İşte Trump'a seçimi kazandıran 10 grafik
ABD yeni başkanını belirlemek için sandığa gitti. İlk sonuçlara göre 270 delege sayısına en yakın isim 267 ile Donald Trump olurken, Kamala Harris 224 delegede kaldı. Seçim sürecinde her iki adayın ön planda tuttuğu ekonomi, seçmenin kararında önemli rol oynadı. İşte 2024 başkanlık seçimlerinde kazandıran ve kaybettiren ekonomik veriler...
ABD, 4 yıl süreyle görev yapacak 47. ABD Başkanı'nı belirlemek için sandığa gitti.
Oy sayım işlemleri sürerken TSİ 11.59 verilerine göre seçilmek için gereken 270 delege sayısına en yakın isim 267 ile Donald Trump olurken, Kamala Harris 224 delegede görünüyor.
Seçim kampanyasında adaylar pek çok konuyu ön plana taşırken öne çıkan gündem maddelerinden birisi de şüphesiz ekonomiydi.
Uzmanlara göre seçim sürecinde birçok seçmen ekonomiyi ön planda tuttu. Hatta pek çok konuda ayrı görüşe sahip iki parti seçmeninin anketlerde aynı fikirde olduğu ender konulardan biri 'ekonomi konusundaki endişeler' oldu. Bu noktada Kamala Harris, görev yaptığı Biden yönetiminin güçlü istihdam siciline vurgu yaparken eski Başkan Donald Trump enflasyona odaklandı. Kamala Harris, içinde bulunduğu Biden yönetiminin COVID-19 sonrası dönemde istihdamı artırdığını ve ücretlerin son yıllarda arttığını öne plana çıkarırken, Trump yönetimi bu dönemde borç ile enflasyonun arttığını vurguladı ve seçim kampanyasını ekonomi ve dış politikada ABD'nin çıkarlarını ön planda tutma odaklı 'America First' sloganı üzerinden yürüttü.
İşte Harris'e resmi olmasa da kaybettiren, Trump'a ise kazandıran ekonomi politikaları ve yeni dönemde beklenenler...
EKONOMİK BÜYÜME
Gerçek gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH), ekonomik performansın temel bir ölçüsü olarak görülüyor. Bu noktada hem Trump hem de Biden-Harris yönetimleri GSYİH'nın güçlendiği dönemlerde görev yaptı.
Trump, 2016'daki ilk başkanlık yarışında, 2008-09 mali krizinin ardından yıllarca süren zayıf performansın ardından GSYİH büyümesini önemli ölçüde artırma becerisi üzerine kampanya yürüttü. Yüzde 4'ün üzerinde sadece iki çeyrek aşırı GSYİH büyümesi sağlamış olsa da, Trump ekonomisi çoğunlukla COVID-19'a kadar sağlıklı bir şekilde yılda yüzde 2 ila 3 arasında büyüdü. Ardından, tüketiciler karantinaya girdiği ve işletmeler kapılarını kapattığı için, Trump'ın görevdeki son yılı olan 2020'nin ikinci çeyreğinde GSYİH tarihi yüzde 28 düştü.
Barron's verilerine göre Biden'ın Ocak 2021'deki göreve başlamasından Haziran 2022'ye kadar olan dönemde reel GSYİH toparlandı ve yılda ortalama yaklaşık yüzde 3 büyüdü. GSYİH geçen yıl ise 2,5 büyüdü. New York Federal Reserve Staff Nowcast şu anda üçüncü çeyrek GSYİH büyümesini yüzde 3,1 olarak tahmin ediyor.
BORSA PERFORMANSI
Yatırımcılar hem Trump hem de Biden-Harris yönetimleri altında iyi performans gösterdi.
Hisse senetleri Trump döneminde yüzde 48,1, Biden/Harris döneminde ise benzer yüzde 49,6 arttı. Yine de piyasa her iki yönetimin ikinci yılında tökezledi. Bunun nedeni artan faiz oranları, Trump'ın durumunda Çin ile ticaret sürtüşmesi ve Biden-Harris döneminde ise enflasyon ve faiz oranlarındaki artış olarak öne çıktı.
