2017’de referandumla kabul edilen “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin ardından, 2018’de hem meclisin hem de cumhurbaşkanının belirlendiği seçim gerçekleşti. Cumhur İttifakı seçimleri kazandı, mecliste çoğunluğu sağladı. Recep Tayyip Erdoğan, yeni hükümet sisteminin ilk cumhurbaşkanı oldu.
O tarihe kadar AK Parti’de ve hükümetlerde görev yapmış iki isim, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu yeni partiler kurma arayışına girdiler. O dönem ikisinin birlikte parti kurmasına yönelik muhalif kamuoyundan gelen önerilere ilgi göstermediler.
“ARKADAŞLAR İSTEMİYOR”
İki ismin de hem mizaçları hem de dünyaya bakışları itibarıyla bir araya gelmesinin mümkün olmadığını o dönem ifade ettim. Nitekim 2023 seçimlerine doğru giderken yine partilerinin birleşmesi ya da en azından seçim işbirliği yapması yönündeki arayışlara özellikle Babacan sert tavır koydu. Gazeteci İsmail Saymaz’a yaptığı açıklama, daha sonra Davutoğlu ve Gelecek Partisi’nden sert tepkiler aldı:
“Sayın Davutoğlu, 'Üç parti (Saadet, Gelecek ve DEVA) deklarasyon yapalım’ diye önerdi. Partinin yetkili organlarına götürdük. Başkanlık kurulunda 21’de 21 reddedildi. Bir arkadaşımız bile desteklemedi. O bizim kendimizi nasıl tanımladığımızla ilgili bir konu. İstemiyor arkadaşlarımız.”
CHP LİSTELERİNDE OLMAK
İki partinin de ortaya çıkışındaki temel iddia, AK Parti’nin kuruluş kodlarından ve değişim arzusundan uzaklaştığı şeklinde özetlenebilir. Ancak muhalefetin oluşturduğu 6’lı Masa zemininde ortaya koydukları iddialı söylemlere rağmen, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına destek olma karşılığında CHP listelerinden seçime girmeyi tercih ettiler. DEVA Partisi’nin seçimlere kendi amblemiyle katılacağını anlatan reklam filmi yayınlanırken CHP listelerine girmesi de hayli ilginç bir tabloydu.
Saadet Partisi de dahil diğer iki partinin Kılıçdaroğlu’ndan aldıkları kontenjanlar, CHP içinde seçim öncesinde ama özellikle de yaşanan yenilgi sonrasında büyük tartışmalara neden oldu.
AK PARTİ’DEN OY KOPARAMADILAR
İki partiden beklenen de AK Parti’den oy koparıp muhalefete taşımasıydı. Ama her ikisinin de seçmen nezdinde böyle bir karşılığı olmadı.
Sürecin devamı malum. DEVA yalnızlığını korurken, Gelecek ve Saadet Partileri mecliste ortak bir grup kurdular. Ancak bu durum, 2024 yerel seçimlerinde bu üç partinin de aldığı ağır yenilgiye engel olmadı.
Dün Gelecek Partili Nedim Yamalı’nın AK Parti’ye katılmasıyla SP altındaki grup, sayısal olarak gereken rakamı yitirdi. Şimdi SP, DEVA ve GP’nin birlikte grup kurmasına dair çalışmalar sürdürülüyor. Gelen bilgilere göre de tamamlanmak üzere.
ÜÇLÜ GRUP NE GETİRİR?
Peki bu yakınlaşma siyasi anlamda ne üretir? Üç partinin de toplumsal karşılıklarının ne olduğu, peş peşe gelen iki seçimde önce dolaylı, sonra doğrudan sınandı. Mecliste grup sahibi olmanın ya da ayrı durmanın da herhangi bir artısı olmadı.
Saadet Partisi’nin durumu diğer ikisinden farklı. Geldiği gelenekle bağını bir ölçüde sürdürüyor. Suriye ve bölge politikalarında sadece hükümetten değil, mesela Gelecek Partisi’nden de sert biçimde ayrılıyor. DEVA’nın bu alandaki tezinin ne olduğunu ise tam olarak bilmiyoruz.
SEÇMEN AYRILIĞI ONAYLAMADI
Esasen seçmen, Davutoğlu ve Babacan’ın AK Parti’den niçin ayrıldığına siyasi bir cevap bulamadı. Çünkü bu iki parti de seçmen nezdinde kendisini kabul ettirecek düzeyde politikalar üretemedi. CHP ile aynı çatı altında seçime girmelerinin bundaki olumsuz rolü de tartışılmaz ölçüde net.
Dolayısıyla grup kurma hedefiyle çıkılan yolun, bir politik sürecin ilk adımı gibi görülmesini gerektirecek bir veri ya da izlenime sahip değiliz.
Saadet Partisi, Yeniden Refah’a karşı psikolojik üstünlüğünü yitirse de örgüt yapısı bakımından hala Gelecek ve DEVA’nın hayli önünde. Kurumsal yapıları güçsüz, muhtemeldir ki yeni dönemde başka milletvekillerini de kaybedecek iki partinin, sadece genel başkanları üzerine kurulu bir siyasetle nasıl yol açacağı da belirsiz.
Bu yeni hareketliliğin, “ortaya siyasi bir boşluk çıkarsa onu biz doldururuz” gibi açıklamalar üzerinden yol alması ise Türk seçmeninde kabul görecek bir yaklaşım olamaz.
Alternatif olmak için bir köşede beklemek değil, seçmenin akıl ve gönül radarında olmak gerekiyor.