Telekomünikasyon sektörünü bundan 7-9 yıl öncesiyle kıyaslandığımızda çok farklı bir tablo karşımıza çıkıyor. Mobil iletişimciler, 3 GSM operatörü; Vodafone, Türk Telekom (TT) ve Turkcell arasında birçok açıdan mesafeler çok daralmış durumda. Hatta 5 yıl önce bazı alanlarda açık ara önde olan bir operatörün şu an ikinci kademeden çıkmak için gayret gösterdiğini görüyoruz.
Yeni nesil iletişim teknolojisine, 5G’ye geçişe kim ne kadar hazır dendiğinde ise durum farklılaşıyor. Vodafone “hemen geçilmeli” diyor, Turkcell bekleme modunda, Türk Telekom ise kendini 5G’de rakiplerinden daha güçlü yapacak yatırımlarını ve teknolojik atılımlarını tamamlama telaşında. TT yetkilileri 5G için geliştirdikleri ürünleri hem kendileri kullanmak hem de etrafına kullandırmak için çalıştıklarını belirtiyorlar.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile sektörün otoritesi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ise 4,5G yatırımlarının karşılığının alınmasını, 5G’de yerli ve milli teknoloji açısından yeterli gelişmelerin kaydedilmesini bekliyor. Ancak 5G’de yerli ve milli teknoloji açısından eskisi gibi bir heves, gayret ne kadar kaldı bilmiyorum. Heyecanlı çalışmalar da kalmadı. Hedefe konmuş projeler arasında neler var, o da meçhul. Yani 5G için teknoloji geliştiren şirketlerin, kümelerin hangi ürünleri gerçekten hazır, ticarileşebilir ve operatörler tarafından tercih edilir, net bir veri de yok.
Mesela 2019’da, 2020’de, 2021’de işi abartarak “Uçtan uca yerli ve milli 5G” testi yapan bakanlar vardı. Artık böyle bir testi telaffuz eden bile yok. Bu tabloyu gören ve ayakları yere basan bazı uzmanlar ve bilim insanları, “5G’de geç kaldık, direkt 6G çalışmalarına başlayalım” tavsiyesinde bulunmuştu.
Türkiye’yi 6G’ye hazırlayan ekibin başında yer alan Turkcell eski yönetim kurulu üyesi ve Medipol Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Arslan da 5G’de dünyaya nazaran yeterli teknoloji üretemediğimize dikkat çekerek, 5G kapsamındaki çalışmaların da 6G teknolojisine bir hazırlık olduğunu vurguluyor. Ekibiyle birlikte 6G için 100 civarında patent üreten Hüseyin Hoca, uzun zamandır 5G’de geç kaldığımızı vurguluyor ve diyor ki: “6G’de en az 400 patent üretmemiz lazım ki dünyada 5-6 şirket arasına girelim.” Uzun bir süre bize “Uçtan uca yerli ve milli 5G” masalı anlatıldığı için 5G’ye ne zaman ve nasıl geçeceğimizi kestirmek zor.
Defalarca yazdım, 4,5G’de önemli mesafe kat eden yerli ve milli baz istasyonu ULAK, olması gereken şekilde desteklenmedi, ürünleri kullanılmadı. Hatta yerli ve milli ürünü destekliyorum sloganıyla göstermelik olarak en fazla sipariş veren bir operatör, ULAK baz istasyonunu canlı şebekeye sokup, kullanmamak için uzun süre direndi. Baskılar üzerine çok az sayıda ULAK baz istasyonu kullandı. ULAK’a istenilen seviyede sipariş vermeyen operatörler ve onlara ihale kapsamında baskı yapmayan, müeyyide uygulamayan kamu otoritelerinin bu durumundan 5G ve 6G’ye geçişte ders çıkarması lazım. “5 ve 6G’ye birlikte geçelim veya direkt 6G’ye geçelim “yaklaşımları çerçevesinde ne karar verilirse verilsin yerli ve milli teknolojinin kullanımını ihmal etmeyecek bir sistemin ihdası şart.
