bul da film çekelim" dedi. Eğilmez, Özkul'un aracılığıyla kadrosu kurulan filmlerle sinema kariyerine başladı.

        Ertem Eğilmez, yönetmeni ve yapımcısı olduğu 1966 yapımı 'Bir Millet Uyanıyor', tarihsel filmler dalında Antalya Film Festivali'nde Altın Portakal kazansa da Efe Film'in kâr edememesi üzerine şirketi kapattı.

        Münir Özkul, bunun üzerine Ertem Eğilmez'e şunları söyledi; "Bak Ertem, bu iş böyle yürümez. Daha önce 18 tane meslekte batıp kaçtın. Bir iş bata bata öğrenilir. Bu kez kaçma, gel yeni bir şirket kur. Eminim başarılı olacaksın."

        Ertem Eğilmez, öngörülerine, deneyimine ve nüfuzuna oldukça güvendiği Münir Özkul'un tavsiyesine kulak vererek Arzu Film'i kurdu.

        O Arzu Film ki filmleri 5 kuşak tarafından defalarca izlenen, buna rağmen bıkılmayan, Türk sinemasının lokomotif şirketlerinden biri oldu.

        REKLAM

        DENİZALTINDA GÖREV YAPTI

        Hulusi Kentmen, denizci olma hayalini gerçekleştirmiş, orduda astsubay olarak görev almaya başlamıştı.

        İşini seviyordu, mutluydu...

        İstanbul Dikimevi'ne tayin olmasıyla birlikte içinden başka bir Hulusi Kentmen çıkardı.

        Denizaltı görevinden sonra İstanbul'daki Deniz Dikimevi'ne tayin oldu. Uzun yaz günlerindeki boş vakitlerinde Kadıköy'de arkadaşlarıyla Halkevi'ne gidip gelmeye başlayan Kentmen, tiyatro provalarını izlerken bir oyun için bir oyuncu boşluğu olduğunda gelen talebi geri çevirmedi, daha doğrusu çeviremedi. Doğal yeteneği; onu avuçlarının içine almış, hiç bilmediği, hayalini bile kurmadığı başka bir mecraya sürüklüyordu.

        'Hisse-i Şayia' adlı tiyatro oyunuyla merhaba sahneler...

        Hayat, Hulusi Kentmen'e sevdiği iki mesleği aynı dönemde yapma şansı verdi. Öyle bir şanstı ki... İlk göz ağrısı mesleği, ikincisini icra etmesine vesile oldu. Kentmen, o şansı iyi değerlendirmeyi başardı.

        Hulusi Kentmen, Emekli olduğu 1961'e kadar astsubay olarak hizmette bulunacağı Türk Deniz Kuvvetleri'nde görev yaptı. 
        Hulusi Kentmen, Emekli olduğu 1961'e kadar astsubay olarak hizmette bulunacağı Türk Deniz Kuvvetleri'nde görev yaptı. 

        "Denizaltı görevinden bir müddet sonra kara hizmeti aldım ve İstanbul'a Deniz Dikimevi'ne tayin oldum. İşte bu esnada yaz tatilleri başladı. Saat 2'de kapanıyor daire. Eee uzun yaz günleri. Ne yaparsınız 2'den akşama kadar? Kadıköy'de oturuyoruz. Eski mahalle arkadaşlarım hepsi halk evine gidiyorlar. Çoğu da tiyatro koluna devam ediyor. Ben de vakit geçsin diye onlarla beraber onların provalarına giderdim. Zevkle seyrederdim. Çünkü hakikaten tiyatro seyretmeyi çok seviyordum. Nihayet, bir gün bir eser koyacaklar sahneye bir vodvil. İbn-ür Refik Ahmet Nuri Bey'in 'Hisse-i Şayia'. 3 perdelik bir vodvil. Bir elemanları noksan. 'Ne yapsak ne etsek?' diye falan düşünürlerken. Rejisörümüz de rahmetli Reşit Baran. Demiş ki Hulusi Bey geliyor, burada seyrediyor zevkle. Acaba oynar mı teklif etsek? Bana teklif ettiler. Dedim ki ben askerim, olur mu canım... O da bir devlet işi. Halk evi de bir resmi daire. Ben oynamak için can atıyorum ama bir tereddüt var işte. Nihayet ne olursa olsun dedik. Eseri çalıştık. Çıktı. Çok tutuldu. Muvaffak oldu."

