“Muharebeyi kazandık, şimdi barışı kazanacağız”
Karabağ savaşından sonra Azerbaycan'daki izlenimlerini kaleme alan Habertürk yazarı Kemal Öztürk, Dışişleri Bakanı Sözcüsü Leyla Abdullayeva ile konuştu. Abdullayeva, "Topraklarımızın işgal altında kalması bizim psikolojimizi çok bozuyordu. Her yaptığımız uluslararası toplantıda bu konuyu dillendirirdik. Şimdi topraklarımızı kazandık. Her şeyimiz değişti" dedi
Türkiye’den getirdiğim Osmanlı usulü ile yapılmış lokumları, “armudi istikanda” (çay bardağı) açık çaylarla içerken söyledi bu sözü Dışişleri Bakanı Sözcüsü Leyla Abdullayeva.
Sanırım Karabağ savaşından sonra içinde bulundukları durumu en iyi özetleyen cümle: “Muharebeyi kazandık, bir de barışı kazanmak diye bir süreç var.”
Son günlerde İran ile yaşanan Zengezur Koridoru kriziyle uğraşırken, bir yandan da Ermenistan ile yürütülen müzakerelerin zorluğunu, yapılan anlaşmaya rağmen işi yokuşa sürmesini eleştiriyor Bakanlık Sözcüsü:
“Rusya, Ermenistan, Azerbaycan arasında yapılan anlaşmada her tarafın imzası var. Ama Ermenistan ayak diriyor, rövanş almak istiyor, işi yokuşa sürüyor. İş birliği yapmak yerine sorun çıkarmak için çabalıyor. O yüzden çok zor bir savaşı kazandık, şimdi barışı kazanmak diye bir sürecimiz var. Bu da çok zorlu bir süreç.”
ABDULLAH AĞAR: SAVAŞ SANDIĞINIZDAN DAHA BÜYÜKTÜ
Hazar Denizi’nin karşısında oturup, 2. Karabağ Savaşı’nın bölgedeki jeopolitik değişime etkisini konuştuğumuz Güvenlik Stratejileri Uzmanı Abdullah Ağar, savaşla ilgili çok şaşırtıcı şeyler anlattı. “Bu savaş sandığımızdan çok daha büyük, etkili ve tarihe geçecek bir savaş. Azerbaycan’ın kaderini etkiledi. Geleceğini de etkileyecek.”
Sözcü Leyla Hanım'ın “Çok zor bir savaşı kazandık” demesini, 8 aydır Bakü’de kamp kurmuş, 2. Karabağ Savaşı’nın kitabını yazan Abdullah Ağar’ı dinlerken daha iyi anladım.
Şimdi Ermenistan’ın rövanş alma çabalarına, Rusya’nın denge politikasına, İran’ın tüm hırçınlıklarına rağmen Azerbaycan barışı da kazanmak için uğraşıyor.
Uğraşıyor diyorum, çünkü anlaşmalarda açık kalan yerler, karara bağlanacak hususlar var hala.
Diğer devletlerin zaferi gölgede bıraktırmak, Azerbaycan’ın daha da güçlü çıkmasını engellemek, Türkiye’yi bölgeden uzak tutmak için yoğun çabası var.
Bu nedenle barışı kazanmak için bu kez diplomatik, politik ve ekonomik bir mücadele yapılıyor şimdi.
“ZENGEZUR KORİDORU’NUN ETKİSİ BÜYÜK OLACAK”
Son dönem yaşanan krizin ana merkezi gibi gözüken Zengezur Koridoru’nun bölgeye etkisini soruyorum Leyla Abdullayeva’ya:
“Bu koridorun etkisi büyük olacak tabi. Ekonomiden ulaşıma, turizmden ticarete kadar birçok alanda etkisini göreceğiz. Biz Azerbaycan topraklarına düşen tarafta yolu yapıyoruz. Ancak Ermenistan içinden geçen 44 Kilometrelik kısımda henüz bir hareket yok. Rusya garantör devlet olarak bunu sağlayacak. Lakin Ermeniler burada da ayak diretiyor. Biz koridorun tüm bölge ülkelerine faydası olacağına inanıyoruz. İran, Ermenistan, Rusya, Türkiye bu koridordan fayda elde edecek. Gelecek için çok önemli bir koridor bu.”
