Kadınlar ‘değerli’ erkekler ‘yeterli’ hissetmek istiyor
Günümüzde teknolojinin ilerlemesi, hepimizin bilgiye, insanlara kolaylıkla erişiyor olması kendimizi, ilişkilerimizi, hayatımızı daha iyi anlamamıza yardımcı olacağı yerde daha da karmaşıklaştırıyor olabilir mi? Seçeneklerimizin çok olması, parmağımızı oynatarak eşleşebiliyor olmamız bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı? Belki de insan doğası hızla gelişen teknolojiye ayak uyduramamıştır. Ne dersiniz? Aile Danışmanı ve Yazar Dila Selengil, günümüz ilişkilerinde içine düştüğümüz dipsiz kuyudan nasıl çıkabileceğimizi üstelik o kuyuya nasıl düştüğümüzü anlattı. Habertürk'ten Esra Şaşmaz'ın haberi…
Daha iki haftadır çıkıyoruz, beni çekici bulup bulmadığı konusunda çaresizce endişeliyim.
Benim sorunum ne? Harika kadınlarla çıkıyorum ancak birkaç hafta içinde kendimi tuzağa düşmüş gibi hissetmeye başlıyorum.
Yıllardır birlikteyiz ancak kendimi bu ilişkinin içinde çok yalnız hissediyorum.
Bu cümleler tanıdık geliyor olabilir. Sürekli benzer ilişkilerin, aynı döngülerin içinde debelenip duruyoruz. Romantik filmlerde izlediğimiz gibi ilişkilerimiz bir yerde mutlu bir sona bağlanmıyor. Çoğunlukla filmin bittiği yerde acı gerçekler başlıyor.
Bir türlü bitmeyen işlerin peşinden koşarken ne hissettiğimize bakmıyor, otomatik, bilinçsiz seçimlerde bulunuyoruz. Üstelik bu koşturmacanın içinde ilişki kurmak için de atalarımıza göre çok fazla seçeneğimiz var.
“Hep Aynı Yerde Takılıyorum” kitabının yazarı ve Aile Danışmanı Dila Selengil’e ilişkilerimizde neden hep aynı yerde takıldığımızı, yaşadığımız ilişki sorunlarını nasıl çözebileceğimizi ve “Aşk hala mümkün mü?” diye sorduk.
Aile Danışmanı ve Yazar Dila Selengil
“ANNE BABAMIZA BENZER PARTNERLERİ SEÇİYORUZ”
Partnerimizi neye göre seçiyoruz?
Bir, biz partnerimizi kadın ya da erkek olsun hayatımızdaki rol modellere göre seçmeye daha meyilliyiz. Kim onlar? Kadınsam babam, erkeksem annem. Onlara benzerleri seçiyoruz. Çünkü ilk kodlarımız onlar.
Onlar güvendiğimiz, sevdiğimiz kişiler olduğu için, güvenmesek ve sevmesek bile onlar bizim ilk tanıdığımız erkek ve kadın figürleri olduğu için, bilinçaltı öyle kodluyor.
Ve çoğu kişi, "Babam gibi bir adamı seçtim", "Annem gibi bir adamı seçtim" der. Ya da bunun tam tersini de seçebiliriz. Mesela babam alkolik, ben tam tersi hiç içki ağzına koymayan bir adamı seçebilirim.
DEĞERLİ VE YETERLİ OLMA İHTİYACI
İki, insan için değerli, önemli ve yeterli olma ihtiyacı çok önemli. Şimdi eğer değerli ve önemli hissederek büyüdüysem aile içinde, bu bana verildiyse, bu mesajları ben onlardan aldıysam, "önemli, değerli ve yeterli biriyim" mesajını aldıysam, ben gidip bana değer vermeyen birine çekilmem.
Çünkü tanımadığım bir duygu bu yani. Ama ben değersiz ve önemsizlik duygusuyla büyüdüysem, bu tanıdık duyguyu bana hissettirecek insanlara çekilirim. Bana eziyet veren, bana değer vermeyen, onlar daha cazip gelir.
