29 Eylül Dünya Kalp Günü... Kalp hastalıklarından korunmanın yolları!
Kalp hastalıkları, ölüm nedenleri arasında ilk sırada... Peki, kalp hastalıklarından korunmak mümkün mü? Kalp ve damar hastalıklarından korunmanın yolları... Kalp krizi sonrası dikkat edilmesi gerekenler... Kalp ameliyatı geçirmiş hastalara öneriler HABERTURK.COM'da...
Kalp ve damar hastalıkları günümüzde ölüm nedenlerinin ilk sırasında yer alıyor. Kalp ve damar hastalıkları yaklaşık tüm ölümlerin yüzde 30’unu kapsıyor. Türkiyedeki ölümler içindeki oran ise yüzde 40 seviyelerinde...
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın Yıldırım, kalp ve damar hastalıklarının yaygınlaşması üzerine Dünya Sağlık Örgütü'nün 29 Eylül'ü Dünya Kalp Günü olarak ilan ettiğini ifade ederek, kalp hastalıklarından korunmak için yapılması gerekenleri anlattı. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Türkoğlu'da kalp ameliyatı geçirmiş kişilere önerilerde bulunurken, Kardiyoloji UzmanıYrd. Doç. Dr. Onur Omaygenç ise kalp krizi sonrası dikkat edilmesi gereken noktalara değindi.
KALP VE DAMAR HASTALIKLARI RİSKİNİZİ BÖYLE AZALTIN!
Prof. Dr. Yıldırım, "İnsanların hasta olmadan önce gerekli tedbirlerin alınması olarak tanımlanabilecek koruyucu hekimlik; tedavi maliyetlerin azaltılması, toplum sağlığının iyileştirilmesi, kaliteli ve uzun bir yaşam süresi için en temel unsurdur. Ülkemiz nüfusunun dört katı olan Amerika Birleşik Devletleri’nde, kalp ve damar hastalıkları tedavi maliyetinin, 2035 yılında 1 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Bu kadar yüksek maliyetler doğal olarak ülkeleri azaltılabilecek risk faktörlerini azaltmaya zorlamaktadır" açıklamasında bulundu.
Kalp ve damar hastalıkları için azaltılabilecek risk faktörlerini sıralayan Prof. Dr. Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
* Yüksek tansiyon,
* Şeker hastalığı,
* Kolesterol yüksekliği,
* Stres ve düşük sosyo ekonomik düzeydir.
Her gün bir kaç adım fazla atmaya gayret etme, şekerli ve kolesterol içeriği fazla olan gıdaları mümkün olduğunda diyetimizden çıkarma, tansiyonumuz ve kolesterol düzeyinin takibi ile risklerimizin önemli oranda azalacağını hasta olmayan insanlara önemle vurgulamak bu günün en önemli mesajı olmalıdır."
KALP KRİZİ SONRASI NELERE DİKKAT ETMELİ?
Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Onur Omaygenç, kalp krizinin sıklıkla daha önce herhangi bir hastalığı olmayan, aktif bir çalışma ve sosyal yaşantısı olan bireylerin başına gelmesi ve özellikle ağır ya da geç kalınmış vakalarda yaşam kalitesini azaltacak hatta iş göremezlik yaratabilecek ciddiyette hasar bırakabilmesi itibariyle, gerek fiziksel gerekse psikolojik yönüyle başa çıkması zor bir hastalık olduğunu vurguladı.
Yrd. Doç. Dr. Onur Omaygenç, "Yine bu durumu yaşayanlarda sigara gibi kötü alışkanlıkların daha çok olması, düzensiz beslenme, stresli ve dikkatsiz yaşam tarzı ile hareketsizlik gibi durumların daha sık görülmesi; olayı ucuz atlattığı düşünülebilecek bireylerde bile kriz sonrası yaşamda köklü bir değişikliğe gitmeyi zorunlu kılar. İşte bu noktada hasta, hasta yakını, hekim, hemşire ve gerekliyse fizyoterapistin doğru ve sürekli iletişim halinde bulunması hem planlanan değişikliklerin takibinin yapılması, hem de bireyi yavaş yavaş yeni haliyle tekrar topluma kazandırma anlamında ciddi önem arz etmektedir" dedi.
"HER ŞEYDEN ÖNCE SİGARA KESİNLİKLE BIRAKILMALI"
"Her şeyden önce sigaranın kesinlikle bırakılması elzemdir. Sigara içmeye devam eden bireylerde yeni kalp krizi geçirme riskinin üçte bir oranında arttığı biliniyor" diyen Yrd. Doç. Dr. Onur Omaygenç, şöyle konuştu: "Bunun için kişinin iradesi yetersiz kalıyorsa ilaç veya ilaç dışı yöntemlerin hastaya uygun olanının bir an önce uygulamaya koyulması gerekmektedir. Günümüzde piyasada sadece depresyona meyilli kişilerde kullanımına dikkat edilmesi yönünde uyarılar bulunan etkili ilaç tedavileri, sakızlar bantlar ve elektronik sigara gibi nikotin yerine koyma tedavileri, yine hipnoz, moraterapi gibi daha günümüzde popülerliği artan tedavilerin de değerlendirilmesi mümkündür. Unutulmamalı ki hiçbir tedavi, sigaranın kendisinden daha zararlı değildir. Bunun için yine, kamu ve özel hastanelerin sigara bırakma ünitelerinden ve Sağlık Bakanlığı’nın 171 no’lu sigara bırakma hattından da destek alınabilir."
