Havacılık sektörü hidrokarbon yakıtlarına alternatif bulmak için yoğun çaba sarf ediyor. Elektrikli, hidrojenli uçaklar geliştiriliyor. Elektrikli uçaklar için pil ve hidrojen için depolama sorunlarına kafa yoruluyor. Son olarak Almanya merkezli H2FLY şirketi tarafından geliştirilen dünyanın ilk hidrojenli, elektrikli uçağı olarak tanıtılan HY4, perşembe günü ilk defa içinde bir pilotla Slovenya’nın Maribor kentinde uçuş yaptı. Uçuş testinin güvenli ve verimli geçtiği duyuruldu.
H2FLY, ilk defa bir pilotla yaptığı son uçuşunun ardından, daha uzun menzile daha fazla yükle uçabileceği yönünde de önemli çığır açıcı bir deneyim yaşadığı düşünülüyor.
HY4 uçağı, hidrojen-elektrik yakıt hücre sistemine güç sağlamak için sıvı hidrojen kullanıyor. Gazlı hidrojen kullanımına kıyasla sıvı hidrojenin HY4 uçağının menzilini iki katına çıkardığı ve böylece 1.500 km’lik uzun menzilli, emisyonsuz uçuşun ilk temelinin atıldığı belirtiliyor.
Merkezi Stuttgart’ta bulunan uçaklara hidrojen-elektrik güç aktarım sistemleri geliştiricisi H2FLY şirketi, uçuş testi kampanyasının bir parçası olarak, üç saatten fazla süren bir uçuş da dahil olmak üzere, sıvı hidrojenle çalışan dört uçuş yaptı. Uçuşlar, H2FLY’nin hidrojen-elektrik yakıt hücreli tahrik sistemi ve uçağa güç sağlayan kriyojenik olarak depolanmış sıvı hidrojenle donatılmış pilotlu HY4 gösteri uçağıyla yapıldı.
Test uçuşlarıyla gaz halindeki hidrojen yerine sıvı hidrojen kullanılmasıyla HY4 uçağının 750 km olan maksimum menzilinin iki katı olan 1500 km’ye çıkarıldığına vurgu yapıldı. Böylece emisyonsuz, orta ve uzun mesafeli ticari uçuşların sağlanmasına yönelik kritik bir eşiğin geçildiği ifade ediliyor.
Hidrojen Bölgesel Uçuşlarda Kullanılabilir
Sağlanan başarının, hidrojenin uçaklara güç sağlamak için kullanılmasında bir dönüm noktası olduğu, H2FLY’nin kurucu ortağı Prof. Dr. Josef Kallo’nun ortaklarıyla birlikte sıvı hidrojenin uygulanabilirliğini gösterdiklerine dikkat çekiliyor.
Başarılı testin ortaya koyduğu gelişme sonrası bölgesel uçaklar ve diğer uygulamalar için bu teknolojinin ölçeklendirilmesi ve ticari havacılığı karbondan arındırma da kritik bir misyon üstlenebilmesi ümit ediliyor.
Bu gelişme aynı zamanda uçaklarda sıvı, kriyojenik hidrojen kullanmanın fizibilitesini göstermek için Avrupa Birliği destekli bir konsorsiyum olan ‘Project HEAVEN’ projesinin de başarılı olduğunu gösteriyor. Bu konsorsiyum H2FLY şirketi tarafından yönetiliyor. Ortakları arasında Air Liquide, Pipistrel Vertical Solutions, Alman Havacılık ve Uzay Merkezi (DLR), EKPO Yakıt Pili Teknolojileri ve Fundación Ayesa yer alıyor.
Almanya’nın çeşitli bakanlık ve kurumları tarafından finanse edilen projeyle gazlı hidrojen depolamayla (GH2) karşılaştırıldığında, sıvılaştırılmış, kriyojenik hidrojenin (LH2) kullanımının, tank ağırlıklarının ve hacminin önemli ölçüde azalmasına imkan verdiği, uçağın menzilini uzattığı ve faydalı yük kapasitesinin arttırdığı ortaya kondu.
Hidrojen Havacılık Merkezi Açılacak
HEAVEN projesindeki uçuş testlerinin tamamlanmasıyla H2FLY, ticarileştirme yoluna girecek. Haziran ayında da H2FLY, 27 bin feet’e kadar uçuş irtifalarında tam güç aralığını sağlayabilecek yeni H2F-175 yakıt hücresi sistemlerini geliştirildiğini duyurmuştu.