        REKLAM

        GEÇİNEBİLMEK İÇİN BABA YADİGÂRI TABLOYU SATTI

        Münir Özkul, özel oyuncu olarak seçkin bir konum elde etmesinde doğallığının zemininde yeşeren yeteneğini 5 adamdan edindiği öğretilerle harmanlamasının payı büyüktü.

        O 5 adam;

        * Muhsin Ertuğrul

        * Ferdi Tayfur (Yönetmen ve seslendirmen)

        * Haldun Dormen

        * Sadık Şendil

        * Şakir Eczacıbaşı

        Münir Özkul ile Adile Naşit, 'Karı - Koca' karakterleriyle özdeşleşti.
        Münir Özkul ile Adile Naşit, 'Karı - Koca' karakterleriyle özdeşleşti.

        Başarısını şu sözlerle dile getirmişti; "Sinemada da tiyatroda da yalnız duygularımla oynadım. Yaşadım da... Seyirciye olan yakınlığım oradan. Beni hep kendileri gibi gördüler. Seyirci zaten bunu istiyor; kendi gibi birini görmek, yaşamını onunla paylaşmak. Yaşamda da oyunculukta da yalnız duygularımın peşinden gittim. İnsan hep başka bir insanı oynuyor yaşamda da. Tiyatro ve sinema yaşamdaki oyunların daha arıtılmış şekli, günlük klişelerde arınmış şekli. İşte ben hep yaşamla sanatımı birleştirmeye çalıştım. Bildiğim tek oyunculuk yönü, yaşadığım gibi oynamak oldu."

        Ayşecik'le Ömercik (1969 / Münir Özkul - Zeynep Değirmencioğlu - Ali Şen.
        Ayşecik'le Ömercik (1969 / Münir Özkul - Zeynep Değirmencioğlu - Ali Şen.
        REKLAM

        'SÜRTÜK İLE ADIM ATTI

        O günden sonra ordudaki görevinden fırsat bulduğu her anı tiyatro sahnesinde değerlendirmeye başladı. O tiyatrolardan biri de Avni Dilligil'in kurduğu Ses Tiyatrosu'ydu.

        1942'de 'Sürtük' ile sinemaya da adım atan Hulusi Kentmen, oyunculuk yeteneğini beyazperdeye de yansıttı yansıtmasına ama askerlik görevi nedeniyle emekli olduğu 1961'e kadar olan 19 yıllık dönemde 41 filmde rol alabildi.

        Aslına bakacak olursak 19 yılda 41 filmde rol almak muazzam bir kariyeri işaret eder. Hulusi Kentmen, o kariyeri oyunculuğu ek iş yaparak elde etti. Emekli olduktan sonra 1988'e kadar 237 filmde daha kamera karşısına geçmesi Kentmen'in ne ölçüde tercih edilen bir oyuncu olduğunu gösteriyor.

        'Bitirim Kardeşler' (1973 / Kartal Tibet - Hulusi Kentmen - Mürüvvet Sim - Kadir İnanır)
        'Bitirim Kardeşler' (1973 / Kartal Tibet - Hulusi Kentmen - Mürüvvet Sim - Kadir İnanır)
        REKLAM

        İşte izlediğimiz her filmde Hulusi Kentmen'in de rol aldığını sanmamızın nedeni rol aldığı film sayısı. Bu kadar çok filmde rol alması, doğal olarak izlediğimiz her filmde Kentmen'in de olduğu algısı oluşturuyor.

        Hulusi Kentmen, tarihi filmlerde de rol aldı, aksiyon türündeki filmlerde de... Komedi filmlerinde canlandırdığı karakterleri öylesine yorumladı ki her yaştan izleyicinin hayranlığını kazandı. O yorumlama gücüyle de izleyicilerin ailesinden biri olarak hayal ettiği biri haline geldi.

        1961'den sonra sinema filmlerine yoğunlaşsa da Hulusi Kentmen, tiyatroyu es geçmedi. Kurduğu Hulusi Kentmen Tiyatro Topluluğu ile Anadolu'da turnelere çıkan Kentmen, kimi zaman oyunlar sahneledi kimi zaman sahneye tek başına çıkıp fıkra anlattı. Günümüzde stand up adı verilen gösterilerin temelini atanlardan biri de Hulusi Kentmen'di.

