Htspor editörü kardeşlerime hafta içi iki maçı tek yazıda değerlendireceğimi bildirdim. Çünkü herkes gibi biliyordum ki, iki maçı birbirinden bağımsız değerlendirebilmek mümkün değil. Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda ilkini canlı, ikincisini ise televizyondan izledim. Hülasası YARIŞ DEVAM EDİYOR…
Önce Kasımpaşa-Galatasaray… G.Saray kötü oynadığı maçı kulübesiyle çevirdi. Oyuna sonradan girenlere göz attığınızda aradaki kalite/ekonomi farkı ortaya çıkıyor. Her şey dahil 200 milyon liraya oynayan Kasımpaşa ile maaş maliyeti 48 milyon euro artı KDV olan bir Galatasaray mücadelesinde elbette sorunu kulübelerin çözmesi çok şaşılacak durum değil. Zaha, Hakim, Carlos; kötü giden oyuna ve dolayısıyla sonuca direkt etki ettiler. Harika golüyle ve çabasıyla Mertens, attığı iki gol ile Icardi dışında G.Saray onbirinin büyük katkı verdiği bir maç olduğu söylenemez. İlk yarı Yasin zaaflarını gözeterek sağ taraftan baskı kurmaya çalışan Barış Alper’in de ikinci yarı etkisizleştiğini gözlemdedik. İki Kerem, Kaan, Torreria, “stoper” Berkan kötü oynayanların zirvesindeydi.
Kasımpaşa 79’da 10 kişi kaldı. Penaltı kaçtı ama 19 koca dakika vardı maçın bitimine… Ziyech devreye girdi, Zaha soldan zorladı, Carlos da galibiyet golünü attı. 3-2’den sonra ev sahibi nefes alamadı. Zaten kulübede de oyunu rahatlatacak bir isim, alınca topla ilişkisinin gücüne sığınabileceğiniz bir oyuncu var mıydı? O da soru işareti.
G.Saray kötü oynadığı maçı yıldızlarıyla çözdü. Kasımpaşa maçın daha diri ve iyi oynayanıydı. Gökhan Gül bence maçın yıldızı oldu. Aytaç harika golü, Da Costa yıpratıcı oyunuyla maçın iyilerindendi. Fall da Köhn’ün ardına pek çok sarktı. Mortada iki gol pasına rağmen oyun içinde etkisizdi. Haris ise yoklardaydı. Maç berabere bitse G.Saray iki puan kaybı gözüyle bakmayabilirdi. Ama büyük kadrolar, yüksek bütçeli takımlar da bugünler için varlar… 2 Nisan’a kadar verilen araya G.Saray moralli ve Trabzonspor-F.Bahçe maçı öncesi rahat girdi. Orada Fenerbahçe’nin yapacağı bir hata puan farkını daha da yükseltebilirdi.
20.30’da başlayan maçın ilk dakikalarından itibaren bu umut esintisi esmedi ekranlardan Florya’ya… İlk 15 dakikada Fenerbahçe oyuna öyle bir hükümranlık kurdu ki… 85-15 topla oynamadan tut da Fred’in harika golüne kadar hiç umut vermedi sarı-kırmızılılara… 45+3’teki 2.gol ikinci yarının da tempo açısından Fenerbahçe için rahat geçeceğinin izlenimlerini sunacak mıydı?. Abdullah Avcı, muhtemelen Djiku-Serdar ikilisinin İsmail ile bağlantısını koparmak üzere 10 numarada Pepe, önünde Enes ile başlama tercihini yaptı. Amaç oyun kurulumunu engellemek, maliyet ise orta sahadan bir oyuncu eksiltmekti. Katılmasam da itiraz edemem çünkü SANİYE SANİYE maçı planlayan oydu. Plan tutmadı. İlk yarı hüsranla bitti. 20’lerden sonra oyunu biraz eline alabilse de Fred’in ikinci golü umutları tüketecek miydi?
İkinci yarı Bardhi ile başladı hoca. Fabrika ayarlarına döndü. Bardhi de oyunda iki duran topla neden “gerekli bir oyuncu” olduğunu hoca dahil herkese gösterdi.
(elbetteki sahaya atılan yabancı maddelerin oyunu durdurmasıyla) 2-0’ı tutamayan Fenerbahçe, 2-2’yi tutup geliştiremeyen Trabzonspor’a Mitchy ile son dakikalarda üstünlük kurdu.
Bir Hikmet Karaman sözüdür… “Sen hafta boyunca çalışır, uğraşırsın, Alex gelir 40 metreden bi çakar, tüm emek boşa gider” Bugün ben 4 tane gol izledim böyle… Mertens, Aytaç, Fred, Bardi … Harika 4 goldü…
Peki 22.45? Orada yaşananlar?
Kasımpaşa Stadı’nda G.Saray’ın kurucusuna edilen küfürlerin şokunu atlatamamışken, Trabzon’da yaşananlar?
İkinci yarı süresince takımlarının oyun oynamasına izin vermeyen, sahayı su şişesine boğan Trabzonspor taraftarının maç sonu yaptıkları?
Allah izan nasip etsin diyeceğim de yaradan önce akıl vermiş. Bu eğlenceyi bu hale nasıl getirebildik? Kimlerin emeği varsa huzur bulmasınlar…
Halil Umut Meler, maçı tatil edebilirdi; etmedi. Yardımcısı dahil birçok kişiye gelen su şişelerini hoş gördü! Maçın bitiş düdüğüyle sevinen Fenerbahçeli oyunculara yapılan saldırılar ve onların haklı mukabelesi sonrasında aynı mutad, klişe cümleyi kuruyoruz… SAHALARIMIZDA GÖRMEK İSTEMEDİĞİMİZ OLAYLAR…
Batsın o sahalar… Batsın o sahaları yönetemeyenler!