Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya "Hastalık X'e hazır mıyız?"
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BAŞLIKTAKİ soruyu yönelten Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus…

        Türkiye’de bir zamanlar kamuoyunun ilgi odağı olan Davos’taki Dünya Ekonomik Formu’nda geçen hafta “Disease (Hastalık) X…” başlığı altındaki toplantıda bu soruyu yöneltti.

        Hatta “X” diye tanımladığı hastalığın yaratacağı etkiyi tanımlarken, yakın geçmişte dünyayı kasıp kavuran salgına da atıf yaparak, “Covid-19'dan 20 kat daha ölümcül olduğunu” da vurguladı.

        Konuşmanın bir bölümünü okudum…

        DSÖ, MİLENYUMDA DA BENZER UYARIYI YAPTI

        Aklıma ilk gelen 2000’li yılların başında da DSÖ’nün benzer bir uyarıda bulunması sonrası 2009 ile başlayan Domuz, Kuş gibi isimler alan grip salgınları aklıma takıldı.

        Tedros Ghebreyesus’un acaba geçmişte yaşananlara bakarak gelecekte olabileceklere dikkat çekmek için mi böyle bir açıklamada bulundu, yoksa geleceğe ilişkin elde kuvvetli bir olgu veri var da onu dayanarak mı bu konuşmayı yaptı…

        Konuşmasının bütününe bakınca her ikisini de kapsadığını söylemek olası…

        Tedros Ghebreyesus
        Tedros Ghebreyesus

        HASTALIK X NEDİR?

        Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki Hastalık X diye bilinen bir salgın bu aşamada yok; çünkü gerçek bir hastalık adı değil.

        DSÖ'nün yakın bir gelecekte insanlığın karşısına çıkma olasılığı bulunan ve küresel ciddi bir salgın başlatma potansiyeline sahip olan patojenler için bu tanımı yapıyor.

        Nitekim DSÖ internet sayfasında, halk sağlığı riskini taşıyan en önemli hastalıklar arasına X’i koyarken, altında da şu açıklamada bulunur:

        Hastalık X, ciddi bir uluslararası salgının, insanlarda hastalığa neden olduğu henüz bilinmeyen bir patojenden kaynaklanabileceği bilgisini temsil eder.

        Ar-Ge Planı, aynı zamanda bilinmeyen bir "X Hastalığı" ile de ilgili olan, erkenden kesişen Ar-Ge hazırlığını mümkün kılmayı amaçlamaktadır...”

        DSÖ’nün halk sağlığı açısından tehlike oluşturacak salgın hastalıklar listesinin en sonunda X yer alıyor; ancak ilk sırayı hala Covid-19 koruyor.

        EN TEHLİKELİ OLANLAR

        Dünyayı kasıp kavuran Covid-19’u sırayla, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi; Ebola ve Marburg Virüsü hastalıkları; Lassa Ateşi; Orta Doğu Solunum Sendromu Koronavirüsü (MERS-CoV) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS); Nipah ve Henipaviral Hastalıklar, Rift Vadisi Ateşi; Zika takip ediyor.

        Dikkat çeken ise 2017 listesinde X Hastalığı diye bir tanım yer almazken, pandemi dönemiyle birlikte 2018’de listeye dahil olması.

        Listenin bu yıl içinde bir daha güncellenmesi bekleniyor.

        YER ALTI SIĞINAKLARI GELEN SALĞIN İÇİNMİ?

        Dünyanın en zenginlerinin yer altında sığınaklar yaptırmaya başladığı bir dönemde karşı önlemleri geliştirmeyi, ülkeler arasında işbirliğini arttırmayı, küresel bir salgına karşı hazırlıklı olmayı amaçlayan Hastalık X uyarısı 2019’da ortaya çıkan Covid-19 salgını öncesi gelen açıklamaları anımsatıyor.

        DSÖ Mayıs 2024’te düzenlenecek 77. Dünya Sağlık Asamblesi’nde imzaya açılmak üzere, uluslararası pandemi anlaşması taslağı hazırlığını da devam ettiriyor.