        REKLAM

        GEÇİM SIKINTISI YAŞADI

        Başarılıydı, Arzu Film'in yapımlarıyla şöhretini memleket çapında genişletti. 'Hababam Sınıfı' serilerinin 'Mahmut Hoca' karakteriyle efsanevi bir oyuncu haline geldi.

        'Hababam Sınıfı'
        'Hababam Sınıfı'

        Münir Özkul da günü kurtarabilecek kadar para kazananlardan.

        Hattababasından kalan tek mal varlığı olan tabloyu satıp onun faizi ve emekli maaşıyla kıt kanaat geçiniyordu.

        Üstelik tabloyu satmak zorunda kaldığında kariyerinin altın yılını bile geçmişti.

        Öyle ki Münir Özkul, evini ancak 70 yaşında alabildi.

        1 Nisan 1996'da Atatürk Kültür Merkezi'nde jübile kıvamında bir gece düzenlendi. Cihangir'deki evini o organizasyonda elde edilen gelirle alabildi.

        2018'de evi Ferhan Şensoy'un aldığına dair çıkan söylentileri kızı Güner Özkul, şöyle yalanlamıştı; "Babam o evi 70 yaşındayken AKM'de düzenlenen jübile gecesinden elde edilen gelirle aldı. O dönem Kemal Sunal ve Müjdat Gezen babama 'Sen bu parayı harcarsın. Biz bunu bankaya yatırıp üzerine bloke koyduracağız. Ev bulduğunda paranı alırsın' demiş. O ev öyle alındı. Babam Ferhan Şensoy'un yanında çalışıyordu. Ferhan Ağabey, borçlarına yardım etmiştir mutlaka. Çünkü yufka yürekli bir adam ama ev aldığı iddiası asılsız. Babamın tedavi gördüğü hastaneler ücret almadı. Eski eşiyle ailesi yardım etti, ben ve eşim de elimizden geleni yaptık."

        REKLAM

        Elbette içkiye olan düşkünlüğü ve parayı hiç önemsememesinin birikim yapamamasında önemli bir pay sahibi olduğunu düşünebiliriz ama ailelerimizin üyelerinden biri haline getirdiğimiz, Türk sinemasının temel direklerinden birinin geçim sıkıntısı yaşaması yine de tuhaf ve üzücüydü.

        STAND-UP GÖSTERİLERİ DE YAPTI

        Yeteneği oyunculukla sınırlı değildi. Fotoğrafçılık konusunda epeyce çalışma yapan Hulusi Kentmen, aynı zamanda müziğe de yatkındı. Keman çalan Kentmen, torunu Ali Kentmen ile birlikte TRT'de yayınlanan bir resital de verdi. 1980'de İzmir Fuarı'nda Hülya Koçyiğit'in kadrosunda yer alan Kentmen, sahnede bir yandan keman çaldı diğer yandan fıkralar anlattı.

        Hulusi Kentmen'in maddi durumu şöyleydi;

        Neredeyse bütün Yeşilçam oyuncuları gibi çalıştığı kadar para kazanamadı.

        277 filmle karşı aşırı zengin olması gerekirdi ama değildi.

        Maddi sıkıntıda da değildi.

        Doğru yatrımlarla hayatını maddi zorluk yaşamadan sürdü.

        Hülya Koçyiğit - Hulusi Kentmen
        Hülya Koçyiğit - Hulusi Kentmen
        REKLAM

        O HASTANEYE 13 KEZ GİRİP ÇIKTI

        13 kez Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girip çıktı. Hani, halk arasında 'Deliler hastanesi' denilen hastane...

        İçkiyle harmanlanan duygusallığın patlama yaptığı zamanlarda dinginleşmek için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin kapısına dayanıp "Ben geldim" diyordu.

        Birkaç ay kalıp tekrar işinin başına dönüyordu.

        Işıltılı bir kariyere, büyük bir sevgiye ve saygıya mazhar olsa da röportajlarında söylediklerinden anladığımız kadarıyla yalnızlık çekiyordu. Ayrıca içinden bir türlü söküp atamadığı özlemleri, dertleri, ukdeleri vardı.

        Bir röportajında oyuncu olmasını istemeyen annesiyle babasına "Üzülmeyin, bakın ne kadar başarılı oldum" diyememiş olmaktan dolayı duyduğu üzüntüden söz etmişti. Belli ki annesiyle babasının yaşadığı üzüntü, yıllarca içini kemirmiş, duygusallığının da etkisiyle ruhsal bir yıkıma neden olmuştu.