"MARGARİN TÜKETİMİNİ AZALTIN!"
Bir diğer mevzunun ise doğru diyet alışkanlığı olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Omaygenç, "Bu konuda ne kadar kısıtlamaya gidileceği kişinin mevcut hali ve laboratuvar değerleri doğrultusunda değişiklik arz edebilse de genel hatları çizmek mümkündür. Her şeyden önce beden kitle endeksi 25 kg/m2’nin üzerinde olan bireylerin bir an önce gerek kalori azaltımı gerekse hareketlilik artışıyla kendileri için ideal kiloya dönme adına çalışmaya başlamaları gerekir. Diyet adına ilk yapılacaklar doymuş yağlardan alınan enerjinin yüzde 10’un altına çekilmesi ve bunu olabildiğinde doymamış yağ asitlerinden zengin; trans yağ asitlerinden fakir beslenmeye geçilmesi yani margarin başta olmak üzere hayvansal yağların kullanımı azaltılırken zeytinyağı başta olmak üzere bitkisel yağların kullanımını artırmak öneriliyor. Yine posadan zengin gıdaların diyette ağırlığının artırılması ve en az 200 gram meyve ve sebze tüketilmesi de öneriler arasında.
TUZ YEMELİ MİYİZ YOKSA YEMEMELİ Mİ?
Tuz kısıtlaması önerilse de; sanılanın aksine ciddi kalp yetersizliği oluşmuş ya da hipertansiyonu olan hastalar dışında tuzsuz beslenme zorunlu değil. Yine tuzsuz kuruyemişlerin ve balığın tüketimi desteklenirken tatlandırılmış içeceklerden uzak durulması tavsiye ediliyor.
Ülkemizde yaygın olarak ulaşılamamakla birlikte kalp rehabiltasyon merkezlerinin normal hayata dönüşü kolaylaştırdığı ve yaşam kalitesini artırdığı yadsınamaz bir gerçek. Kişinin kriz öncesi efor becerisi, yaşı ve kalp fonksiyonları göz önünde bulundurularak egzersizlerini şekillendirmek de mümkün. Yavaş tempolu, yürüyüş, sonrasında hızlı tempolu yürüyüş ve yavaş koşu şeklinde kademeli olarak artırılabilecek haftada en az dört gün 30-45 dk sürecek egzersizler herkese öneriliyor. Bunun yanında yüzme, bisiklet gibi sportif faaliyetler de destekleniyor.
Yine yolculuk için taburculuk sonrası en az 3 gün beklenmesi, fiziksel hareketliliğin olabildiğince çabuk başlatılıp işe tam anlamıyla dönüş mümkünse bunu 2 hafta içinde yapmanın uygun olduğunu söylemek lazım. İyileşmek için çok fazla evde beklemenin de gerekli olmadığı hatta zararlı olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiş.
KALP KRİZİ SONRASI CİNSEL YAŞAM
Cinsel yaşam da kişi kendisini fiziksel ve psikolojik olarak hazır hissettiğinde hekiminin aksi yönde bir önerisi yoksa erken dönemde başlatılabiliyor. Bu konuda vücudun yeni duruma adaptasyonu ve kullanılan ilaçlar gibi faktörler ve kesinlikle zihinsel hazırlıksızlık süreci geciktirebilir. Bu durumda da sabırlı olup yardım almak ve açık yüreklilikle sorunları paylaşmak önemlidir.
Bunun dışında kan basıncı kontrolü, ilaçların özellikle kan sulandırıcıların düzenli kullanımı ve hekim ziyaret zamanlarına riayet edilmesi diğer önemli noktalar. Hekim bilgisi dışında hiçbir ilaca ara vermemek ve fiziksel değişikliklerden hekimi haberdar etmek gerekir. Genellikle rutin ziyaret süreleri iki hafta, bir ay, üç ay ve altı ay olarak devam edip altı ayda düzenli ve sürekli kontrol öneriliyor" dedi.
KALP AMELİYATI GEÇİREN HASTALAR DİKKAT!
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Türkoğlu, koroner by-pass ameliyatı geçiren hastaların, hastalıklarının tekrar etmemesi için alkol, sigara, kolestrol, yüksek tansiyon ve stresten uzak durmaları gerektiğini söyledi.
Bunlara dikkat edilmediği takdirde damarların tıkanmasının kaçınılmaz olacağını kaydeden Prof. Dr. Halil Türkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şikayetleri olmasa da her yıl düzenli kontrollerini yaptırmalılar ve efor testine girmeliler. Ameliyat sonrası yapılan en büyük hatalardan biri eski alışkanlıklara (yaşam tarzını iyileştirmeme, kötü beslenme ve sigara içmek) geri dönmektir.
Kalp kapağı ameliyatı geçiren hastalar ise mekanik kapak takılmışsa beslenmelerine diyetisyen kontrolünde devam etmeli. Kan sulandırıcı ilaçların doz ayarlanmasının doktor kontrolünde periyodik olarak düzenli bir şekilde yapılması gerekir. Kapak fonksiyonları açısından da ekokardiyografik takipler çok önemlidir. Biyolojik kapak takılmış hastalar da yağlı ve kalsiyumdan zengin gıdalar tüketmemeli.
Kalp ameliyatlarından sonra hastaların yaşam tarzlarında değişiklik yapmadığını görüyoruz. Bu nedenle bu konuya gereken hassasiyet gösterilmeli."