Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı Genç halinize vereceğiniz tavsiye ne olurdu?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hayatınızla ne yapacağınız konusunda kafanızı mı karışık? Kariyerinizde nasıl mı daha başarılı olursunuz? İlişkiniz çıkmaza mı girdi? Erkek arkadaşınız size soğuk mu davranıyor? Kız arkadaşın mesajlarına geç mi dönüyor? Finansal dertlerin seni sıkıştırıyor mu? N’olucak bu Galatasaray’ın orta saha problemi? İklim krizi nasıl çözülür? Uzaylılar var mı? Sarıkızı minik buzağıyı sütten kesti mi?

        Son zamanlarda kendimi etrafımdaki insanlara her konuda akıl verirken yakaladım! Ama nasıl dur durak bilmeden özlü sözlerle süslü hayat tavsiyeleri, çözüm önerileri! Neyim ben Barış Muslu mu? Yo hayır... Sanki kendimin tüm problemlerini çözmüşüm gibi! Geçenlerde ağzımdan çıkanı kulağımın duyduğu bir an dehşetle “Bi sus be!” dedim kendi kendime: “Sen karşındaki çocuğun yaşındayken ondan daha mı iyiydi her şey, daha mı başarılıydın da şimdi oturmuş, hayatın sırrını bulmuş gibi nutuk çekiyorsun!..” Sanırım bu saçma durum biraz yaşımla ilgili. 50’yi devirdim diye engin yaşam tecrübemle her şeyin cevabını bildiğimi sanıyorum... Gerçi lisede de böyleydim, sınavda boş kağıt vermektense, soruya takılmadan, dersle ilgili aklımda ne kaldıysa cevap kağıdına yazardım... Lise 1’de karnede 11 dersimin 8’inin zayıf olduğunu söyleyeyim de durumu anlayın! Tamam ben bu ‘ihtiyar bilge’ durumunu biraz seviyor olabilirim ama fark ettiğim bir şey de şu: “İnsanlar hayatlarındaki problemlerin çözümü için, her şeyi bir anda düzeltecek, ‘sihirli bir söz’ duymak istiyorlar. Soruları anlamadan doğru cevabı bulmak tüm amaçları... Ancak anlamadığın bir soruya doğru cevap vermek mümkün değil önce bunu anlamak gerek!”

        İNSANLAR HER ŞEYİN CEVABINI BİLMEK İSTİYOR

        New Yorklu bir psikoterapist olan Jen Oddo son üç yıldır kendisine danışanların kendisine düşüncelerini değil, ne yapmaları gerektiğini sorduklarını söylüyor: “Bir kılavuza sahip olma fikri sadece cevabı bilmeleri nedeniyle değil, aynı zamanda işler umdukları gibi gitmezse parmaklarını doğrultabilecekleri ve suçlayabilecekleri bir şeylerin olması nedeniyle de çekici. Özellikle kaygıyla mücadele eden insanlar, seçenekler ve yol ayrımları konusunda takıntılı olma eğilimindedir. Ne olabileceğinin her versiyonunu düşünmek onlara güvenli gelir. Onlara tutunabilecekleri somut bir şey ve ayrıca kontrol edemeyecekleri bir şey verir. Kaygılı beyin bununla gelişir.”

        Benim ‘bir kılavuzum’ var mıydı? Hatırlamıyorum... Benim gençliğimi yaşadığım çağlarda (Evet insan 50’yi geçinde gençliği kendisine yıllar değil çağlar kadar uzak geliyor) ‘yaşam koçu’ diye bir şey yoktu. Bana uzun ve boş cümlelerle ‘hayatın sırrını’ anlatacak kimse de bulunmuyordu... Eğer böyle biri olsa acaba hayatım nasıl olurdu? Herkese akıl veren ben kendime ne derdim acaba?

        20’Lİ YAŞLARINIZDA HER ŞEYİ ÇÖZEMEZSİNİZ!

        The Guardian okuyucularına ‘gençken keşke alsaydım dedikleri’, o hayatın sırrını veren, hayatlarının gidişatını değiştirebilecek mesajın ne olabileceğini sormuş... Kendim için bir cevap bulabilir miyim diye merakla okudum!

