ABD siyasetçileri bir süredir, ülkenin 1990 sonlarından başlayıp, 2020’ye kadar devam eden 30 yıllık güç gösterisinin gerilediğine dönük sözler söylüyor…
Hatta bunu eleştiriyor…
Bazıları ise bu güç gösterisinin ülkeye maliyetinin çok yüksek olduğunu, başta Orta Doğu olmak üzere beyaz Saray yönetiminin güç azaltmasına gitmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Başkan Biden da bir süre önce benzer bir siyasete yönelip, uzak ülkelerdeki güçlerinde azaltma yapacağını açıklamıştı.
Kasım’da yapılacak Başkanlık yarışında peşrev çekilen bu günlerde, bir süre önce benzer bir açıklama da yeniden aday olma yolunda olan eski Başkan Trump tarafından dile getirmişti…
Başta da belirttiğim gibi bazıları ise bu politikayı güç kaybı olarak değerlendiriyor ve daha etkin bir şekilde devam etmesini istiyor.
Son günlerde İsrail’in Gazze’yi işgali ile birlikte bu tartışma bir kenara bırakılsa da alttan alta devam ediyor.
Çünkü İran ve Sovyetler ile gerilimli bir ilişkisi olduğu ve 1948’den bu yana da İsrail’i korumak gibi bir misyon üstlendiği süreçte bu politikadan geri adım atmasını beklemek de hayalcilik olurdu.
3 BİN 500 BOMBA NE YAZAR
Nitekim bunun örneklerini yakın geçmişte de gördük…
Bir yandan, “Saldırırsan seninle olmam…” mesajları atan diğer yandan da yapılanları görmezden gelen bir Beyaz Saray yönetimi var.
Bugüne kadar hep tavşana kaç tazıya tut politikası izlendi; silah yardımının azaltılacağı söylenirken İran’ın füzelerinin ardından bir ay kadar önce çok daha fazla destek geldi…
Oyun şimdi tekrar oynanıyor, ABD yönetimi Refah’a girmesi halinde İsrail’e göndereceği 3 bin 500 bombayı yollamama kararı aldığını açıklıyor…
Bunun ne derece geçerli olduğunu tarih gösterecek; şundan emin olun ki kısa sürede bu karardan da vazgeçilip ilişkiler eskiye dönmüş halde devam edecek.
Olan Refah’taki Filistinlilere olacak…
TRUMAN VE EİSENHOWER’IN REDDİ
Çünkü 1948’de İsrail bağımsızlığını ilan etmesinden sadece 11 dakika sonra dönemin Başkanı Harry S. Truman onu ilk tanıyan ülke olduklarını açıkladı…
Ancak bu yakınlık çok sürmedi, İsrail silah temin edilmesini isteyince ilişkilerde derin stresler oluşmaya başladı…
Başkan Truman ve ardından gelen Başkan Dwight D. Eisenhower, İsrail’e silah satmayı reddetti.
Ancak bir sonraki Başkan John F. Kennedy, ABD cephaneliğini İsrail’e sonuna kadar açan ilk kişi oldu.
Sonraki Başkan Johnson da devamını getirdi, M-48 tankları ve A-4 Skyhawk uçakları ve F-4 Fantom uçaklarını göndererek yardımının boyutunu en üst seviyeye taşıdı.
REGAN’IN LÜBNAN RESTİ
İsrail ile silah üzerinden ilk kriz 1981'de göreve gelen Başkan Ronald Regan döneminde çıktı…
Vietnam Savaşı’nda uğranılan yenilgiden sonra liderliğinden büyük kuşku duyulan ABD’nin, Üçüncü Dünya ülkelerindeki özgürlük hareketleri sonucu büyük topraklar kaybettiği yıllardı…
Reagan. ABD tarihinin en büyük askeri girişimi ile Yıldız Savaşlarını başlattı, birçok alanda geliştirdiği taktikler ile ABD’nin yeniden güç kazanmasını sağladı.
Tam bu yıllarda İsrail, tam da bugünküne benzer bir tutumla Lübnan’a girmeye kalktı; bütün Arap alemini ayağa kaldırdı.
Başkan Regan, tam da Rusya ile ilişkilerin yeni bir zemine oturmaya başladığı dönemde gelen bu atağa tepki olarak İsrail’e yardımı durdurdu.
O denli ki Lübnan’a müdahalesinden duyduğu hoşnutsuzluğun ölçüsünü göstermek için, İsrail savaş uçaklarına mühimmat sevkiyatını birkaç kez erteledi.
İsrail bunun üzerine Lübnan’dan geri çekilmek zorunda kaldı…
BİDEN’IN ETKİSİZ POLİTİKASI
Başkan Biden da bugün benzer bir tutum almaya çalışıyor, ancak tavrı hep Mehter Marşı yürüyüşünde olduğu gibi bir adım geri iki adım ileri şeklinde olduğu için sonuç üretmenin ötesinde aymaz tutumu sergileyenleri cesaretlendiriyor…
Biden, bugün de İsrail’e gidecek 3 bin 500 bomba sevkiyatını durdurduğunu açıklamış bulunuyor.
Bu İsrail ile 76 yıllık ilişkide yeni bir kırılma noktası olarak değerlendiriliyor olsa da Regan’ın ambargosunun bugünden daha etkin olduğunu da unutmamak gerekiyor.
KARAR KESİNLEŞMEDİ…
Çünkü Beyaz Saray yönetimi bombaları yollamamakla birlikte, birçok silahın İsrail’e gönderilmesine izin veriyor ve hatta yönetimden bazılarının “bombalarla ilgili de henüz durum kesinleşmedi, henüz nihai karar verilmedi” dediğini aktarıyor.
Bunlardan biri de dün New York Times’ta son durum analizinde yer aldı ve Beyaz Saray yetkilileri ile yapılan görüşmede aktarılan cümlelerin, İsrail ambargosunda kesin karara ulaşılmadığına işaret ediyordu…
Ancak İsrail Başbakanı Netanyahu’nun karar alınsa dahi dinlemeyeceği açık.
Çünkü benzer bir süreç, çok yakın geçmişte de yaşandı; ABD Başkanı açıktan Gazze’ye girmemesi gerektiğini söylediği halde, girmedik yerini bırakmadı.
Şimdi masum insanların son sığınma noktası Gazze’nin Refah kentini bombalıyor…
Bunun devamı halinde Biden yönetiminin çok daha ağır bir yaptırım yapma olanağı da yok; önünde bir seçim var ve ABD’de Yahudi cemaati çok etkili…
Ancak diğer taraftan da Demokrat Parti’nin içinde insan hakları savunucularının tepkisini çekiyor ve parti içinde çatışmaların çıkmasına neden oluyor…
Bölünmüş Demokrat Parti görüntüsü de seçim sürecinde Biden açısından olumsuz bir tablo sergilenmesine yol açıyor…
AYNI SENARYO
Bir de Biden yönetiminin İsrail ve Orta Doğu üzerindeki gücünün kırılmasına ve test edilebilir hale gelmesine neden oluyor.
Hem de CIA Başkanı Burns’ün Mısır aracılığıyla Hamas’ı ikna edip, İsrail ile ateşkes görüşmelerine hazır hale getirdiği bir sırada.
Aslında geçmişte yaşanan sürecin tekrarı yaşanıyor; bundan iki ay önce de barış görüşmeleri yaşandığı sırada İsrail yine yapmaması istenen bir atağı başlatmıştı…
Aynı senaryo tekrar ediyor…
ABD yönetimi Regan’ın topladığını savuruyor…