Korku sinemasının 10 unutulmaz karakteri
"Testere" serisinin yeni filmi "Jigsaw" münasebetiyle korku filmlerinin önde elen karakterlerini hatırladık. Vampir Kont Dracula'dan katil bebek Chucky'ye kadar uzanan listemizde edebiyat kökenli isimler kadar popüler kültür efsanesine dönüşen film karakterleri de var...
HT Pazar'dan Mehmet Açar'ın haberi
EN MASUM
Dr. Frankenstein’ın Canavarı Kendisine laboratuvarda hayat veren Dr. Victor Frankenstein’ın ismiyle anılır. İlk kez Mary Shelley’nin 1818 tarihli “Frankenstein” adlı romanında karşımıza çıkmıştır. Korkutucu görünümüne rağmen hassas ve duygusaldır. İmajının oluşmasında en çok katkısı olan isim hiç kuşkusuz “Frankenstein” (1931) filminde onu canlandıran Boris Karloff’tur. Bazıları onu işçi sınıfının temsilcisi olarak görürler. Günümüzde ise yapay zekâların birer modern Frankenstein olduğu konuşuluyor...
EN KARİZMATİK
Kont Dracula Bram Stoker’ın 1897 tarihli romanı “Dracula”da tanıştık onunla ama asıl şöhretine filmler sayesinde ulaştı. Şimdilerde sinema tarihinin en sık karşımıza çıkan, en ilham verici karakterlerinden biri. Dracula’yı Dracula yapan en önemli özelliği, kana susamış bir cani olmasına rağmen aristokrat karizmasını hiç kaybetmemesi... Baştan çıkarıcı bir erkek olduğunu da unutmayalım.
EN İLKEL
Leatherface O şehirli Amerikalıların bilinç dışındaki taşra korkusunun bir yansıması... Yamyamlık ve öldürme içgüdüleriyle yaşayan bir canavar... İnsan derisinden maskeler giyen gerçek bir katilden esinlenen ve “Leatherface” olarak bilinen bu isimsiz karakter, insan kasaplığı geleneğini sürdüren Texas’lı ailenin bir çocuğu... Sinema tarihine girişi, 1974’de Kim Henkel ve Tobe Hooper’ın yazdığı “Texas Katliamı”yla (The Texas Chainsaw Massacre) oldu. Elektrikli testeresi ve maskesiyle hafızalarda derin izler bıraktı.
EN SAKİN
Michael Myers Ablasını mutfak bıçağıyla öldürdüğünde küçük bir çocuktu. 15 yıl sonra doğduğu yere dönmesinin tek nedeni cinayetlerine kaldığı yerden devam etmek, daha çok genç kız öldürmekti... Yüzüne taktığı maskesi, sessizliği, “dokuz canlı” olması ve robot gibi yürümesiyle hafızalara kazındı. Yegâne amacı öldürmek olan Michael Myers’ı ilk olarak John Carpenter’ın yazıp yönettiği “Halloween”da (1978) tanıdık.
EN KİNDAR
Jason Voorhees 1980’de gösterime giren “13. Gün”de (Friday 13th) tanıdık onu. Bu kadar ünlü olabileceği beklenmiyordu. Öyle ki karakterin dış görünüşü ve kişiliği, tam olarak serinin üçüncü filminde yerine oturdu. Taktığı maske nedeniyle farklı oyuncular tarafından canlandırılan ve gençleri öldürmeye, intikam almaya doymayan Jason, sadece sinemada değil, çizgi romanlarda ve video oyunlarında da cinayetlerini sürdürdü.
EN ÜRPERTİCİ
Freddy Krueger Bir grup öfkeli ebeveynin yakarak öldürdüğü Freddy Krueger, çocukların rüyalarına girerek varlığını sürdürür. Kâbusunda öldürdüğü çocuk, yataktan sağ kalkamaz. Freddy, yanmış suratı, kırmızı yeşil kazağı ve jiletli eldiveniyle gelmiş geçmiş en korkutucu karakterlerden biridir. İlk olarak Wes Craven’in yazıp yönettiği 1984 tarihli “Elm Sokağında Kâbus” (A Nightmare on Elm Street) filminde aktör Robert Englund’un yorumuyla karşımıza çıkmıştı.
EN ZEKİ
Dr. Hannibal Lecter Thomas Harris’in romanlarında tanıdığımız Doktor Lecter, suçluların zihninin okumasını bilen bir psikiyatr, aynı zamanda bir yamyam ve seri katil... Uygarlığın ilkellikle buluştuğu bu sapkın kişilik, elbette sinemanın dikkatinden kaçmadı. Onu ilk olarak 1986’da “Manhunter”da Brian Cox’un yorumuyla seyrettik. Beş yıl sonra Anthony Hopkins “Kuzuların Sessizliği”nde aynı karakterle Oscar’a uzandı. Lecter, son 20 yılın sinemasını en çok etkileyen karakterlerden biri...
EN ŞİRİN
Chucky Zevk olsun diye insan öldüren bir katil, zararsız, şirin bir oyuncak bebeğin içine girerse neler olur? 1988 yapımı “Child’s Play” filminde tanıdık Chucky’yi.... Seri katil Charles Lee Ray, kara büyü kullanarak ruhunu oyuncak bebeğe aktardı ve cinayet işlemeyi sürdürdü... Brad Dourif’in seslendirdiği Chucky, seyirci tarafından öylesine sevildi ki 90’ların en popüler “kötü”lerinden biri olarak yedi filmlik bir serinin ana karakteri oldu.
EN TİTİZ
Jigsaw Tobin Bell’in ilk kez 2004’de “Testere”de (Saw) canlandırdığı, “The Jigsaw Killer” lakaplı John Kramer, başarısız intihar girişiminin ardından insanları hedef alan bir kanser hastasıdır. Direkt olarak öldürmektense insanları birbirine kırdırmayı tercih eder. Zekice düzenlenmiş bilmece gibi oyunlarla suçlu kurbanlarını zor seçimlerle karşı karşıya getirir. Amacı insanların iradesini ve hayatta kalma arzusunu ortaya çıkarmak, onları kendileriyle yüzleştirmektir.
EN SAPIK
Norman Bates 1960’da Robert Bloch’un romanından uyarlanan “Sapık” (Psycho) filminde karşımıza çıkan Norman Bates’in unutulmazlaşmasında yönetmen Alfred Hitchcock ve oyuncu Anthony Perkins’in kuşkusuz büyük payı var. Hitchcock’un dönemin muhafazakâr kodlarına meydan okuyarak çektiği filmde Bates, huzursuz edici varlığı ve sapkın zihniyle bütün filmi gerilimle doldurur. Yeniden çevrimler, devam filmleri ve TV dizileri bir yana benzer karakterlere ilham vermeyi hâlâ sürdürüyor..