“ERMENİSTAN NORMALLEŞİRSE KAZANÇLI ÇIKAR”
“Bugüne kadar bölgede yapılan petrol boru hattından, tren yollarına, ticari işbirliklerinden ekonomik anlaşmalara, tümünde Ermenistan hep dışarıda kaldı. Çünkü işgalci bir devlet olarak katılamazdı bu anlaşmalara. Şimdi biz savaş sonrası toprak bütünlüğümüzü sağladık. Ermenistan’a diyoruz ki, anlaşmaları yerine getir, iş birliği yap, bundan sonra sizin de ülkeniz kazansın, halkınız refaha kavuşsun.”
Dün yazdığım gibi, Ermenistan’ın uzun süre bu direnci göstermesi pek mümkün gözükmüyor. Bir şekilde içinde bulunduğu derin ekonomik kriz, izole hali ve geri kalmışlıktan kurtulmak zorunda. Bunu tek başına Rusya ve İran ile aşamayacağını da anlamış gözüküyor. Bu yüzden Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan ile uyumlu olmaya mecbur kalacaktır.
"SADECE SAVAŞI KAZANMADIK, MİLLİ LİYAKATIMIZI DA KAZANDIK"
Savaş sonrası Azerbaycan toplumunda yaşanan değişimi gözlemlediğimi, başka ne gibi değişimler yaşandığını soruyorum Sözcü Leyla Abdullayeva’ya:
“Topraklarımızın işgal altında kalması bizim psikolojimizi çok bozuyordu. Her yaptığımız uluslararası toplantıda bu konuyu dillendirirdik. Şimdi topraklarımızı kazandık. Her şeyimiz değişti. Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev’in deyimiyle, 'Biz o savaş neticesinde sadece arazi bütünlüğümüzü temin etmedik, biz aynı zamanda milli liyakatımızı da temin ettik’. Bu yüzden artık başımız dik geziyoruz.”
“EN RAHAT” BÜYÜKELÇİ!
5 ay önce göreve atanan Türkiye’nin Bakü Büyükelçisi Cahit Bağcı süreci en yakından takip eden isimlerden biri. Gelişmeleri konuşurken, “En rahat büyükelçilerden birisiniz sanırım” diye espri yapıyorum. Diplomat cevabı veriyor tabii:
“Zafer kazanmış bir ülkede Türkiye Büyükelçisi olmak iyi bir şey ama aynı zamanda sorumluğu da fazla olan bir durum.
Türkiye Azerbaycan arasındaki ilişkilerimizi daha da güçlendirmek için çıtayı yükseltmemiz lazım. Ekonomik, kültürel, siyasi ilişkilerimizin tümünde kolaylaştırıcı, yardım eden taraf olmaya çalışıyoruz.
Bölgede her iki ülkenin, hatta komşu ülkelerin de faydasına olacak çalışmalar yapmamız gerekiyor. Önümüzdeki günlerin daha da verimli olacağına inanıyorum. Bu yüzden çok çalışmamız gerekecek.”
SAVAŞ GANİMETLERİ MÜZESİNDEKİ İBRETLİK TABLO
Bakü’den ayrılırken Hazar’ın kıyısında kurulmuş “Harbi Ganimetler Müzesi’ni geziyorum. Karabağ savaşında ele geçirilen Ermenistan ordusuna ait yüzlerce tank, araç, top, tüfek gibi teçhizatların sadece küçük bir kısmı Bakü’ye getirilip bir müzeye dönüştürülmüş.
Çok başarılı bir müze. Cephedeki birçok siper ve tahkimat malzemesi de olduğu gibi buraya taşınmış ve kurulmuş. Burayı görünce savaşın şiddetini ve zorluğunu daha iyi anlıyorsunuz.
Ermenistan ordusunun kullandığı malzemelerin tamamı Rus yapımı silahlar. Hava savunma sistemlerinden tanklara, füzelerden makineli tüfeklere kadar, hepsi Rus menşeli.
Rusya aynı zamanda Azerbaycan’a da silah satıyor.
Aslında tuhaf bir çelişkinin ve ibretlik bir tablonun görülebileceği bir müze.
Genç rehberimiz, buraya gelen Rus ziyaretçilerin de olduğunu, kiminin duruma üzüldüğünü, kiminin de tarafsız kalmaya çalıştığını söylüyor.
Bu müze Ortadoğu’da açılsaydı aslında benzer durumla karşılaşırdık. Savaşan her iki tarafa da silah satanın aynı devlet olduğu görülürdü.
-SON-