Trump'ın görev süresinin üçüncü yılı olan 2019'da düşük faiz oranları, milyarlarca dolarlık teşvik ödemeleri ve COVID-19 aşılarının piyasaya sürülmesinden sonra ekonominin yeniden açılmasının birleşimiyle temettüler dahil yüzde 31,5 getiri sağladı. Biden-Harris yönetiminin üçüncü yılı olan 2023'te S&P 500 , yatırımcıların yapay zeka alanında faaliyet gösteren dev teknoloji şirketlerini benimsemesi ve Fed'in faiz oranlarını düşürme kararı ile yüzde 26,3 getiri sağladı.
ENFLASYON
Trump görevdeyken Amerikalılar nispeten düşük enflasyon yaşarken, tüketici fiyat artışı Haziran 2018'de yıllık bazda yüzde 2,9'a ulaştı ve ardından Covid yasakları yürürlüğe girdiğinde Mayıs 2020'de yıllık bazda yüzde 0,2'lik bir seviyeye düştü.
Yıllık enflasyon, Biden döneminde 2022'de yüzde 9'luk kırk yıllık zirveye ulaştıktan sonra yüzde 3'ün biraz üzerine düştü. Biden bunu COVID-19'un kalıcı etkisine ve en azından kısmen enflasyon salgınının küresel doğasıyla desteklenen Rusya-Ukrayna savaşına bağladı.
ÜCRETLER
Amerikalıların harcama yeteneği genellikle ekonomiye bakış açılarını etkilediğinden uzmanlara göre birçok Amerikalının Trump döneminde daha iyi performans gösterdiğini düşünmesi şaşırtıcı değil. Zira bu dönemde ücret artışları düşüktü ancak enflasyon da öyleydi. Enflasyona göre ayarlanmış ortalama saatlik kazançlar, Trump döneminde yüzde 6,4 arttı.
Sıkı işgücü piyasası son yıllarda çoğu Amerikalıya ve özellikle düşük gelirli hanelere önemli ücret artışları sağlasa da, Biden-Harris dönemindeki yüksek enflasyon satın alma gücünü kısıtladı. Çalışanlar Ocak 2021'den Eylül 2024'e kadar sadece yüzde 1,4'lük gerçek ücret artışları gördü.
Bu da seçmenler için önemli bir etken olarak görülüyor.
İSTİHDAM VE İŞSİZLİK
Hem Biden hem de Trump güçlü işgücü piyasalarına katkı sağladı. Biden göreve geldiğinden beri, genel istihdam yüzde 12, ortalama ücret yüzde 19 arttı.
Trump'ın işgücü piyasası konusundaki en etkileyici başarıları ise işsizliğin 2019 sonu ve 2020 başında yüzde 4,7'den yüzde 3,5'e kadar düşmesiydi ki bu, 1969'dan bu yana en düşük seviyesine eşitti. Ancak COVID-19 ABD ekonomisini rehin aldığında işsizlik yüzde 14'ün üzerine çıktı.
Biden ve Harris Ocak 2021'de göreve geldiklerinde işsizlik oranı hala yüksekti ve yüzde 6,4 seviyesindeydi.
Geçtiğimiz yıl, hem COVID-19 olumlu etkilerinin azalması hem de daha yüksek faiz oranlarının bir sonucu olarak, çalışma koşulları normalleşmeye başladı. İşsizlik oranı Temmuz ayında yüzde 4,3'e çıktı, Eylül ayına kadar ise yüzde 4,1'e geriledi.
FAİZ ORANLARI
Trump ve Biden-Harris yönetimleri sırasında faiz oranlarının gidişatında birkaç paralellik olsa da hareketlerin büyüklüğünde benzerlik yoktu.
Fed, Trump'ın başkanlığının ilk yarısında, çeyrek puanlık artışlarla, Aralık 2018'de yüzde 2,25 ila yüzde 2,5'lik maksimum hedef aralığına yükseltti. Trump, daha yüksek oranları tekrar tekrar eleştirdi. Fed, Temmuz 2019'da oranları düşürmeye başladı ve COVID-19 salgını başladığında Mart 2020'de acil bir toplantı sırasında bunları yüzde 0- yüzde 0,25'lik bir aralığa düşürdü.