        VERİLER ENDİŞE YARATMIYOR

        Başta da belirttiğim gibi DSÖ Covid-19’u hala tehlikeli hastalıklar listesinin ilk sırasında tutuyor.

        Ancak DSÖ Dünya genelindeki vaka sayısına ilişkin dün yenisini yayınladığı Covid-19 raporunun 11 Aralık 2023 ile 7 Ocak 2024 arasındaki 28 günlük dönemi kapsayan verilerinde, salgının bir önceki benzer periyoda göre %4 artışla 1,1 milyon üzerinde yeni vaka ile sonuçlandığı belirtiliyor…

        Veriler arasında en memnun edici olan ise artış ve yoğun bakımlarda fazla yatış olmasına karşın bu 28 gün içinde dünya çapında ölüm oranının %26 azalarak 8 bin 700 civarında kalmış olması…

        Covid-19’un JN.1 ve BA.2.86 olarak bilinen iki varyantı konusundaki veriler de dikkat çekici; koronavirüs yayılmasını sürdürmesine karşın öldürücü etkisi çok görülmüyor.

        COMBO VİRÜS DOLAŞIYOR

        Dünyadaki veriler böyle…

        Peki, bütün bunlar Türkiye için ne ifade ediyor?

        Bu konular üzerinde uzun süredir yoğun emek harcayan Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümünden Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’a sordum…

        Öncelikle bir noktanın altını çizerek başladı:

        “Eğer bir küçük köy merkezinde hastalığa neden olan bir organizma salgına yol açıyorsa (patojen) bilin ki 36 saatte bütün dünyaya yayılır…”

        Sars-Cov-2, Domuz ve Kuş gripleri gibi yeni aşina olduğumuz virüslerin 2000’li yıllardan itibaren etkin bir şekilde tehdit unsuru olmaya başladığını da anımsattı.

        Bu noktaya gelinmesinin nedenini de doğada var olan kökeni bilinmeyen virüslerin, insanoğlunun işgalci tutumu sonrası yayılmaya başladığını anımsattı.

        Buna örnek olarak da yarasaları gösterdi; üreme alanlarına yakın bir yerde kurulan hayvan çiftliğinin virüsü küresel boyutta yaydığını anımsattı.

        Benzer şekilde 2022’de Avrupa’yı kasıp kavuran, binlerce kanatlı kümes havyanın itlaf edilmesine yol açan kuş gribinde yaşanan sürece de dikkat çekti.

        Sonrasında 2009’da başlayıp, ardı sıra gelişen Domuz ve Kuş gribi süreçlerinin ne büyük etki bıraktığına işaret etti.

        Son günlerde yoğun bakımların dolmasına neden olan grip salgınına da H1N1 diye bilinen kuş gribinin yol açtığını söyledi.

        Dünya’da son dönem kombine anlamına geldiği için “combo” diye adlandırılan, Covid-19, Grip ve RSV virüslerinin karması bir salgının baş gösterdiğine de dikkat çekti.

        AŞININ GÜCÜ

        Bu aşamada Hastalık X ile ilgili kaygısını sordum, “Şu an için bir salgın görünmüyor ama olmayacağı anlamına da gelmez” dedi; örnek olarak koronavirüsün 2019’da ortaya çıkma sürecini anımsattı.

        Anlaşılan o ki uzun süre daha virüs salgını insan yaşamını ciddi oranda tehdit etmeyi sürdürecek.

        Etkisine ister inansın ister inanmasın, Türkiye’nin de arasında bulunduğu birçok ülke aşıya çabuk ulaştığı için pandemi döneminde çok büyük hasar almadan çıktı.

        Bu da gösteriyor ki aşı salgının önlenmesinde ve insanların korunmasında asırlardır süren görevini devam ettiriyor.

        Aşı olanla olmayan farkı, hastanelerin yoğun bakım servislerinde daha net görülüyor…