Bir ilişkide kadınlar için en önemli olan şey ne?
Bir kere kadın için değerlilik duygusu çok kıymetli. Kadın değerli olduğu yere doğru yönelir ama öyle bir duyguyu tanımıyorsa değer vermeyen insanlara çekilir.
Bir ilişkide erkekler için en önemli olan şey ne?
Erkek de daha çok yeterli hissettiği yani kadının onu yeterli hissettirdiği kadınlara çekilir. Çünkü erkeğin en temel duygusu alkışlanmadır. Onu güçlü hissettirecek kadınlara çekilir.
Eğer çocukluğunda erkek, "beceriksizsin, yetersizsin" mesajlarıyla büyüdüyse, o da farkında olmadan tanıdık duyguya çekilir ve onu eleştiren, onu itip kakan, ona beceriksizsin muamelesi yapan kadınlara çekilebiliyor.
Nasıl doğru partner seçimi yapabiliriz?
Biz artık bir şeyleri fark etmiş ve kendimizi geliştirmiş bir insansak, o zaman kendi bilincimizle doğru seçimlere gidebiliyoruz. Bilinçli olmak; ne istediğimi, ilişkilerdeki önceliğimi bilirsem, o zaman ben bu eski duygular ve kalıplara göre değil de, istediğim şeye göre seçim yapıyorum.
Günümüzde ilişkilerde en çok yaşanan sorunlar neler?
Bir, iletişim şeklimiz, iletişim beceriksizliğimiz. Yani çok böyle ifade ettiğimizi zannediyoruz ama karşı tarafı tetikleyen, onun bilinçaltına böyle ok saplayan şeyler söyleyip ya da bel altı vurup onu, zayıflıklarını yüzleştirip bir şeylerin değişeceğini varsayıyoruz.
Bizim iletişim dilimiz eleştiren, aşağılayan, cezalandıran, korkutan, parmak sallayan bir iletişimdir. Ve çok talepkar. Biz gerçekten insana empatik bir konuşma yapmıyoruz. Benim canım acıdı, senin de canın acısın gibi bir konuşmaya yatkınız.
“SINIR KONUSUNDA ÇOK SIKINTILI BİR TOPLUMUZ”
İki, sınırlar... Biz sınır konusunda çok sıkıntılı bir toplumuz. Kişisel sınırlara çok girip çıkarız. İnsanları anlamakta zorluk çekeriz. Karşımızdaki hazır mı değil mi diye düşünmeden konuşuruz. Onun rahatsız olacağı şeyleri söyleyebiliriz. Ve kişisel sınırlarına saldırı yaparız. Haddimiz olmayan şeyleri söyleyebiliriz.
Üç, teknolojinin gelişmesiyle birlikte güven sorunu arttı. Yani çok fazla alternatife ulaşabilme durumumuz var. Çocukluğumuzda bakkala gittiğimizde, iki çeşit gofret vardı. Ama şimdi hangisini alacağımızı şaşırdığımız bir durumdayız. Hepsinin tadına bakmak istiyoruz, hepsini anlamak istiyoruz. O zaman ikisinden birini aldığımızda mutluyduk. Şimdi hepsini anlamak ve tatmak istiyoruz.
Bu çok ulaşılabilirlik ve flörtün bu kadar kolaylaştığı bir ortamda, bu maalesef evlilikleri yıkan bir şey. Evliliklerde de heyecan azalınca, insanlar o heyecanlı dinamik tutmayınca, ne yapıyor? Orada biriyle yazışarak heyecanını gidermeye çalışıyor. O heyecana kimisi kapılıp gidiyor, kimisi tutabiliyor ama karısına kızdı, kocasına kızdı, orada eski sevgilisine hemen mesaj atabilir yani. Kendini rahatlatmak için. Çok kolay.