        REKLAM

        Durumu, bir seferinde şöyle izah etmişti; "Benim gibi toplumla güç anlaşan insanlara ilgi duyarım. Bunun en sivri ve en tipik örneklerine meyhanelerde, akıl hastanelerinde ve sanat çevrelerinde rastlanır. Onun için akıl ve ruh hastanelerine karşı daima sempati duymuşumdur. Akıl hastaneleri en özgür olduğum, her şeyi objektif görebildiğim tek yerdir. Orada rahata ererim. Kafam art arda gelen birçok problemi çözebilecek yapıda değildir. Orada bütün problemleri bir sıraya koyar ve çözümlerim. Hatta bir süre ziyaretçi bile kabul etmem."

        Haldun Taner, 1976'da yazdığı bir yazısında Münir Özkul'un bu durumunu şöyle yorumlamıştı; "Münir, geçirdiği rahatsızlıklar döneminde kendi şahsına dair birçok yeni şey öğrendi. Başkaları için maraz sayılan şizofreni eğiliminin bir aktör için verimli bir yanı olduğunu gördü. Münir;aşırı duygusal, her aktör gibi zaman zaman umutsuzluk dönemlerine, depresyona girer."

        İyi bir filmin nasıl olacağını şöyle özetlemişti; "İyi film için öncelikle iyi bir senaryo, iyi bir konu gerekir. Ondan sonra yönetmen gelir. Bu iki sağlam şey bir araya gelince ortaya çok iyi bir film çıkabilir. Aktör biraz zayıf olsa da senaryo ve yönetmen kuvvetli olunca o ayıp kapanır."

        REKLAM

        CELAL ATİK SANDILAR

        Yıl 1955... Şampiyon güreşçi Celal Atik'in şampiyon pehlivanlardan Yörük Ali'yi canlandıracağı filmin çekimleri için film ekibi, Boyabat'a takayla gitti. Hulusi Kentmen, Yörük Ali'nin rakibi olan Bulgar bir güreşçiye hayat verecekti.

        Film ekibini davulla zurnayla karşılayan Boyabatlılar, Celal Atik sandıkları Hulusi Kentmen'i omuzlarında taşıdı.

        Celal Atik olmadığını söylese de coşku içindeki Boyabatlılar'a derdini anlatamadı. Hulusi Kentmen o günü şöyle anlatmıştı; "Beni aldılar, havalara kaldırdılar. 'Pehlivanımız, kahramanımız' diyorlar. 'Ben değilim, asıl pehlivan orada' diyorum, kimse dinlemiyor. Celal Atik ise uzaktan seyrediyor ve bu işe çok bozulmuş durumda. Bu olaydan sonra zaten aramız açıldı. Bir daha eski samimiyetimiz hiç olmadı."

        Yıl 1958... 'Yangın Var' çekiliyor. Hulusi Kentmen 'Paşa' rolünde. Kendisi de o zaman bahriye astsubayı. Arnavutköy'deki çekimler arasında Kentmen'in Kasımpaşa'daki komutanı otomobille önünden geçti. Komutanla Hulusi Kentmen göz göze geldi.

        Hulusi Kentmen ile Adile Naşit de sinemanın kanıksanmış 'karı - koca'larıydı.
        Hulusi Kentmen ile Adile Naşit de sinemanın kanıksanmış 'karı - koca'larıydı.

        Hulusi Kentmen; "Eyvah! Yandım ben.. Askerliğimi yakacaklar" diyerek panikleyip kıyafetlerini değiştirmeye başladı. Set görevlileri, "Ne yapıyorsun? Daha sahnen var..." dedi.

        Hulusi Kentmen, "Ne sahnesi kardeşim. Benim hayatım mevzubahis" diyerek fırladı gitti. Şans bu ya, komutan birkaç dakikalığına bir yere uğruyor. Hulusi Bey komutanından 5 dakika önce kışlaya girdi.

        Komutanı yanına gelip şöyle dedi; "Senin ikizin var mı?"

        'Gel Barışalım' (1976 / Hulusi Kentmen - Adile Naşit - Mahmut Cevher - Şevket Altuğ)
        'Gel Barışalım' (1976 / Hulusi Kentmen - Adile Naşit - Mahmut Cevher - Şevket Altuğ)
        REKLAM

        HİÇBİR ŞEY HUZUR VE DOYUM VERMİYORDU

        Herkesi kendisine hayran bırakan Münir Özkul, iş bitiminde başka bir kişiliğe bürünüyor, sanki ruhunu kirleten huzursuzluğu içkiyle yıkayıp temizlemek istiyordu.

