ANNENİN anlamı bu topraklarda o kadar büyüktür ki “en güçlü tanrılarla” anılır…
Çünkü anneye atfedilen özel gün ilk olarak bu topraklarda var olur; Milattan Önce 250’li yıllarda kayıtlara düşülür.
Antik Roma’da, bu toprakların en büyük ana tanrıçası Kibele için düzenlenen ilkbahar festivalleri, kitabelerin üzerinde yerini korumaya devam eder.
Hitit ve ardından gelen uygarlıkların da en büyük tanrıçalarının adı da “ana…” diye başlar…
Öteki coğrafyaların ana tanrıçaları da Kibele’den esinlenir; özellikleri farklı tanrı ve tanrıça adlarıyla yeniden hayat bulur.
EN BÜYÜK TANRIDIR
Teoforik, yani tanrısal ismi Roma’da Diana, Yunan anakarasında Rhea, Sümerlerin yaşam sürdüğü Mezopotamya’da İnanna, Mısır’da ise İsis diye bilinir.
İsimi doğurganlık ve bereket ile bütünleşir; o nedenle Efes Artemis’ine “İyon Kibelesi” denir…
Varlıkları o denli güçlüdür ki göklerin tanrısı Zeus’un dahi rüyasında görüp, kendisine hâkim olamayacak derecede etkilendiğinden söz edilir…
Ondandır ki çiçeklerin açtığı, doğanın verimini sunmaya başladığı mevsimin en güzel günlerinde kutlanır.
KUZEYDE MAYIS, GÜNEYDE EKİM…
Farklı tarihlerde anneler gününü kutlayan ülkeler açısından da durum benzerdir…
Doğanın en verimli olduğu, canlandığı ay ve gün neyse anneler günü kutlamasını da o gün gerçekleştirir…
Kıştan çıkılıp, baharın ilk çiçeklerini açtığı, ağaçların meyvelerini verdiği güney yarımkürede Ekim ve Kasım aylarına denk gelir…
Örneğin Arjantin’de Ekim ayının üçüncü Pazarı Anneler Günü olarak kutlanır…
TÜRKİYE’DE 1955’TE RESMİLEŞTİ
Tıpkı 21 Aralık’ta çam altına konulan hediyelerle güçlenip, gündüzün geceyi yendiği Ülgen’de olduğu gibi; anneler günü kutlaması da coğrafyada doğmuş olsa da uluslararası niteliğine ABD’de kavuşur...
Hikayesi bilinir; 1902’de babası ölen Anna Jarvis’in üç yıl sonra da annesi vefat eder.
Ona hayattayken gereken ilgiyi gösteremediğini düşünerek ölüm günü olan Mayıs ayının ikinci Pazar günü arkadaşlarını evine davet edip annesini anmaya başlar.
Kutlama bir süre sonra görev yaptığı kiliseye taşınır, diğer çocukların anneleri de kutlamaya katılmaya başlar.
Bu günün “tüm annelere bahşedilmesi” için çaba gösterir; sonunda ABD Başkanı Woodraw Wilson, 1914 yılında yayınladığı kararname ile Mayısın ikinci pazarını Anneler Günü ve resmi tatil ilan eder…
Türkiye’de anneler günün resmi hale gelmesi Türk Kadınlar Birliği’nin girişimi sonucu ancak 1955 yılında gerçekleşir…
YERYÜZÜNÜN EN YÜCE DUYGUSU…
Hayata yaşam vereni tanımlayan anne, yeryüzünün en yüce duygusudur.
Sadece insanlar değil, bütün canlılar için de geçerlidir.
Çevrenizdeki bir kedi, bir köpeğe bakın…
Yavrusu kaybolduğunda telaşa kapılır, ortalığı kavuran sesiyle bir orayla bir buraya çırpınır, koşuşturur.
Ondandır ki bir an korktuğumuzda veya başımıza istenmeyen iş geldiğinde “anam…” diye haykırılır.
Bu öğreti doğuştan genetiğe işler, bir çocuk üzüldüğünde “anne…” diye ağlar…
Sevindiğinde de ilk cümlesi anne olur…
Hayrete düştüğünde “hey anam hey…” diye söze girer, tepkisini de “vay anam vay…” diye devam ettirir…
KÖKTÜR, BAĞDIR…
Bir anne çok şey ifade eder…
Sevgilidir, koruyucudur, öğretmendir, dosttur, derttaş, evin ağır işçisi, bakıcısı, aşçısı, temizlikçisi, bahçıvanı, terzisi, muhasebecisi, yatırımcısı, sofranın yoktan var edicisi, arabulucusu, eğlendiricisidir…
Ailesinin üzerine gelen günahların da paratoneridir…
Bir anne ne kadar çok şeydir…
Rahmetli Bekir ağabeyin (Coşkun) deyimiyle bir anne; “bir kadın gittiğinde, ne çok şey yok olur…”
O nedenle annesiz kalanlara öksüz denir…
Kelime, Türkçe “bağ, ip, kök, göbek bağı” anlamına gelen “ök” kökünden türemiştir…
Tüm bağlarının yok olduğu; onunla birlikte çok şeyin kimsesiz kaldığını anlatır…
Sadece evlatlar değil, babaları da yetim, tek başına bırakır…
Annenin yokluğunun ne büyük boşluk olduğunu, annesiz kalanlar daha iyi anlar…
Tüm annelerin anneler gününü kutlar, sağlıklı, mutlu, huzur dolu nice yıllar dilerim…