“BEKLENTİ ARTTIĞI ZAMAN ELİNDE OLANLA MUTLU OLAMAZSIN”
Ve beklentiler çok arttı artık ilişkide. Beklenti arttığı zaman elinde olanla mutlu olamazsın. Beklenti eşittir, hayal kırıklığı. Bu beklediğin listeyi yaptığında bir bak bakalım kendinde ne kadarı var bunların sende? Yani sen ne katacaksın? Hani anlaşılmak istiyor, prenses olmak istiyor, para gücü olsun istiyor, yakışıklı olsun istiyor, tamam da sen bu gelen adamı itip kakarsan, yani kendi o öğrendiğin kalıplarla devam edersen, ona eril davranırsan, erkeği yetersiz hissettirirsen o da kaçar.
İLİŞKİLERDE ERİL-DİŞİL DENGESİ
Hayat koşturması, büyük şehir, para kazanma kaygısı, zaman, iş yükünün artması da ilişkilerde dişil eril dengesini kaçırdı. Kadın para kazandıkça, ayaklarının üstünde durdukça maalesef erkeğin kolunun altına girmeyi zayıflık olarak görmeye başladı. Yani biraz onun sırtını sıvazlamayı, biraz ön planda olması için onu desteklemeyi bıraktı. "Ben, ben, ben" demeye başladı. "Benim kimseye ihtiyacım yok" demeye başladı. Zaten erkekler öyle kadınlarla birlikte olduğunda yetersizlik duyguları tetiklendiği için kaçıyorlar.
Sağlıklı bir ilişki kurmak için ne yapmalıyız?
Bir kere sağlıklı bir ilişki için muhakkak dişil-eril dengesini kurmak.
İki, iyi bir iletişim dili.
Üç, kendini tanımak.
Kendi sivri yanlarını törpülemek, güçlü yanlarını keşfetmek, özgüveni arttırmak ve sorun çözme becerisini geliştirmek.
“BEN MERKEZCİ OLDUĞUNDA AŞK YANINA UĞRAMAZ”
Aşk hala mümkün mü?
Tabii ki de. Herkes aşk istiyor. Aşk demek başkasına güvenle kendini bırakmak demek, bedenini, ruhunu... Teslim olmak demek, ona güvenmek demek.
Bir olmak demek. Ama şimdi bu kadar ben merkezci bir yapı artık herkes ben, ben, ben, ben diyor. Ben merkezci olduğun zaman aşk yanına uğramaz.
İki, kaygılarını yönetebilmeyi istiyor aşk. Kaygılarını yönetemeyen bir insan, hep tedirgin bir insan, takıntılı, obsesif insan, aşk yaşayamaz.
Üç, çıkarcı biriysek aşk yaşayamayız. Yani çıkarlarımızı, o güvensizliğimizi, kaygılarımızı bir kenara koymayı öğrendiysek kendi özgüvenimizi geliştirdiysek aşk yaşayabiliriz.
O zaman yine aşık olmak için de kişinin kendini tanıması, etkili olan bir şey diyebilir miyiz?
Tabii. Kendimi tanırken ne yapıyorum ben? Sivri yanlarımı, yani o iletişimle davranıştaki sivri yanlarımı bir törpülemem gerekiyor.
Bir emek.
İki, özgüvensizsem kendi güçlü yanlarımı fark etmem gerekiyor, zayıf yanlarımı geliştirmem gerekiyor.
Üç, kendi iç dünyamızda olan bir tane o düşüncelerimizde, karmaşık, kaotik, çarpık düşüncelerimizin farkında olmamız gerekiyor.
“AŞK CESARET İŞİ”
Aşk cesaret işi. Cesurlar aşk yaşayabilir. Korkaklar, özgüvensizler aşk yaşayamaz. Cesursundur çünkü sonradan yaşayabileceğin kötü şeyleri de kaldırma gücün varsa, özgüvenin varsa, bu duygularla baş edebilme becerini geliştirdiysen aşk yaşamaktan korkmazsın. Ve çoğu insan bu becerisini geliştirmediği için aşk yaşamaktan korkuyorlar.
*Haberin görselleri Shutterstock tarafından servis edilmiştir.