Bu sebeple, “Hangi operatör, yerli ve milli teknolojilerle ve hangi oranda 5G’ye geçmeye hazır?” sorusuna cevap bulmak zor. Çünkü 4,5G’de olanı bile kullanmayan sektör, 5G’de nasıl bir tavır ortaya koyacak kestirmesi zor. Zira bazıları yerli ve milli ürün olup olmamasını dikkate almadan hazırlıklarını yapıyor. Testlere çoktan başlamış durumdalar. Bunların hiçbirinde de yerli teknoloji maalesef yok. Fabrikalarda, havalimanlarında 5G testleri yabancı ürünlerle yapılıyor. Azıcık ucundan ULAK 4,5G baz istasyonu, yerli çekirdek şebeke bile dahil edilmiş değil. Son olarak Turkcell, KKTC’de 5G deneyimini müşterilerine bir kitabevinde yaşatmaya başladı. Elbette bu deneyim de yabancı ürünlerle, altyapıyla oluyor.
Öte yandan Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) çatısı altında 5G için bazı güzel girişimler de oluyor, ama gereksiz şekilde iddialı ve abartılı anlatımlar, tanıtımlar da söz konusu. Rekabet edeceklerini söyledikleri şirketlerin binde biri kadar ekonomik güçleri bile olmayan bu şirketlerimizin de çok fazla havalarda dolaşmaması lazım. Son 4-5 yıllık dönemde özellikle Türk Telekom kendi iştirakleriyle teknoloji geliştirmeye başladı. Yurtdışına açıldı ve ürünlerini pazarlamaya başladı. Kendi iştiraki teknoloji şirketleriyle 5G ve sonrası nesiller için geliştirdiği ürünlerle Silikon Vadisi’nde isminden bahsettiriyor. Türkiye 5G’ye geçince bu onlar için önemli avantaj olacak.
Netice itibariyle Türkiye’nin mobil iletişim pazarına baktığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. Turkcell artık eskisi gibi sektörü domine edemiyor, eski iddiası yok. Ayrıca müşteri memnuniyeti açısından verdikleri hizmetlere bakıldığında Türkiye Varlık Fonu (TVF) çatısında olmanın da ağırlığıyla kamu şirketi gibi refleksler gösteriyor. Geçmiş yılların müşteri deneyim ve birikimlerini yemeye devam ediyor. TVF çatısı altındaki diğer operatör Türk Telekom ise kamu etkisini üzerinden atmış özel bir şirket yaklaşımıyla ilerliyor. İki şirket arasında fark hızla kapanıyor. Sabit tarafı ve fiber altyapısıyla bilinen TT özellikle mobil pazardaki gelişimiyle dikkat çekiyor. Vodafone ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 5G’ye yönelik adım atıncaya kadar yeni gelişmeleri bekleyecek gibi görünüyor. Vodafone’un 4,5G’de yaşadığı frekans sorunu ve erişim sıkıntısı 5G’ye geçinceye kadar devam edebilir.
Bundan 7-8 yıl önce mobil iletişim pazarında yani cep telefonu cephesinde 2 oyuncu; Turkcell ve Vodafone varken şu an üçüncü oyuncu Türk Telekom’un fiberle birlikte yaptığı atağı dikkat çekici... İki oyuncunun fiber üzerinden TT ile yürüttüğü tartışmadan da bir şey çıkmadı. Ortak fiber altyapı söylemleri öylece kaldı. Ortak “Kule A.Ş.” kurup bazı istasyonlarının beraber işletilmesine de Turkcell sıcak bakmadığından mobil iletişimde rekabet farklı bir boyut kazanmaya başladı. Fiber altyapısıyla TT, baz istasyonu kuleleriyle Turkcell önce çıkarken, Vodafone da küresel bir şirket olmanın avantajını kullanıyor.
Kimin ne kadar teknolojiye, altyapıya yatırım yaptığını Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) raporlarından okumak mümkün. Bundan 5 yıl geriye gidelim. Fiber internet dendiğinde TT akla geliyordu. Bugün de fiber mevzu olunca yine Türk Telekom ana oyuncu, ama artık fiberin de gücüyle etkin mobil operatör olarak karşımızda. Bence son 5 yılda sektördeki en önemli değişiminden birisi bu. Zira TT’nin mobil iletişime de fark yaratacak yatırımlar yaptığı da 2023 finansal ve operasyonel raporlarında görülüyor.
Ayrıca cep telefonu ve mobil cihazlarla iletişiminde yeni dönemin de kapısını aralayan 4.5G ihalesi sonrası TT, frekans sahipliğini 3 katına çıkardı. Hız anlamında önemli olan abone başı frekansta ve 5G için de kritik öneme sahip 1800 Mhz frekans sahipliğinde pazar lideri konumuna geldi. Bitmedi abone başına spektrum kapasitesinde lider oldu. Bu tablo 2 operatörü de ciddi anlamda sıkıştıracaktır. Ve 5G’ye geçiş için en hazır operatörün kimin olduğunu ortaya koyacaktır.