H2FLY, Baden Württemberg Ulaştırma Bakanlığı tarafından ortaklaşa finanse edilen Hidrojen Havacılık Merkezini ise 2024 yılında Stuttgart Havalimanı'nda açacak. Merkez, yakıt hücreli uçak entegrasyon olanakları ve sıvı hidrojen altyapısı sunarak Avrupa havacılık endüstrisinin ve hidrojen ekonomisinin geleceği için bir odak noktası olmak için adım atacak.
Hidrojen çalışmalarında bir adım önde
H2FLY, bu alanda çalışan diğer sıfır emisyonlu havacılık şirketleriyle karşılaştırıldığında bir adım önde olduğu dikkat çekiyor. Birçok ilkte imzası var. HY4 hidrojen-elektrikli uçağı ilk uçuşunu 2016 yılında yaptı. 2022 yılında 7 bin feet’in üzerine uçarak dünya rekoru kırdı. Yaklaşık on yıllık deneyime sahip olan H2FLY, çeşitli Alman bakanlıkları ve kurumlarıyla birlikte sıvı, kriyojenik hidrojen kullanımının fizibilitesini göstermek için AB tarafından destekleniyor.
H2FLY, hidrojenle çalışan elektrikli uçağın uygulanabilirliğini gösterdiği gibi hidrojen güç aktarma organı geliştiricisi olarak içinde ilk kez bir insan tarafından kontrol edilen HY4 elektrikli-hidrojenli gösteri uçağını test amaçlı uçurmayı başardı.
Havacılık endüstrisinin genel yaklaşımı hidrojenin uçaklarda kullanılmasının zaman alacağı yönünde bakalım Almanya’daki bu gelişme nasıl bir tablo ortaya koyacak.
Salgını fırsata çeviren hostes
Kabin ekiplerine, host ve hosteslere uçuş esnasında önemli görevler düşüyor. Bu görevlerin başında ise uçuş emniyeti geliyor. Uçuş emniyeti sonrasında birçok görevleri bulunan ekiplerin kendilerini de birçok konuda geliştirmesi gerekiyor. Herhangi bir havayolunda işe başladıktan sonra ‘Tamam, ben oldum!’ moduna girmeyen ekip üyeleri kendilerini geliştirerek hem uçuşun zorlu süreçlerinden kurtuluyor hem de gelecekleri için önemli adımlar atabiliyorlar.
Geçen hafta İstanbul-Tokyo-Seul seyahatim esnasında Türk Hava Yollarının (THY) Boeing 777 uçağı ile Seul’den İstanbul’a dönerken ilginç bir durumla karşılaştım. Girişimciliğin, en olumsuz zamanların, havada karada fark etmez hangi meslekte olursan olsun nasıl fırsata çevrilebileceğinin bir THY kabin memurunda somutlaşmış halini gördüm. Taktir edilmeyecek gibi değil…
Uluslararası Havalimanları Konseyi – ACI (Airport Council International) Seul’deki Küresel Zirvesi’ne katılmak için İstanbul Havalimanı’nın işletmecisi İGA yetkilileriyle önce Tokyo sonra Seul’e uçtum. İGA CEO’su Kadri Samsunlu’nun zirvedeki konuşmasını dinledim, aynı günün gecesi de ACI World’ün en iyi havalimanları açıkladığı gala yemeğine katıldım. Netice itibariyle 1,5 ay içinde aynı güzergahta ikinci seyahatimi yaparak dünyanın en temiz ve en iyi havalimanlarını bir kez daha deneyimleme şansım oldu. Tokyo’dan Seul’e ise Japonya’nın gözde havayolu ANA ile uçtum.
Bu seyahatler esnasında birçok ilginç deneyimlerim oldu. Editörüm ve bu uçuşlarda çekimlerimi yapan Emre Nar’a havalimanlarında ve uçaklarda iyi gözlem yapmasını, detaylara odaklanmasını tembihledim. Havalimanlarındaki deneyimlerimi ve gözlemlerimi Airport’a yayınlayacağım. Ben şimdi size Seul’den İstanbul’a dönerken dikkatimizi çeken bir kabin memurundan, Büşra Güzelses’ten bahsedeceğim. İlginç bir hikayesi var.
