Alp kardeşimin yayının ilk 200 saniyesinde 5 kez söylediği gibi KLASİK 9 ile başlamanın huzuru vardı herkeste. Öyle ya bu hoca "santraforlu oynamayı bilmiyor muydu yahu!" İyi de başladık. 77.saniyede Benfica oyuncusu Kerem Aktüroğlu'nun golüyle öne geçtik. Avrupa Şampiyonası'nın ilk maçında Gürcistan önünde yaptığımızı yapmayarak, ilk 30 dakikaya da hakim olduk. Hatırlayın orada golü attıktan sonra takıma bir şeyler olmuş 1-0'dan sonra oyunu ve skoru ilk yarı rakibe vermiştik. İzlanda önünde öyle olmadı. Hakan Çalhanoğlu önderliğinde topu, gidişatı, oyunu elimizde tuttuk. Kornerden yediğimiz gole kadar güçlü taraftık. Golden sonra da aynı sertlik ve kalitede olmasa da direksiyon bizdeydi. İki bekimiz (niyeyse Trabzon'da bir türlü beğenilmeyen) Eren ile Mert Müldür derinlik yaratıp, stoperlerimizi de öne taşıyıp takımı adeta 2-6-2'ye dönüştürdüler. Merkezde kalabalık, önde iyiydik. Yediğimiz gol, klasik kenar topları üstünlüklerinin göstergesi gibiydi. Çare bulamıyoruz şu kuzeylilere!
İkinci yarı da benzer şekilde başladı. İlk yarı ikinci, ikinci yarı yedinci dakikada gol bulduk. Yalnız ikinci yarı golü bulduktan sonra ilk yarıdaki gibi etkili olamadık. Kerem'in sayılmayan golü dışında 52 ile 72 arasında tık yoktu. Hakan'ın çıkışı topa malik olma yüzdemizi azalttı. 73'te Umut'un kaçırdığı pozisyon gol olsa, milli takım unutulmazları arasına girebilirdi. Sallanan oyunu Kerem'in 88.dakikada attığı gol ile kopardık. Maçın önemli oyuncularından ikisinin ARDA ve EREN olduğunu bildirmeden geçmeyeyim.
Gün içinde içime doğmuşçasına htspor.com'da bir KEREM AKTÜRKOĞLU yazısı yazmış başlığını da ENKAZDAN BENFİCA'YA olarak atmıştım. Şimdi o yazıyı tekrar yazsam başlık "1'e 444'ten nereye" olurdu. Kripto paradan daha değerli çıktı... Yolu açık olsun...