BTK’nın yayınladığı Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü Pazar Verileri Raporu’nda da 3 operatörün durumunu görmek mümkün. Numara taşıma anlamında, 2023 yılı dördüncü üç aylık dönemde TT yaklaşık 92 bin abone kazanırken, Vodafone yaklaşık 67 bin ve Turkcell yaklaşık 25 bin abone kaybetmiş. Yani TT rakiplerinden abone kazanmış. 2023’te mobil iletişimde TT toplam 724 bin abone kazanarak, mobil portföyündeki faturalı abone oranını yüzde 70,8 ile en yüksek seviyesine çıkarmış. Turkcell ise aynı dönemde 493 bin abone kazanmış, ama liderliğini kaybetmiş. Şirketler arasında yarış devam ediyor.
Özetle 3 operatör için 5G’de ilginç bir rekabet ortaya çıkacak. 5G’de yerli ve milli teknolojiler ne kadar hazır olacak? Abartılardan ayıklamış ürünlerin kullanılmasını devletimizin yetkilileri ne kadar teşvik edecek, yaşayıp göreceğiz. Umarım 4,5G’deki gibi bir durum yaşanmaz…
FİYATLARA NEDEN MÜDAHALE EDİLİYOR?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir TV programında konut kiralarına getirilen yüzde 25 sınırlamanın devam etmemesi gerektiğini düşündüğünü açıklarken, sözlerinin devamında da “Zaten fiyatlara müdahale edilmemesi gerektiğine inanıyorum” şeklinde bir serbest piyasa ekonomisi prensibini de kamuoyuna tekrar açıklamış oldu.
Bu durumda devletin çeşitli kurumlarının da denetim, kontrol ve regülasyon görevlerini yaparken umarım piyasaya fiyat belirleme konusunda baskı yapmazlar. Veya yaptıklarının yasalarda yeri olmamasına rağmen kamu gücünü kullanarak bir baskı oluşturma olduğunu ve bunun da piyasayı, rekabeti bozduğunu anlarlar. Mesela Ulaştırma Bakanlığı uzun bir süredir anlamsız şekilde iç hatlarda “tavan fiyat” uygulaması yaparak, piyasanın bozulmasını sağlıyor. Şirketler de iç hat uçuşlarını azaltıp, dış hat uçuşlarına ağırlık vermek zorunda kalıyor. Bakan Şimşek’in Ulaştırma Bakanlığı’na da bu konuda bir uyarı yapması iyi olmaz mı?
KÖPRÜLERE ZAM YAPILMASAYDI DAHA FAZLA PARA TOPLANIRDI?
Devletin geçiş garantisi verdiği ve döviz bazlı gerçek fiyatların düzenlenip, uygulanmadığı köprü, otoyol ve tünellere neden zam yapıldı? Makul bir cevap verilmesi zor. Galiba kamudan ilgili yetkililer de “fiyat düzenlemesi” için fazla kafa yormamışlar.
Hesap basit: Mesela devlet Osmangazi Köprüsü için ihale şartnamesindeki tarifeyi uygulasa şu an tek yön için sadece köprü geçiş ücreti olarak bir otomobilden yaklaşık 1.750 TL (53-55 USD) civarında bir rakam tahsil etmesi gerekiyor. Ama bu tarife uygulanınca köprüyü kullanma tercihi çok düşeceği için kamunun belirlediği 290 TL ücret alınıyordu. İşte bu rakam zamlandı 399 TL oldu. Garanti edilen ücretin tamamını ise devlet tamamlayıp müteahhit firmaya ödemeye devam edecek.
Eğer amaç köprünün, tünelin, otoyolunun daha fazla kullanımını sağlamak ve daha fazla para toplamak ise sürümden kazanılması için zam yapılmaması gerekirdi. Bu zamla birlikte daha az araç geçecek ve belki de pahalılık sebebiyle eskisi kadar para toplanamayacak. Bu durumda devletin geçiş garantisi verdiği Yap-İşlet-Devret (YİD) projelerine zam yapıp, enflasyona katkı sunmanın nasıl bir mantığı olabilir?