Biden-Harris dönemi, Fed'in artan enflasyonu kontrol altına almaya çalışmasıyla faiz artışlarıyla konuşuldu. FED, yakın zamanda bir faiz indirimi uygulayarak federal fon oranını düşürerek yüzde 4,75-5,00 aralığına indirmeden önce, faiz oranlarını bir yıldan fazla bir süre bu seviyede tuttu.
KONUT FİYATLARI
Trump Ocak 2017'de göreve geldiğinde ABD'deki ortalama konut fiyatı 300 bin doların altındaydı. Bugün ise analizlere göre yoğun talebin ve kısıtlı arzın bir yansıması olaran 493.948 dolar civarında görünüyor. Bu fiyatlar enflasyona göre ayarlanmamış olsa da, konut satın alınabilirliği ülke çapındaki potansiyel alıcılar ve topluluklar için bir sorun haline geldi ve hem Trump hem de Harris sektörün tıkanıklığını hafifletmek için planlar duyurmaya başladı.
Pandemi, ev alma çılgınlığını körükledi ve ev satışları 2021'de 15 yıllık zirveye ulaştı. Emlak değerleri Trump yıllarında tırmanırken, son 30 yıldaki en büyük artışlardan bazıları Biden yönetiminin ilk iki yılında gerçekleşti.
Düşük ipotek oranlarını yakalayan alıcılar refaha kavuştu, ancak artan faiz oranları 2022 ve 2023'te ipotek sahiplerinin hanehalkı hareketliliğini yüzde 16 oranında azalttı.
KAMU BORCU
Peter G. Peterson Vakfı'nın son tahminlerine göre, kamu borcu bugün 35,7 trilyon dolar seviyesinde ve bu da kişi başına 101.958 dolara denk geliyor .
Ekonominin diğer birçok bölümünün aksine, başkanlar ulusal borç düzeyi üzerinde daha doğrudan bir etkiye sahip olma eğiliminde. Yaşlanan baby boomer kuşağının ihtiyaçları sosyal programlar ve sağlık hizmetleri maliyetleri üzerinde baskı yaratıyor ancak hem Trump hem de Biden-Harris yönetimleri tarafından önerilen bütçelerin bazıları dengeli olmaktan uzak olarak görüldü.
Federal Bütçe Komitesi'nin hesaplamalarına göre Trump, 10 yıl boyunca ulusal borca tahmini 8,4 trilyon dolar ekledi ve bunun yaklaşık 3,8 trilyon doları, ABD ekonomisini desteklemek için teşvik yasalarını içeren 2020'de eklendi.
Biden büyük ölçüde başkanlığının başında çıkarılan pandemi dönemi teşvik yasası olan Amerikan Kurtarma Planı Yasası aracılığıyla yalnızca 4,2 trilyon dolar ekledi.
TÜKETİCİ GÜVENİ
Güçlü bir iş piyasası ve ekonomiye rağmen, tüketiciler ekonomik koşullardan özellikle son 4 yıldır da memnun değiller. Pandemi Amerikalıların iyimserliğini sarstı ve yükselen enflasyon hissiyatı daha da zayıflattı.
Tüketicilerin ekonomik koşulların iyileştiğine mi yoksa kötüleştiğine mi inandıklarını izleyen Gallup'un ekonomik güven endeksi, Trump yıllarında oldukça başarılıydı. Ancak analistlere göre Biden-Harris yönetimi pandemiden etkilenen bir ülkeyi devraldı ve enflasyon kısa sürede halkın sıkıntılarına eklendi.
Birçok ekonomik gösterge iyileşse dahi, ekonominin gidişatına olan güven sürekli olarak düşük kaldı. Eylül ayı itibarıyla Gallup endeksi hala durgunluk dönemlerinde görülen düşük güven seviyelerindeydi.
* Haberin görselleri Associated Press, grafikler ise Barron's'tan servis edilmiştir.