        Yıllarca süren bu çabanın beyhude olduğunu anlaması sonucunda kendi ifadesiyle karanlık yıllardan çıkıp aydınlanma dönemine girdi. Huzursuzluğunun nedenini de bir röportajında 'İnançsızlık' olarak açıkladı; "Huzursuzluk, tek kelimeyle inançsızlıkta. Çünkü inanacak hiçbir şeyim yoktu. Ben o zamanlar bugün inandığım şeyleri inkâr etmek istiyordum. Çünkü yine o zamanlar bize şöyle telkinler yapılıyordu; 'Müspet kafalı olun. Görmediğiniz şeylere inanmayın. Herkesin kafası ve bilinci var. Bunun için de anlamadığınız şeye inanmayın.' Sonra ilkokul sıralarında da bu telkinleri destekleyen icraatlar yapıldı. Tam hatırlamıyorum, camiler mi kapatıldı, namaz mı yasaklandı, bir şeyler oldu yani... Ya da o zamanki biz gençlere mi öyle geldi bilemiyorum. Bütün bunların sonunda bizim kafamıza sokulan temel fikir şöyle oldu; 'Dindarlık ve inanç sahibi olmak gericiliktir. İnançsızlık ise ilericiliktir. Bu da ne demektir pek derinlemesine anlamamıştık ama içimizde beliren sonuç, yorum oldu. Bunun tesiriyle hepimiz yavaş yavaş o yönde ve anlayışta yetiştik. İçkiler, bunalımlar ve hayatım kapkaranlık... Hiçbir ışık ve ümit yok... Ne şöhret, ne para ne diğer zevkler hiçbiri beni ilgilendirmiyordu. Ulaştığım hiçbir şey, huzur ve doyum vermiyordu. Psikolojik ve şahsi etkenlerin de rolü olmakla beraber, hep devam eden bir kapkaranlık bunalım devresi... Ve müthiş bir boşluk... Sonradan eski yola dönmek isteyince, rüyalar görürüm, sesler duyarım. Hep böyle masalımsı bir hayat yaşarım. Zaten genelde de duygusal bir insanım. Babamla rüyamda konuşuyorum, filan... Şimdiyse aşırı bir şekilde dine hatta şekle dönmek geliyor içimden.... Çünkü her şeye rağmen bu yaşımda, o kadar kimsenin yapmayacağı dozda her zehirli şeyi kullandığım halde, vücuduma bir şey olamaması, hâlâ sağlam oluşu, Allah'ın bir lütfu gibi geliyor bana. Artık O'nun yolundayım, bir sene bu mesleği, her şeyi bırakmak ve sadece ibadet yapmak istiyorum. Diyecekler ki benim için "Biliyor musunuz, Münir gene oynatmış falan filan..." Anlayacağınız çevremden çekiniyorum. Desinler. Ben on küsur defa tımarhaneye girdim. Bunlar çok söylendi benim için. Korkunç bir raporumun da olduğunu söylemek istiyorum. Gerçi Ramazan'daki mübarek günlerden sonra bir sene inşallah, sadece düşünmek ve ibadet etmek ve çok mecbur olmadıkça çalışmamak istiyorum."

        REKLAM

        Münir Özkul'un kendini iyi hissetmesinin baş etmeni, eşi Umman Hanım'ın da yoğun desteğiyle içkiyi bırakması oldu. Bu konuda şunları söylemişti; "İçkiye ilk defa 13 yaşında özenmeye başladım. Çocukluğumda kendime model olarak hep içki içen tipleri seçtim. Bunda ailemin bana gösterdiği tüm sevgiye rağmen mazbut bir aile çocuğu olmam için yapılan baskıların etkisi de olabilir. Alkol bende baskıları kaldırdığı gibi kendime karşı olan güvensizlik duygusunu da yener. Bir de insanlarla zor anlaşıyorum. İçki bu konuda da bana yardımcı olurdu. Dünyaya yeniden gelsem ne içki ne uyuşturucu madde hiçbirini kullanmam. Biliyorum ki hepsi insan sağlığı için çok zararlı şeyler."

        Jübile gecesinde "Aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz bu hoş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır durur sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perdeee!" diyen Münir Özkul'un gönüllerde açtığı perde hiç kapanmıyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