Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ORTA Doğu'da geçen yıl bu zamanlar birileri bugünden söz etmiş olsaydı sanırım kimse umursamaz, hatta eleştirel gözle bakardı…

        Düşünsenize, bölgede İran kontrolündeki Hizbullah’ın güç kazandığı, İdlib’de konuşlu güçlerin esamesinin okunmadığı bir dönemde bugün olanları söylemek kolay olmazdı….

        Orta Doğu’da olmaz bir daha oldu; Şam’da bugün bir zamanlar imkansız görünenler oturuyor…

        Bir yıl önce Şan’ın en güçlü kimliği ise Moskova’da sığınmacı durumda bulunuyor….

        YENİDEN ŞEKİLLENİYOR

        Ortadoğu'da ise geleceğin yeniden şekillenmesine de yol açıyor.

        Sadece Suriye’de değil, Orta Doğu’da yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız…

        Bundan sonra üzerinde tartışılıp, konuşulacak tek bir konu var, o da Esad sonrası Suriye’nin şekillenmesinde hangi ülke daha baskın bir pozisyon elde edecek…

        SAHADAKİ 6 ORDU...

        Bunun İran ve Rusya olmayacağı açık…

        Çünkü iç savaşın başlamasından bugüne geçen 14 yıl boyunca Suriye sahasında vekil veya bizzat var olan 6 ordu içinde stratejisi çöken ülkelerin başında İran geliyor…

        Bölgesel güç dinamiklerinin arasında adını saymak artık olası olmadığı gibi bir zamanlar kurmayı hedeflediği Irak sınırından Akdeniz’e kadar uzanan o büyük koridor stratejisini de kaybetti…

        Hatta kurmaya çalıştığı koridorda şimdi düşman bildiği İsrail yeni bir yapı oluşturmak için kolları sıvadı.

        İsrail hükümetinden dün gelen “Suriye sahasında geçici olarak ele geçirdiğimiz yerlerden hemen çıkmayacağız” açıklamasının gerisinde de bu yatıyor…

        Dolayısıyla İran üstlendiği jeostratejik risklerin altında kaldı….

        Yetiştirdiği milis güçler ise bugün sahada etkili olamadığı gibi, silinmiş durumda…

        Bununla birlikte Esad ile büyük bir müttefiki değil, aynı zamanda Lübnan’da konuşlu Hizbullah’a sürekli destek sağlamak için kurmayı hedeflediği koridordan da oldu…

        RUSYA'NIN SARSILAN PRESTİJİ

        Bu süreçten Esad yönetimine baştan bu yana sıcak yaklaşan hatta desteğini de eksik etmeyen Rusya ve bazı Arap ülkeleri de zararlı çıktı…

        Esad’ı devrilmesi için kaderi ile baş başa bırakmakla kalmadı, sahada olan vekil güçlerini de ne yapacakları belirsiz halde bıraktı…

        Rusya'nın Suriye'deki stratejik olarak elinde tuttuğu deniz üstlerinin kontrolünün ne olacağı şu aşamada kestirilmesi zor bir soru…

        Ancak bir gerçek var ki Rusya bugün Suriye’nin bir zamanlar olduğu gibi etkin gücü olmadığı gibi prestijini de etkilediği coğrafya haline geldi…

        ABD'NİN DURUMU

        Görev süresinin bitmesine bir ay gibi kısa bir süre kala Ürdün’ün ardından dün Türkiye’de olan ve Cumhurbaşkanı ile de Esenboğa'da görüşen Dışişleri Bakanı Blinken’ın çabası da dikkat çekici.

        Sahada tek bir gruba bağlı kalıp, aradığı potansiyel fırsatlarını ABD için yaratması ne denli olası hale gelir tartışılır…

        Her ne kadar Rus etkisinin kalkmış olması Suriye sahasında ABD için bir kazanç gibi görünüyor olsa da sonuçta Şam’ı elinde tutan güçlerin Washington ile işbirliğini ne kadar sürdüreceği veya içlerinden kaçının bu birlikteliği devam ettireceği meçhul…

        Unutulmaması gerekir ki yakın geçmişte reddetmiş olsalar da örgütlerin ağırlıklı bölümü El Kaide içinden geliyor…

        HTŞ’nin içinden de bazı örgütlerin devletin yeniden yapılandırılması sürecinde aykırı tutum takınma olasılığı da yüksek, çünkü bu tür geçişlerin bu dönemlerde nasıl kırılmalara sahne olduğu yakın geçmiş örnekleriyle dolu…

        DİNİ VE ETNİK MOZAİK

        Dolayısıyla Suriye’de Sünni bir yönetimin oluşacağı kesin ama bunun ülkenin dini ve etnik mozaiğindeki çeşitliliği yansıtması mümkün olmayacak…

        İsrail ise en büyük müttefiki ABD kadar tereddütlü değil, çünkü elinde tuttuğu Golan tepelerine yeni sahalar ekledi…

        Bunun Lübnan’da nasıl bir etki yaratacağını da öngörmek zor…

        Ama bir gerçek var ki Şam’da oluşacak yapılanma Lübnan’ın da kaderini belirler ve yeni bir iç çatışmanın olup olmayacağına da işaret eder…

        TÜRKİYE'NİN GÜCÜ

        Kim ne derse desin Türkiye’nin bu elinin güçlendiğini herkes kabul ediyor…

        Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın dün birlikte Şam’a gidişleri ve Emevi Camii'nde namaz kılıp yeni yönetim ile yüz yüze ilk teması kurmuş olmaları da avantajlı tarafta olduğunun en açık göstergesi…

        Oyununu doğru yer ve zamanda oynuyor…

        Ancak başta da belirttiğim gibi burası Orta Doğu, bugün dost olanların yarın ne olacağı bilinmez…