Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birbiri ardına AK Parti kongrelerine katılıyor. Büyük kongreye doğru adım adım ilerlerken, verilen mesajların iki ana konu üzerinde yoğunlaşması dikkat çekici. Bu aynı zamanda yeni dönemde Cumhurbaşkanı'nın ve AK Parti'nin siyasi hikayesinin iki ana başlığı.
Birincisi, parti, teşkilat, yerel yönetimler ve milletvekilleri dahil, herkesin siyaset tanımını, pratiğini gözden geçirmesi; siyasetin asıl sahibi olan milletle olan bağlarını güçlendirmesi.
İkincisi, 40 yıldır Türkiye’nin ayaklarına vurulan terör prangasının, siyasi sınırlarımız dahilinde ve ötesinde kalıcı olarak bertaraf edilmesi. Suriye’deki yeni siyasi inşa sürecinin, Türkiye’nin katkısı ve etkinliğiyle bölge barışının ana kolonlarından birisi haline getirilmesi.
ÖNCE DİNLEDİ
Bugün yeni hikayenin birinci bölümünü ele almak istiyorum.
2024 seçim sonuçlarının ardından ortaya çıkan tabloyla ilgili, özellikle Ak Parti tabanının beklediği değişim, ciddi tartışmalara neden oldu. Hala da devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi tecrübesinde teşkilatların ayrı bir yeri ve önemi var. Devasa teşkilat çarkı doğru işlediği takdirde başarının geleceğini en iyi bilen isim. 31 Mart yerel seçimlerinin ardından, sadece partiden değil, pek çok farklı kaynaktan görüşler aldı. Yıllar yılı fikirlerine değer verdiği kanaat önderleri ile birebir görüşmeler yaptı. Yerel seçimdeki tablonun gerçek nedenlerine ve toplumun tercihlerinin nasıl şekillendiğine odaklandı.
SERT ELEŞTİRİLER
Öte yandan bu dönemde parti tabanında ortaya çıkan beklentileri ve arayışları soğukkanlı biçimde göğüsledi. Ancak son bir aydır verdiği mesajlara bakarak, yaklaşan kongre öncesi kafasında pek çok kararın şekillendiğini ve bu çerçevede bir değişimin kapıda olduğunu söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanının özellikle son dönemde parti teşkilatlarına ve genel anlamda kamuoyuna verdiği mesajlarda dikkat çeken bir husus var. Erdoğan, partisinin tüm kademelerine yönelik eleştiriler yaparken, aynı zamanda geleceğin siyasi mimarisinin ipuçlarını veriyor. Bu durumun, kendisine farklı kanallardan ulaşan veriler, şikayetler ve arayışların bir hasılası olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu eleştirilerin dozunun kongreye kadar artarak devam edeceğini tahmin ediyorum.
TATLISU SİYASETÇİLERİ
Söylediklerimi daha açık hale getirmek için, dünkü Rize ve Trabzon kongrelerinde verilen bazı mesajlara dikkat çekmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Türkiye'nin en büyük sorunu, 'tatlı su siyasetçisi' tipinin her yeri işgal etmiş olmasıdır. Kayda değer hiçbir iş yapmadan, sadece lafla, sadece seviyesiz polemikle, sadece yalan yanlış sosyal medya paylaşımlarıyla siyasetçilik oynayan bu tipler, maalesef bizim aramıza da sızabiliyor. Bizim siyasetimizde bu anlayışa da, bu anlayışla başka ajandalar peşinde koşanlara da yer yoktur."
Bu sözlerin yaklaşan kongre öncesinde son derece manidar olduğunu söylemeye herhalde gerek yok. Cumhurbaşkanı, gerçek anlamda katkı istiyor. Sorumluluk almadan, sadece tartışma yürüten ve özellikle bunu sosyal medya mecralarında yapanlara gayet açık bir mesaj veriyor. “Başka ajandalar” ifadesinin de altını çiziyorum.
"HAKKIMI HELAL ETMİYORUM"
Şu eleştirisi de son derece çarpıcıydı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın: "İnsanlar sevinçlerinde, üzüntülerinde, dar zamanlarında kafalarını kaldırıp baktıklarında yanlarında ilk sizi göremezlerse vazifenizin gereğini yerine getirmiyorsunuz demektir.”
Devamında il başkanı, belediye başkanı, milletvekili gibi tüm kademelerdeki partililere vatandaşların taleplerini dikkate alması yönünde sert bir uyarı yaptı:
"Size benim vatandaşlarımdan herhangi birisi gelir, sizden bir işin yapılmasını, gereğini istiyorsa, onu bir başka yere havale etme hakkınız yok. Bunu yaptığınız sürece, ben Genel Başkanınız olarak varsa sizlere hakkımı helal etmiyorum. Bazılarına bu söylediklerim zor gibi gözükebilir, ama bilin ki bu Genel Başkan, bu Cumhurbaşkanı çok şikayetler alıyor. Bu şikayetleri benim burada haykırmam lazım.”
TİCARETHANE UYARISI
Bu eleştiri ve uyarıların en dikkat çekici olanı ise devamında geldi:
“Bunları herhangi bir çıkar, kazanç, makam, mevki beklentisi ile değil, davamızın bizlere yüklediği mesuliyet bilinciyle yapmak mecburiyetindeyiz. Aksi taktirde partiyi ticarethaneye çevirirsiniz. Bu bizim asla müsaade etmeyeceğimiz, rıza göstermeyeceğimiz, göz yummayacağımız bir durumdur.”
Seçimlerden sonra bu meseleleri ele aldığım her yazıda, Erdoğan’ın siyaset tarzının temel felsefesinin “doğrudan millete hitap etmek” olduğunun altını çizdim. Onlara hitap edemeyen, arasına mesafe koyan ve taleplerini karşılıksız bırakanlara verdiği mesajın ana fikri de bu. Ya millete dokunan sahici bir siyaset yapın ya da milletle aramdan çekilin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar yaşadığı her badirede ve kuşatmada çıkış yolunun merkezine, milletle olan bağını koydu. Zaten günlerdir, bu bağı anlayamayan, kuramayan ve kendisini milletten koparan bir siyasetin AK Parti çatısı altında olamayacağını ifade ediyor.
AK Parti’nin yeni yol haritasının kongreye kadar olanı kısmında bu başlığı sıkça ele alacağız.
Terör ve Suriye başlığındaki ikinci bölüm bir sonraki yazıya.