SURİYE sahasında yaşanan gelişmelerin özetlemek gerekirse başlıktaki cümle yeterli olur…
Cümle uzun süredir bölge üzerine çalışmalarda bulunan ve düne kadar da Suriye sahasında bulunan Prof. Dr. Serhat Erkmen’e ait…
Yine bölge üzerine çalışmalarıyla tanınan Abdullah Ağar’ın tespiti de farklı değil:
“Sopalayarak boşalttığı alana kontrolünde olmayan birini hangi güç getirir? İsrail ve ABD bu bölgedeki boşluğu doldurma oyununda…”
Kimin, kiminle hangi oyun içinde olduğunu anlayabilmek için bölgede bulunan güç dengesini ve kimlikleri iyi tanımak ve anlamak gerekiyor.
ASTANA ENTÜBE DURUMDA
Önceki yazımda da vurguladığım gibi, Suriye sahasındaki gelişmeleri anlık yorumlayıp hoplaya zıplaya sevinç gösterisi yapanlar bir adım sonrasında yanılgıya düştüklerini fark edebilir.
Tahterevallinin ne zaman kimin lehine yükselip, alçalacağını tahmin etmek zordur…
Nitekim Hayat Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) ilk çıkışı ile bugün savrulduğu veya ittifak içinde olduğu kesimlerle ilişkisini ne kadar sürdüreceğini öngörmek de olası değil…
Şurası açık ki zaten yoğun bakımda olan Astana süreci entübe durumda…
Sahada 2020’den bu yana bölgede devam eden çatışmazlık süreci de HTŞ saldırısıyla noktalandı…
El Kaide ile bağını koparan, ancak aynı radikal gelenekten yürüyenlerden oluşan HTŞ güçleri 2016’dan bu yana almak için çabaladığı Halep’i Şam güçlerinin elinden aldı.
Şam güçleri şehrin düştüğünü resmen açıklarken, “geri dönmek için çıkıyoruz” açıklamasında bulundu.
Bütün bunlar da Orta Doğu’nun büyük bir satranç oyunu olduğu tezini doğrular nitelikte…
Bir yerde oluşan değişim, diğerini de etkiliyor; bir hamle birçok taşın tekrar hesabını gözden geçirmesini gerektiriyor…
İRAN DESTEKÇİLERİ LÜBNAN’A GİDİNCE…
En önemli hamle de İsrail’in Lübnan hamlesiyle geldi; Hizbullah’ın en önemli üs bölgesine saldırınca Suriye sahasındaki İran destekli milisler Lübnan’a kaydı.
Onların boşalttığı alanlara da HTŞ yerleşmek için harekete geçti…
HTŞ içinde yer alan gruplardan Jaish al-Izza Tugayı Komutanı Mustafa Abdul Jaber’in, “İran destekli silahlı insan gücü eksikliği bizim hızlı ilerlememize yardımcı oldu” cümlesi de bunun göstergesi…
Dikkat çeken ise saldırının paradokslarla; bir araya gelmesi olanaksız güçlerin ittifakını yaratmış bulunması…
Suriye iç savaşı boyunca ezeli düşman olan HTŞ ile ABD ve YPG’yi ortak operasyonda buluşturması.
HTŞ’YE KİM “YÜRÜ...” DEDİ?
Nitekim bölgede olan Prof. Dr. Erkmen’in bir haftadır “Bu operasyonun ardında ABD ve İsrail var” tespitini de haklı çıkardı…
HTŞ, Halep Uluslararası Havaalanı ile Halep ve İdlib çevresindeki bazı mahallelerin kontrolünü YPG/PKK’ya bıraktı…
ABD ve İsrail, bir adımla hem Hizbullah ile İran arasındaki silah ve istihbarat akışını Suriye sahasında HTŞ’yi kullanarak kesme başarısı gösterirken, diğer yandan da bölgedeki İran etkisini kırma hedefine ulaştı…
Bununla birlikte 2020’den bu yana Rusya’nın desteğiyle ülkenin %60’ına hakim olmaya başlayan Şam yönetiminin gücünü de kırdı; YPG ve PKK’ya da alan kazandırdı...