Mardinli Büşra Güzelses, Türk Hava Yollarında 2014 yılında göreve başlamış. Epeyce bir uçuş deneyimi kazandıktan sonra pandemi sürecini girmiş. Artık kabin memuru olarak neler yapabileceğini, kendini nasıl geliştireceğini bildiği bir döneme ulaştığı için pandemi dönemini de fırsata çevirmeyi bilmiş. Güzelses, salgın döneminde online ders alarak Korece öğrenmiş. Pandemiden karlı çıkanlardan olmuş. Salgında sadece online ders almamış, aynı zamanda Türk ve Koreli hocalardan da destek alarak dile hakimiyetini geliştirmiş. Böylece THY ekiplerine Korece bilen bir kabin memuru daha eklenmiş. Genç hostes artık yoğunlukla THY’nin Seul uçuşlarında görev icra ediyor, farklı hatlarda uçmuyor.
THY’de veya başka havayollarında havacılığın dili olan İngilizce dışında farklı bir dili konuşmanın, bilmenin önemli avantajları söz konusu. Özellikle de bu dil G. Kore, Japonya gibi gelişmiş ülkelerin diliyse daha fazla imkanlar sunuyor. Elbette dezavantajları da var, ama sunduğu imkanların yanında fazla dikkate alınmıyor. Bu imkanları muhatap olan, yaşayan kabin memurlarının mutluluğu ise yüzlerinden okunuyor.
Şimdi kendi hikayesi için Büşra Güzelses’e kulak verelim;
“Salgın döneminde ülkelerin kapılarının kapalı olması uçuş saatimizi azaltmıştı. Bu süre zarfında boş oturarak zaman geçirmek istemedim. Hem kariyerim hem şirketim için kendimi geliştirmem gerektiği düşüncesine vardım. Türkçe’ye çok yakın olan Korece öğrenmek için araştırmalar yaptım. Her ne kadar bizim dilimize yakın bir dil olarak görünse de Korece’nin orta seviyelerine gelince iş zorlaşıyor. Ancak ben şu an hem havada Koreli yolcularımızla hem de Kore’ye vardığımızda herkesle rahatlıkla anlaşabiliyorum. Hedefim yakın zamanda Japoncayı öğrenmek olacak.”
Seul’den İstanbul’a doğru uçarken THY’nin B777-300 uçağında business bölümünün kabin amiri Engin Varol’un da Korece bildiğini öğrendim. Engin Varol da 2013 yılında Qatar Airways’ten THY’ye geçiş yapmış. Çanakkaleli Varol, Almanca Öğretmenliği mezunu. İngilizce, Almanca ve Korece biliyor. Varol da farklı bir dili, Korece’yi bilmenin Güney Kore uçuşlarında çok fazla faydasının olduğunu söylüyor. Korelilerin çekingen olduklarını ve kendi dillerini bilen kabin ekipleri olduğunda uçuş esnasında daha rahat ettiklerini ifade ediyor.
THY Ekip Planlama Başkanlığı gibi diğer havayollarının ilgili departmanları da bu tarz farklı dillere sahip ekiplerine biraz daha özenli davranıyor. O dilin konuşulduğu hatlarda özel olarak değerlendiriyorlar. Japonca bileni Japonya uçuşlarına Korece bileni Güney Kore uçuşlarında görevlendiriyorlar. Böylece bu kabin personelleri arkadaşlarına göre belli bir standartta uçuyor, görev yapıyorlar. Çok beğenilen veya hiç beğenilmeyen sürpriz hatlarda uçmuyorlar. Ya da çok az görev alabiliyorlar.
Netice itibariyle farklı dilleri bilen ekipler diğer ekiplere göre daha rahat ediyor. Daha düzenli bir hayatları oluyor. Nereye uçacaklarını biliyor ve sürpriz yaşamıyorlar. Elbette bu durumun hem avantajları hem de dezavantajları bulunuyor.
Uçuş ekipleri için farklı dil bilmenin avantajları:
- Sürekli aynı hatta uçulması dinlenme programlarını kolaylaştırıyor
- Tanınan, bilinen yolcu profilleriyle uçuluyor
- Ülke hakkında tüm prosedürlere hâkim olunuyor
- Yolcularla daha kolay iletişim kuruluyor ve mutlu ediliyor
Uçuş ekipleri için farklı dil bilmenin dezavantajları:
-Sürekli aynı hatta uçmak durumunda kalınıyor
-Dünyanın diğer şehirlerini az görülüyor
-Sürekli aynı yemeklere ve aynı yatı şartlarıyla yaşanıyor
-Sevdiklerine farklı hediyeler alınamıyor
-Özellikle G. Kore’den sürekli makyaj malzemesi talebine muhatap olunuyor