Siz de ne yaparsanız yapın olmuyor gibi hissediyor musunuz? Her şey yerli yerinde olduğu halde, dev bir puzzle’ı andıran, hayatınızın olması gerektiği gibi görünmediğini düşünüyor musunuz? Bin bir güçlükle tepeye doğru yuvarladığı kaya tam zirveye geldiğinde gerisin geri aşağıya yuvarlanan Sisifos’u herkesten daha iyi anlıyor musunuz? Tuhaftır son günlerde bulunduğum ortamlarda daha önce tanıdığım ya da ilk kez tanıştığım yedi ayrı kişi böyle hissettiğini söyledi laf arasında. Tabii ki Sisifos ya da puzzle örnekleriyle değil! Birbirlerinden habersiz yedi kişi de 2024’te ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar hayatın bir şekilde boylarını aştığını anlattı. Vazgeçmekle, tutunmak arasında bir boşlukta sallanıp durmuşlar -2 eksik 1 fazla- 365 gün! Bu yedi kişinin tamamı, birbirlerinden habersiz olarak, bir konuda hemfikirler. Hayatlarındaki tüm bu ‘olamama’ durumunun sorumlusu olarak kendilerini görüyorlar: “Benim hatam!”
Etrafım hayatlarındaki tüm olumsuzlukların nedenlerinin başkalarından kaynaklandığını söyleyenlerle çevrili olduğundan bu durum bana ilginç geldi doğrusu. Geçenlerde okuduğum ‘Hayat da hata yapar’ başlıklı bir yazıda “Başarısızlık, başınıza gelen bir şeydir, yaptığınız bir şey değildir” diyordu.
“BİZLER GERÇEKLEŞMEK İÇİN BEKLEYEN KAZALARIZ…”
Zack Savitski, “Hayat bir yıkım antolojisidir” diye yazmış: “İnşa ettiğiniz her şey sonunda yıkılır. Sevdiğiniz herkes ölecektir. Herhangi bir düzen veya istikrar duygusu kaçınılmaz olarak parçalanır. Tüm evren, nihai kargaşanın sıkıcı bir durumuna doğru kasvetli bir yolculuğu takip eder…”
Kendi adıma inşa ettiğim yapıların enkazları altından sürüne sürüne çıkarak geçti hayatım! Böyle yazınca çok büyük şeyler yaşamışım gibi anlaşılmasın lütfen! Sonuçta hepimizin acıları kendimize göre en büyük… Şimdi geriye dönüp baktığımda benim hatalarımın, ‘olmayan’larımın çok da bir önemi olmadığını görüyorum. Sonuçta hayat uzun dolambaçlı bir yol, her köşe başında bir başka hata bekliyor bizi… Radiohead’in dediği gibi “Bizler gerçekleşmek için bekleyen kazalarız!” Kontrol edemediğimiz şeyler için üzülmek yersiz!
Belki de yaptığımız her şey olmuştur, biz olduğunu düşünmek istemiyoruz. Puzzel’ımız herkes için mükemmel görünürken biz bakmasını bilmediğimiz için olması gerektiği gibi gözükmüyordur bize. Zirveye çıkarmaya çalıştığımız kayanın yeri zirve değildir, olamaz mı? Her şey zirveye oturacak diye bir kural yok değil mi?
GEÇMİŞ GEÇTİ GELECEK İSE BİR DOLU SÜRPRİZLE BİZİ BEKLİYOR
“Bir vazo yapmak aylar süren dikkatli planlama ve sanat gerektirirken, onu bir futbol topuyla yıkmak bir an alır...” diyor Savitski. Ama bu bir daha asla vazo sahibi olamayacağız demek değil! O her şeyi paramparça eden futbol topu bizi yeni bir vazo yapmaktan alıkoyamaz değil mi?
R.E.M.’in, insanların zor zamanlarda yaşadıkları duygusal acı, yalnızlık ve umutsuzluk ile başa çıkma sürecini anlatan bir şarkısı ‘Everybody Hurts’te, “Bazen her şey yanlış gider, herkes acı çeker…” diye yanık yanık mırıldanan Michael Stipe haklı. Evet bazen her şey ters gidiyordur, canınınız yanıyordur ama Tanpınar’ın da dediği gibi “Hayat da bir şeylere tutunmakla kabildir…”
Hayatlarında ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü ‘olduramadıklarını’ düşünen yedi kişi TDK’nın ‘Yılın kelimesi’ oylamasında ilk sırada çıkan ‘Kalabalık Yalnızlık’a oy verdiler mi bilmiyorum. Ama ‘kalabalıklar içinde kendilerini yalnız hissedenlerin’ hiç olmadıkları kadar kalabalık olduklarını düşünüyorum. Sırf bunu bilmek bile pes etmemek için yeterli bir neden… Geçmiş geçti, gelecek ise bir dolu sürprizle bizi bekliyor… Bugünün tadını çıkarmamak için hiçbir neden yok! Sonuçta hepimizin ‘puzzel’ı dünyanın en güzeli çünkü iyisi kötüsü, eğrisi doğrusu, acısı tatlısıyla bizim hayatımız o…