YPG/PKK’nın üstlendiği Münbiç ile İran destekli milislerin ağırlığını hissettirdiği Tel Rıfat arasındaki bağı da güçlendirdi.
İşin ilginç yanı ise YPG/PKK oyununa Şam yönetimi ve Rusya’nın da katılmış olması…
YPG/PKK İLE ŞAM GÜÇLERİ OYUNU
Prof. Dr. Erkmen’in şu tespiti aslında Şam ve Rusya’nın bu tutumunu çok iyi anlatıyor:
“Geçmişte Türkiye, YPG/PKK’nın bulunduğu köy ve kasabaları ele geçirmek için gireceği sırada Şam ordusunun bayrağını çekerdi. Böylece koruma sağlardı. Şimdi ise HTŞ girmeye başlayınca Şam ordusu aynı tutumu devam ettiriyor, köyleri YPG’ye bırakıyor, onun bayrağını çekiyor. Münbiç’ten başlayarak yaşananlar eski olayların tekrarı…”
Rusların Tel Rifat alanında boşalmaya başlayan yerlere Türkiye’nin desteğindeki Suriye Milli Ordusu girmesin diye bombardımanda bulunmasının geresinde de bunun yattığı belirtip ekledi:
“Halep’i kaybeden Rusya, Tel Rifat’ın PKK’dan temizlenmemesinden ne umuyor acaba?”
Rusya’nın beklentisi açık, geri dönüşünü kolaylaştıracak vekilleri bölgede bırakmak.
HTŞ’NİN RUSYA’YA ÇAĞRISI
İlginç olan ise HTŞ’nin de Ruslarla birlikte olmak için çaba göstermesi…
Nitekim asıl adı Ahmed Hüseyin el-Şaraa olan, hayatı ABD’ye karşı savaşmakla geçen, Ebu Gureyb hapishanesinde işkence gören HTŞ lideri Ebu Muhammed El Culani de Rusya’ya birlikte hareket etme çağrısında bulundu…
Prof. Dr. Erkmen’in dikkat çektiği noktalardan biri de Culani’nin Halep kent merkezine girdikten sonra yaptığı konuşmada Ruslara, “Esad’dan vazgeç birlikte çalışalım” çağrısında bulunması…
Rusların kısa vadede Şam’dan vazgeçeceğini kimse sanmasın…
Öyle görülüyor ki İdlib, Halep, Hama, Tel Rifat ve Münbiç sahasında bundan böyle çok daha sert ve bir o kadar da göç hareketlerini tetikleyecek gelişmelerle yüz yüze kalacağız…
Çünkü bu bölgede yaşayan sayısının 5 milyon civarında olduğu varsayılıyor.
Halep başta olmak üzere bunların ağırlıklı bölümü de başka yerlerdeki çatışmalardan kaçıp gelen insanlardan oluşuyor.
Türkiye sınırına 50 km gibi çok yakında bulunan kent olması nedeniyle de Halep bu kişiler açısından cazip bir yer olarak görülüyor.
FİDAN-LAVROV GÖRÜŞMESİ
Bundan sonrasında nasıl bir gelişme sağlanır onu kestirmek zor…
Ancak bölgedeki gelişmeden Ankara’nın da hoşnut olmadığı açık.
Özellikle de Tel Rifat bölgesinde Rus uçuklarının SMO kapsamında olan bazı güçleri bombalamış olmasından da hoşnut değil.
Türkiye ve Rusya Dışişleri bakanları, Hakan Fidan ile Sergei Lavrov’un 7 gün içinde dün ikinci görüşmeyi yapmış olmalarının gerisinde de bu durumun yattığı ileri sürülüyor.
Nasıl bir sonuç çıkar, fişi çekilmek üzere olan Astana süreci yeniden canlanabilir mi bunları zaman gösterecek…
Bir gerçek var ki uzun süredir sessiz olan Suriye sahası yeniden ısınıyor…
Nasıl biteceğini de kimse kestiremiyor…
Umarım yeni bir göçü tetiklemez…