2024 yılının son gününde ülke gündemindeki tartışmalardan söz etmek ne kadar doğru bilmiyorum. Ancak mevcut başlıklara ve bunlara gösterilen ilgiye bakınca gündemden kaçabilmek çok zor.
Dile kolay, tam 40 yıldır teröre dair bir gündemimiz var. Aslında 1970’li yıllara damgasını vuran sağ-sol çatışmasını ve yaşanan acıları da eklersek, mesela benim kuşağımdaki herkesin yarım asırdır bu tartışmaların içinde yaşadığını söyleyebiliriz.
Haftasonu DEM Parti’den bir heyet, İmralı’ya giderek PKK elebaşı Abdullah Öcalan’la görüştü. Ardından kamuoyuna Öcalan’ın yaklaşımlarını içeren 7 maddelik bir metin sunuldu. Günlerdir bu görüşmeyi, muhtemel sonuçlarını, ortaya çıkan metnin ne anlama geldiğini ve devamında neler olacağını tartışıyoruz. Öyle görünüyor ki 2025’in gündeminde de bu konu ilk sırada yer alacak.
BÜYÜK ACILAR YAŞADIK
On binlerce insanımızı, hesap edilemeyecek düzeyde maddi ve manevi kaynağımızı kaybettik. Dahası büyük acıları, travmaları ve tehlikeli fay hatlarını taşımak zorunda kaldık.
Tam da bu nedenle sadece siyaseti değil, hayatımızın pek çok alanını baskı altında tutan terör belasından kurtulmak için, bazı adımlar, hamleler ve süreçler inşa edildi. Bunları topyekûn başarısız görmeyi yanlış buluyorum. Çünkü her biri iyi niyetle, belki bazı hatalar ve eksiklikleri olsa da, Türkiye’yi bu prangadan kurtarmayı hedefliyordu.
Her birinde dönemin şartları ve dinamikleri farklı olsa da; terör örgütünün ve onun arkasındaki küresel ve bölgesel aktörlerin tutumu değişmedi. İyi niyetler istismar edildi, süreçler zehirlendi.
TOPLUMSAL DAYANIŞMA VE BİRLİK
Bizi bunca badirenin ortasında ayakta tutan en büyük avantajımız, bunca kışkırtmaya ve kaybımıza rağmen asla sarsılmayan birlik ve beraberlik duygusu oldu.
O nedenle bugünkü süreci yöneten ve ona katkı sağlayan herkesin, bu muazzam sabrı ve dayanışmayı doğru anlaması gerekiyor. Çünkü bu kadar operasyona ve nice aileyi yakan ateşe rağmen bütünlüğünü koruyan bir toplum, gerçekten her şeyin en iyisini hak ediyor.
DOĞRU TARTIŞABİLMEK
Belli ki, sert tartışmalara tanık olacağız. Bunları sükunetle ve olabildiğince çözüme katkı sağlayacak düzeyde yürütebilmek önemli. Gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında ve sosyal medya mecralarında sorunun geçmişinden ve dinamiklerinden habersiz, hele de kışkırtıcı ve iyi niyetten uzak yaklaşımlara değil, feraset ve akıl dolu sözlere ihtiyacımız var.
Bunun olmazsa olmazı, meseleye dair tanım ve kavramların da yerinde, doğru ve etkili kullanılması.
Buradaki gayret, Türkiye’nin ve bölgenin kalıcı bir barış içinde, kaynaklarını bölge dışı güçlerin değil, bizzat kendilerinin yönettiği bir dönemi başlatmanın arayışı. Barıştan kasıt bu. Herhangi bir şekilde terör örgütü ya da sözde bir yöneticisiyle pazarlık ve müzakere değil. Ortada bir masa yok, karşılıklı vaatler tartışılmıyor. Bir çatışmayı değil, Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını ve tehdidini ortadan kaldırmayı hedefliyor.
SİLAHLAR BIRAKILACAK, ÖRGÜT LAĞVEDİLECEK
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ortaya koyduğu çerçeve net. Terör örgütü silahı tamamen terk edecek, kendisini lağvedecek. Örgüt elebaşına söylenen de bu. Bu mesaj bir an önce verilecek, etkileri ve sonuçları üzerinden yeni hamleler yapılacak. Ama sonuçta, şu ya da bu güç adına Türkiye’yi hedef alan her terör yapısı ortadan kalkacak.
Bunların söylemek ya da yazmak kadar kolay olmadığını, bizi çok zorlu bir sürecin beklediğini elbette biliyorum. Ama şunu da biliyorum. Terörsüz Türkiye, hatta terörsüz Suriye ve bölge hedefine ulaşıncaya kadar bu coğrafyada gerçek anlamda bir barış ve huzur olmayacak.
Sürecin nereye gideceğine dair sorusu, kaygısı ve beklentisi olan herkesin doğru ve makul ölçüde bilgilendirilmesi; muhtemel senaryoların ne getireceği konusunda asgari düzeyde paylaşımların yapılması da stratejik düzeyde önemli.
Yeni yılda bu konuları konuşmaya devam edeceğiz. 2025 hepimize huzur getirsin inşallah.