        40 yaşındaki Lauren, 20’li yaşlarının başında nereye gittiğini, hayatının geri kalanında ne yapacağını bilmek için kendine çok fazla baskı yaptığını yazmış: “Her karar çok büyük hissettiriyordu: okul, flört edip etmemek, nerede yaşayacağım, büyüdüğümde ne yapmak istediğim. Keşke bir şeylerin değişmesine izin vermenin, esnek olmanın, kendime nefes alma alanı yaratmanın zarafetini anlasaydım. Her şeyin 20’li yaşlarda çözülmesi gerekmiyor...”

        David, babasınınkiler dahil hayatla ilgili aldığı tüm tavsiyelerin hüsranla sonuçlandığını belirtiyor: “64 yaşındayım, keşke ‘kalbimi mutlulukla dolduran, onun şarkı söyleten şeylerin peşinden git’ tavsiyesini keşke 21 yaşında alsaydım."

        “Kendinize değer vermek için başkalarının sorumluluğunu almanıza gerek yok. Yaptığınız şey sizi bitkin, neşesiz ve kaygılı bırakıyorsa, size hiçbir faydası yoktur. Uzaklaşma cesaretini gösterin...” diyor 55 yaşındaki Polly Bissett.

        59 yaşındaki Sarah, “Keşke daha genç halim, kazananın büyük, gösterişli şeyler değil, küçük -genellikle sıkıcı- şeylerin tutarlılığı olduğunu anlasaydı” deyip ekliyor: “Genç halim, uzun vadede bir şeye bağlı kalmanın cevap olduğuna inanmaya dayanamıyordu. Her zaman bir sonraki şeye odaklanıyordum. Bir şeylere başlamakta harikaydım ama ilgimi hemen kaybettim. Keşke başladığım şeylere bağlı kalsaydım, şu an olduğumdan daha iyi bir konumda olurdum.”

        KİMSE HAYATINIZA NE OLDUĞUYLA İLGİLENMİYOR

        Yukarıdaki ‘notların’ hepsinde doğru şeyler var ama sanırım 71 yaşındaki Susan’ın söylediklerine benzer şeyler söylemek isterdim gençliğime: “Kimse ne yaptığınıza dikkat etmiyor. Kimse kayıt tutmuyor. İyi bir kızdım. İyi notlar aldım. İyi bir hukuk fakültesine gittim. Yaklaşık 30 yıl avukatlık yaptım. Doğru beslendim. Evlendim. İki çocuk büyüttüm. Egzersiz yaptım. Geri dönüşüm yaptım. Gönüllü oldum. 20. yüzyılın sonlarında yetiştirildiğim toplum ve kültür tarafından benim için belirlenen standartlara göre yapmam gereken her şeyi yaptım. Emekli olduktan ve saçlarımın doğal olarak gri uzamasına izin verdikten sonra (ve böylece içinde yaşadığım toplum ve kültür için görünmez hale geldikten sonra), kimsenin umursamadığını fark ettim. Kimse ne yaptığımla ilgilenmiyordu! Benim gibi tüm kurallara uyan ve hayatlarımızla yapmamız gerekeni yapan insanlar için yolun sonunda büyük bir ödül yoktu!”

        Hayatımızla ne yapacağımız anlatan tüm o kitaplarda yazılanlar, her yıl yeni bir trendle ‘hayatın sırrını’ bize anlatan yaşam koçları, kocaman kocaman laflarla etrafımdaki gençlere tavsiyeler veren ben aslında bir şey bilmiyoruz! Pessoa gibi yıllar içinde orda oraya savrularak ‘kendimizde farklı kişilikler yaratıp hala da yaratmaya devam ediyoruz’ sonuçta “Farklı oyuncuların farklı oyunlar oynadığı boş birer sahneyiz” hepimiz... Tüm yapmamız gereken o sahnede ‘mutluluğa’ daha çok yer açmamız! (Bak yine hayatın sırrını verdim; artık sussam iyi olacak!)