Aykut Kocaman hoca da zaman zaman söyler... Mustafa Denizli'den de pek çok kez duymuştum. 10 kişi kalan takımlara karşı oynamak her zaman avantaj değildir. İlk yarıda 28 dakika kağıt üzerinde elde ettiğimiz bu avantajı kuvveden fiile döndüremedik. Rakip iyi kapandı tamam. Ancak sen de açamadın ki! 9 numaramız Arda ile bunu yapabilmek, ya da geçici santrforumuz Barış Alper ile gol bulabilmek mümkün müydü? 17.dakikaya kadar spiker Özkan Öztürk'ten 4 kez "dikkat edelim" duydum. Haklıydı kardeşimiz.
Ayrıca 10 kişi ya da 11 kişi... Uzun boylu oyunculardan oluşmuş o genç hattı aşabilmek kabil miydi? Velev ki aştın santrforun var mıydı? Yoktu. Hep olumsuzluk, hem hüzün. Bir de 44'17''de Jurasek'in topunu Mert Günok'un kurtarışı... Gözlerimi kapadım... Soyunma odasına giderken KAYITSIZ BİR RAZI OLUŞTAN endişe ettim. Dua da...
Oyun santrforsuzluktan geberirken biz ikinci yarıya SALİH/KAAN değişikliği ile başladık sadece. Fiili 3-5-2 gibi dahi adlandırılabilecek pozisyonda hareketli başladığımız ikinci yarıda erken gelen gol, Gürcistan'ın önde oluşunu dahi unutturdu. "601. Milletvekilimiz Hakan Çalhanoğlu'nun attığı gol ile ikinci tura kalmayı adeta garantiledik." dedim valla maç içinde... Ve fakat... 66.dakikada yediğimiz gol... Çok tartışılır... Hakem vermese kimse bir şey diyemez. Ancak Mert'in hatası da yadsınamaz! Etme aslanların aslanı... Etme... Kalan 24 dakikada kalbimizi sıkıştırma bizim oğlan...
Cenk Tosun'un golüne kadar kalbimiz yerinden fırlayacak gibiydi. İyi mi oynadık? Sanmam. Mücadele yerindeydi. Birçok eksik fazla bulabiliriz...
Gecenin bir vakti... Zaten hava bunaltıcı...
İstediğimizi aldık...
Kayıtsız bir razı oluş ile beraberliğe sığınmak yerine...
Sıradan izler bırakmayan tutkulu bir aşka, bir valse yelken açtık...
Bugün için yeterli...